Türk Tabipleri Birliği, İstanbul’daki basın toplantısında hem Kürt sorununda hem de ülkedeki demokratik gerilemede kritik eşiklere gelindiğini, çatışmaların sona erdirilmesinin tek başına yeterli olmayacağını belirterek “Barış ve demokrasiden yoksun bir toplumun sağlığı da çöker” değerlendirmesinde bulundu.
“Sağlık, Barış ve Demokrasi Birbirinden Ayrılamaz”
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Barış, Demokrasi ve Sağlık Çalışma Grubu, İstanbul Tabip Odası Kadıköy Bürosu’nda düzenlediği toplantıda sağlık krizinin sosyal ve siyasal krizlerden bağımsız düşünülemeyeceğini vurguladı. TTB Merkez Konseyi 2’nci Başkanı Dr. Pınar Saip ile birlikte birçok eski ve yeni TTB yöneticisinin katıldığı toplantı, çatışma ortamının ve otoriterleşmenin toplum sağlığı üzerindeki ağır etkilerini yeniden gündeme taşıdı.
Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Taner Gören, sağlığın “hastalık yokluğu değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal tam iyilik hali” olduğunu hatırlatarak, barış ve demokrasinin sağlık alanındaki temel belirleyiciler arasında olduğunu söyledi. Gören, 40 yılı aşan çatışma ortamının ve son dönemde hızlanan otoriter politikaların toplum üzerinde yarattığı ruhsal çöküntüye dikkat çekti.
Gürsoy: “Barış için Çaba Var Ama Güven Sıfır Noktasında”
TTB’nin önceki dönem başkanlarından Prof. Dr. Gençay Gürsoy, Kürt sorununda yeniden barış perspektifinin konuşulmasını olumlu bulduğunu ancak mevcut siyasi iklimde umutlu olmadığını belirtti.
Gürsoy, PKK’nin silah bırakma yönünde atabileceği adımların kıymetli olduğunu söyleyse de hükümetin yaklaşımının güven vermediğini ifade etti:
“Bu iktidarın meseleye bakışı umut doğurmuyor. Geçmiş barış girişimlerinin mutfağında bulunmuş biri olarak söylüyorum: Güvenim sıfır.”
Cumhurbaşkanı’nın “hukuk devleti” yerine “yargı devleti” tanımını tercih etmesine de dikkat çeken Gürsoy, bunun otoriter rejimlerin terminolojisi olduğuna işaret etti. Demirtaş, Yüksekdağ ve Osman Kavala’nın serbest bırakılmasının mevcut yasalarla mümkün olduğunu hatırlatarak, “Yapılabilir adımlar atılmadığı için umutlarımız yıpranıyor” dedi.
“Demokrasi Olmadan Barış, Barış Olmadan Sağlık Mümkün Değil”
Prof. Dr. Raşit Tükel, seçme-seçilme hakkının ortadan kaldırılması, hukuksuz tutuklamalar ve ağır hapishane koşullarının “demokratik ortamın tamamen tahrip edildiğinin” göstergesi olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise sağlık hakkının ancak toplumun iyilik halinin savunulmasıyla korunabileceğini vurguladı.
TTB Etik Kurul üyeleri ve çalışma grubu temsilcileri, barışın yalnızca siyasal değil aynı zamanda biyolojik ve toplumsal bir iyileşme süreci olduğunu söyleyerek, hekimlerin bu alandaki sorumluluğunun “yaşam hakkının savunulması” olduğunun altını çizdi.
TTB Bildirisi: “Otoriterleşme Sağlığı Da Vuruyor”
Toplantıda okunan bildiride şu tespitler öne çıktı:
- Demokratik hakların askıya alındığı, hukukun üstünlüğünün terk edildiği ortamlarda yalnızca ölümler değil; göç, yoksulluk, ruhsal travmalar ve sağlık hizmetlerine erişim kayıpları nedeniyle toplumun tümünün sağlık hakkı zedeleniyor.
- Türkiye’de derin bir demokratik gerileme yaşanıyor; kuralsızlık ve keyfilik rejimin temel unsuru haline geldi.
- Belediyelere kayyum atanmasıyla seçme-seçilme hakkı fiilen yok sayılıyor; kadınlar, LGBTİ+ bireyler, emekçiler ve yoksullar en çok zarar gören kesimler.
- “Kuyu tipi” cezaevleri insan onuruyla bağdaşmıyor; ağır hastaların tedaviye erişimi engellenerek yaşam hakkı ihlal ediliyor.
- Hekimlik mesleğinin değerleri aşındırılıyor, kamusal hizmetler tasfiye ediliyor; demokrasi mücadelesi artık yaşamsal bir zorunluluk.
- Silahların bırakılması kendi başına hayati önemde; çatışmaların sona ermesi can kayıplarını önleyecek ve demokratik çözümün kapısını aralayacak.
- Hakikat, adalet ve onarım süreçlerini içeren bütünlüklü bir program olmaksızın toplumsal barışın kurulamayacağı vurgulandı.
- NHY / Diken, ANKA Haber Ajansı, TTB yöneticilerinin açıklamaları
- Mansur Yavaş’tan ‘Soruşturma İzni’ Tepkisi: “Siyasi Çifte Standart, Hukuken Sürdürülemez” - 22 Kasım 2025
- Trump–Mamdani “Ateşkesi”: Zorunlu Bir Yakınlaşma mı, Fırtına Öncesi Sessizlik mi? - 22 Kasım 2025
- CHP’li Günaydın’dan TRT Tepkisi: “Devlet Televizyonunun İftira Yayını Serbest, Yurttaşın ve Muhalefetin Tepkisi Yasak” - 22 Kasım 2025















