Beyoğlu Belediyesi’nin başkan vekili seçiminde CHP’nin adayı Sefer Karaahmetoğlu ipi göğüsledi. CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, sonuçların ardından yaptığı açıklamada, bir haftadır meclis üyeleri ve yakınlarına yönelik baskı iddialarına dikkat çekti.
Çelik, “Sandıkta kaybettiklerini bu şekilde kazanmaya çalıştılar. 1 haftadır meclis üyelerimizi, aile ve akrabalarını arayarak baskı altına almaya çalıştılar. Ama Beyoğlu’nda 16 meclis üyemiz Beyoğlu halkının onuruna sahip çıktı. Hepsine gönülden teşekkür ediyoruz” dedi.
“Zafer değil, demokrasi utancı”
Seçimi kazanan Beyoğlu Belediyesi Başkan Vekili Sefer Karaahmetoğlu da yaptığı ilk açıklamada sürece farklı bir perspektiften yaklaştı. Karaahmetoğlu, “Burada biz bir zafer kazanmadık. Beni burada gördüğünüz her gün demokrasinin bir utancını yaşayacağız. İnan Güney özgür kalana kadar onun izinden yürümeye devam edeceğiz. Burada İnan Güney’e bir kez daha özgürlük diyoruz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” ifadelerini kullandı.
Demokrasi ve hukuk normları tartışması
Beyoğlu’ndaki başkan vekilliği seçimi, yalnızca yerel bir idari sonuç değil; aynı zamanda Türkiye’de “seçim sonrası siyasetin hangi hukuk normları içinde işlediği” sorusunu da gündeme taşıyor. Bir tarafta, meclis üyeleri üzerinde iddia edilen baskılar; diğer tarafta, seçimden çıkan sonucun bir “zafer” olarak değil, “demokrasi açısından utanç” olarak yorumlanması dikkat çekiyor.
Tıpkı “suç örgütü lideri” sıfatıyla yargılanırken itirafçı olduğu için serbest bırakılan isimlerde olduğu gibi, bu olay da “normların hangi koşullarda eğilip büküldüğü” sorusunu beraberinde getiriyor. Beyoğlu örneğinde mesele yalnızca bir belediye başkan vekilliği seçimi değil; demokrasi, siyasi baskı ve hukuk devleti kavramlarının nasıl işlediğine dair bir turnusol niteliği taşıyor.