Hannover’in Südstadt semtinde yükselen devasa taş blok, bir yüzyılı aşkın süredir sessiz ama güçlü bir simge olarak duruyor. Üzerinde Nazi döneminden kalma Almanya kartalı ve Carl Peters’in adı bulunan bu anıt, yalnızca bir taş yığını değil; sömürgecilik, faşizm ve tarihsel hafıza ile hesaplaşmanın sembolü haline gelmiş durumda. Ancak en basit çözüm —anıtı kaldırmak— “Denkmalschutz” (anıt koruma) yasaları nedeniyle mümkün değil.
“Verbrecher için anıt”: Kolonyal bir geçmişin izleri
Alman sömürgeciliğinin en kanlı figürlerinden biri olan Carl Peters, 19. yüzyıl sonlarında Doğu Afrika’da (bugünkü Tanzanya, Burundi ve Ruanda) büyük katliam ve işkencelerle anılıyor. “Hänge-Peters” (Asıcı Peters) ve “Mkono wa damu” (Kanlı El) lakaplarıyla tanınan Peters, 1897’de görevden alınmasına rağmen Nazi döneminde kahramanlaştırıldı. 1935’te dikilen Hannover anıtı da bu yüceltmenin bir ürünü.
Yerel halkın bir kısmı her gün bu taş blokun yanından geçip kim olduğunu dahi bilmeden yaşamını sürdürüyor. Ancak tarihçiler, bu anıtın yalnızca Peters’i değil, Almanya’nın sömürgeci mirasını ve Nazi ideolojisinin bu mirası nasıl sahiplenip yücelttiğini temsil ettiğini vurguluyor.
Tarih yazımıyla mücadele: Mahnmal girişimleri
Anıt etrafındaki tartışmalar yeni değil. 1980’lerde, taş blok “kolonyalizme karşı bir mahkeme taşı” olarak yeniden tanımlandı ve alt kısmına bir uyarı bandı eklendi. Ancak bandın dili, günümüzün eleştirel tarih yazımı için yetersiz kaldı. 1990’larda bölgenin adı Bertha-von-Suttner-Platz olarak değiştirildi. Bu değişiklik, kadın bir barış aktivistinin adının sömürgeci bir figürün adının yerine geçmesini sağladı.
2024’te, kamuoyu baskısı ve bir çevrimiçi imza kampanyası sonucu, kentin yetkilileri anıtın yanına geçici bir bilgi tabelası yerleştirdi. Ancak bu tabelenin “nihai çözüm” olmadığı, kentin daha kapsamlı bir yeniden yorumlama süreci aradığı açıklandı.
“Denkmalschutz” bariyeri ve yeni öneriler
Yeşiller Partisi üyesi Liam Harrold’un çağrısıyla eylül sonunda anıt çevresinde bir tartışma toplantısı düzenlendi. Katılan sanatçılar, “pembe bir kubbe” ile anıtın üstünü kapatmaktan, taşın doğaya bırakılarak “çürütülmesine” kadar çeşitli yaratıcı fikirler sundu. Ama temel sorun aynı kaldı: Anıt, yasal koruma altında. “Denkmalschutz” kelimesi, tartışmayı daha başlamadan bitiren bir bürokratik kalkan gibi işliyor.
Sanatçılar ve aktivistler, koruma yasalarının sorgulanamaz kutsallığına dikkat çekerek, bu tür anıtların yalnızca geçmişi değil, bugünkü siyasi tercihleri de yansıttığını vurguluyor. Bu nedenle, anıtı yok etmek değil; yeni anlamlarla dönüştürmek ön plana çıkıyor.
Gegendenkmal: Karşı-anıt arayışı
Hannover Belediyesi, anıtın yanına bir “Gegendenkmal” (karşı-anıt) yapılmasını öneriyor. Bu sayede tarih yeniden yorumlanacak, kolonyal şiddetin mağdurlarına görünürlük kazandırılacak. Sanatçılar arasında yapılacak bir yarışmayla, anıtın çevresine dönüştürücü bir müdahale tasarlanması planlanıyor. Kent meclisinin bu proje için kaynak ayırıp ayırmayacağı ise henüz netleşmedi.
Hannover’deki bu tartışma, yalnızca bir şehir planlama meselesi değil. Almanya’nın —ve aslında Avrupa’nın— kolonyal geçmişle nasıl yüzleşeceğine dair daha büyük bir tartışmanın yerel yansıması olarak önem taşıyor.
- NHY / Süddeutsche Zeitung, Hannoversche Allgemeine, Der Spiegel
- Kayyıma Rağmen “Teslim Olmadılar”: TELE1’in Gazetecileri TELE2 HABER Adıyla Yeniden Yayında - 13 Kasım 2025
- Epstein’in e-mailleri Sızdırıldı: Donald Trump Hakkında Ağır Suçlamalar Yeniden Gündemde - 13 Kasım 2025
- AYM Kararına Rağmen Tahliye Reddedildi: “Sözün Bittiği Yerde Değiliz, Söz Bitmez” - 13 Kasım 2025















