Küçük yerleşim yerlerini çok bilmediğim için yorum yapamıyorum ancak büyük şehirlerde yaşayanların dikkatini mutlaka çekiyordur.
Sokaklarda insanların yüzleri asık.
Patlamaya hazır bomba gibi dolaşıyorlar.
Sürekli çatacak bir şey arıyor, birbirlerinin yakasına yapışmak için bahane kolluyorlar.
Ülkemizin siyasi, ekonomik gerçeklerinin dayattığı yaşam koşullarının hepimiz üzerindeki etkisi bu. Çocuklar, gençler, yaşlılar önünü görmeye, geleceğe güvenle bakmaya çalışıyor ama büyük bir belirsizlik bulutu görüşümüzü kapatmış durumda.
Bu da ister istemez üzerimizde büyük bir gerilim yaratıyor.
Peki bu gerilim sürdürülebilir mi?
Sürdürülemez, sürdürülmemeli…
Tek parmak şıklatarak bu sorunu çözmek keşke mümkün olsaydı ancak maalesef değil.
Bu basıncı, gerilimi azaltmak için sistemik olarak yapılması gereken çok şey var, kabul. Ancak, bunların kısa vadede çözülmesini beklemek hayalcilik olur. Zira, çoğu yapısal reformlarla çözülebilecek konular. Ancak, oturup birisinin bu yapısal reformları başlatmasını beklemek de önemli zaman kaybına sebep olabilir. Daha küçük, bireyler tarafından da başlatılabilecek ve toplum psikolojisi üzerine olumlu etkide bulunabilecek aksiyonlara odaklanmak belki de şu anda yapılabilecek en uygun şey.
Bu aslında, şirketlerde sıklıkla kullandığımız bir deyişe “hızlı kazanımlara” (quick win) odaklanmaktan başka bir şey değil. Hızlı kazanım nedir diye soracak olursanız düşük maliyetli, az zaman alan ama hızlı sonuç veren bir eylem veya çözüm olarak tanımlamak mümkün. Genellikle bir işin ya da projenin başında uygulanarak motivasyonu artırmak, güven oluşturmak ve işe ivme kazandırmak amacıyla tercih ediliyor. Kısa vadede başarı hissi yaratarak konuya olan inancı pekiştiriyor.
Ne olabilir bu hızlı kazanımlar sorusu zaman zaman aklımı kurcalıyor ve beni düşündürüyordu ki…
Bir örnek Bangkok’tan geldi. Şehirdeki 43 metrelik MITR Direct Link Tüneli, dev bir boyama kitabına dönüştürülmüş. Frasers Property Thailand’ın başlattığı bu projede, sanatçı Tent Katchakul’un çizimleri şehir sakinleri tarafından renklendirilmeye başlanmış. Uzunca bir tünel ancak devasa bir boyama kitabı formatında. Düşünmesi bile güzel…
20 Eylül’e kadar sürecek olan etkinliğin amacı ise çok güzel tanımlanmış. Yetkililer, tüneli “iyi hissettiren bir alana” dönüştürmeyi amaçlıyorlarmış.
İyi hissettiren bir alan… Ne kadar güzel bir tanım değil mi? İyi hissettiren alanlar şehirlerin, yerleşim yerlerinin geneline yaygınlaştırılacak olsa, yazımızın konusu olan gerilime yaşam imkanı kalır mı?
Konunun mucidinin bir müteahhit olması da ayrıca dikkat çekici. Demek ki sadece bina inşa etmekle yetinmiyorlar. Böyle bir konuda da inisiyatifi ele almayı düşünebilmişler. Bangkok Büyükşehir Belediyesi ve ulaşım yetkilileriyle iş birliği yaparak şehir yaşamının stresine karşı toplumsal katılım içeren bir etkinlik oluşturmaya çalışmışlar. Darısı ülkemizdeki müteahhitlerin de başına…
Bu renkli tünelin iki yönlü bir cazibe sunduğu düşünülüyor: İlki insanlara yaratıcı bir mola imkanı yaratması, ikincisi ise yabancılarla iletişim ve işbirliği için bir fırsat yaratması. Farklı bir şekilde bunu şu şekilde de ifade edebiliriz: Ötekilerin bir araya getirilmesi… Belki de bu şekilde günümüzde giderek azalan, hatta nesli tükenecek gibi duran nezaketi yeniden yaşama döndürecek, hoşgörüyü artıracak bir dalgaya da ivme verilmiş olabilir.
Geçmişte de suçla mücadele, toplumsal hoşgörünün ve işbirliğinin artırılması gibi amaçlarla benzer projeler yapılmış.
Philadelphia Mural Arts Programı; Chalk Walks; Rio de Janeiro’daki Favela Sanat Projeleri; “Before I Die” Duvarları bu projelere verilebilecek örneklerden bazıları.
Bu projelerin başlatılıp birbirini takip ettiği bir toplum düşünebiliyor musunuz? Sorunları çözmez, diye düşünüyorsanız bir kere daha ifade etmek isterim; hızlı kazanımların gücünü ve doğruluğu defalarca kanıtlanmış olan bir atasözümüzü unutmayalım: Damlaya damlaya göl olur.
Bir sonraki yazıda görüşene kadar, sağlıcakla kalın…
- Gerilim - 12 Eylül 2025
- Denge - 27 Mayıs 2025
- Şu Yönetici Koltuğunda Oturan Bizim Yapay Zekâ Değil mi? - 25 Nisan 2025