Kamu kurumlarındaki elektronik imzaların kopyalanarak sahte diploma ve ehliyet düzenlendiği iddiasıyla açılan davada tutuklu sanık kalmadı. Aralarında “Ziya Hoca” lakaplı şebeke lideri Ziya Kadiroğlu’nun da bulunduğu beş sanığın tahliye edilmesi, “Soruşturma derinleşseydi daha kimlere ulaşacaktı?” sorusunu yeniden gündeme getirdi.
Davanın merkezinde sahte diplomalar ve kamu e-imzaları
Ankara 23. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, kamu yöneticilerinin elektronik imzalarını kopyalayarak sahte diploma ve sürücü belgeleri düzenleyen 199 sanık yargılanıyordu. “Sahte mezuniyet” ve “e-devlet sistemine izinsiz giriş” suçlamalarıyla yürütülen dosyada, sanıklar arasında kamu görevlileri, dernek yöneticileri, iş insanları ve siyasetçiler de bulunuyordu.
Mahkemede ifade veren sanıklar suçlamaları reddederken, bazı sanıklar “kandırıldım, kullanıldım” savunması yaptı. Bazıları ise diplomaya “ihtiyaçları olmadığını” belirterek menfaat sağlama iddialarını reddetti. Özellikle siyaset bağlantılı isimlerin, dosyayı “itibar suikasti” olarak nitelendirmesi dikkat çekti.
‘Ziya Hoca’ serbest: Örgüt iddiası çöktü mü?
Kamuoyunda “Ziya Hoca” olarak bilinen Ziya Kadiroğlu’nun lideri olduğu öne sürülen şebekede, sahte e-imzalarla üniversite sistemlerine girilerek yüzlerce diploma oluşturulduğu iddia edilmişti. Duruşmada Kadiroğlu, önceki beyanlarını yineledi ancak yeni bir açıklama yapmadı.
Mahkeme, tutuklu beş sanığın—Ziya Kadiroğlu, Mıhyeddin Yakışır, Taner Dağhan, Gökay Celal Gülen ve Yalçın Maraşlı—delilleri karartma ihtimallerinin kalmadığı gerekçesiyle tahliyelerine karar verdi. Böylece davada tutuklu sanık kalmadı.
Bazı hukuk çevreleri, bu kararın soruşturmanın “yukarıya doğru ilerlemesini engellemek amacı taşıyabileceği” yönünde görüş bildirdi. Çünkü dosyada, kamu kurumlarının dijital altyapılarına dair hassas bilgiler ve üst düzey bağlantıların izleri bulunuyor.
Depremde ölen avukatların diplomaları bile kullanılmıştı
Dosyada yer alan en çarpıcı iddialardan biri, 6 Şubat depremlerinde yaşamını yitiren avukatların diplomalarının sahte kayıt oluşturmak için kullanılmasıydı. Bu nedenle davaya müdahil olmak isteyen Maraş Barosu ve Türkiye Barolar Birliği’nin talepleri, “doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddedildi.
YÖK Eğitim Daire Başkanı Sibel İrkey’in e-imzasının da sistemde kopyalanarak kullanıldığı ortaya çıktı. Ancak bu girişimle herhangi bir işlem yapılmadığı bildirildi.
Davada siyasi ve bürokratik gölgeler
Sanık ifadelerinde sıkça geçen bazı isimlerin “devlet bağlantılı” olduklarını iddia etmesi, davaya yeni bir boyut kazandırdı. Sanıklardan Yalçın Maraşlı, kendisini suça karıştıran kişinin “MİT personeli olduğunu söylediğini” belirtti.
Bu iddia, dosyanın yalnızca “sahte diploma ticareti” değil, aynı zamanda devlet sistemine sızma ve veri manipülasyonu içeren daha karmaşık bir yapıya işaret edebileceğini düşündürüyor.
Soruşturma neden bu kadar hızlı sönümlendi?
Beş tutuklunun da serbest bırakılması, kamuoyunda “Sahte diploma davası sessizce kapatılıyor mu?” tartışmasını yeniden alevlendirdi. Bazı hukukçular, dosyanın derinleşmesi halinde kamu kurumları içindeki bürokratik ve siyasi bağlantıların açığa çıkabileceğine dikkat çekiyor.
Yargı süreci devam ederken, davanın “örgütlü suç” niteliği konusunda henüz kesin bir kanaate varılmış değil. Ancak soruşturmanın gidişatı, adaletin değil siyasetin belirleyici olduğu yönündeki endişeleri büyütüyor.
- NHY / Artı Gerçek