Trump’ın Gazze Planı Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?

ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze için sunduğu barış planı, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu tarafından kabul edilirken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da desteğini aldı. Ankara’nın Hamas’ı ikna çabalarına dahil olduğu süreç, Türkiye açısından hem fırsatlar hem de riskler barındırıyor.

Erdoğan’dan Destek, Muhalefetten Eleştiri

Beyaz Saray’daki temaslarının ardından Trump’ın açıkladığı plana Erdoğan’dan destek geldi. Kabine toplantısı sonrası konuşan Erdoğan, “Tarafların kabul edeceği adil ve kalıcı bir barışın tesis edilmesi için Türkiye olarak biz de sürece katkı vermeye devam edeceğiz” dedi.

Türkiye, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Endonezya ve Pakistan ile birlikte yaptığı ortak açıklamada da ABD ve taraflarla iş birliğine hazır olduklarını bildirdi.

Ancak Erdoğan’ın bu tutumu iç siyasette farklı tepkilere yol açtı. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, “Soykırım destekçisi Trump ile soykırımcı Netanyahu’nun açıkladıkları bu şeytani plana karşı çıkmak Müslümanların öncelikli vazifesidir” sözleriyle sert eleştiri getirdi. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da planı “yeni-sömürgeci bir girişim” olarak nitelendirdi. CHP lideri Özgür Özel ise, “Adil bir barış değil ama kötü bir barış, süren savaştan daha iyidir” ifadesiyle ihtiyatlı bir destek verdi.

Türkiye’nin Öncelikleri: Ateşkes ve Çatışmanın Sona Ermesi

Türkiye, 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yaşananları “soykırım” olarak tanımlayarak İsrail’in politikalarını uluslararası alanda sert biçimde eleştiriyor. Ankara, iki devletli çözüm çağrısını yinelerken Filistin devletinin tanınması ve İsrail’e baskı uygulanması için diplomatik girişimlerini sürdürüyor.

ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Dr. Oytun Orhan’a göre Türkiye’nin önceliği, Gazze’de çatışmaların sona ermesi. Orhan, “Gazze’deki gerginliğin bölge geneline yayılması Türkiye’nin çıkarlarıyla çelişiyor. Dolayısıyla savaşın bitmesi dahi Türkiye için olumlu” değerlendirmesini yapıyor.

Plana göre İsrail askerlerinin Gazze’den çekilmesi, zorla göçün önlenmesi, insani yardım girişlerinin kolaylaştırılması ve yeniden inşa sürecinin başlaması Ankara’nın beklentileriyle örtüşen başlıklar olarak öne çıkıyor.

Hamas Faktörü ve Uygulama Riskleri

Planın en kritik noktalarından biri Hamas’ın gelecekteki konumu. Erdoğan’ın Hamas’ı terör örgütü olarak görmediğini sık sık dile getirmesi, ABD ve AB’nin yaklaşımıyla çelişiyor. Orhan’a göre, “Türkiye’nin bakışına göre Hamas Gazze’nin bir gerçeği. Bu nedenle Hamas’ın tamamen devre dışı bırakıldığı bir plan sürdürülebilirlik açısından sorun yaratabilir.”

Diğer yandan planın uygulanmasına dair net bir takvim olmaması da Ankara açısından risk unsuru. İsrail’in işgali sonlandırmasına ilişkin belirsizlikler, uygulamada ciddi sorunlar doğurabilir.

Uluslararası Güç Tartışması

Trump’ın planı, geçici bir Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) oluşturulmasını da öngörüyor. Ancak bu gücün kimlerden oluşacağı ve nasıl işleyeceği belirsiz. Türkiye, olası bir denetim mekanizmasının şekline göre kaygı ya da memnuniyet duyabilir.

Eğer güç istikrar sağlamada başarılı olursa Ankara’nın çıkarlarıyla uyumlu bir gelişme olabilir. Ancak uluslararası denetimin Türkiye’nin beklentilerini karşılamayan biçimde işlemesi, rahatsızlık yaratma potansiyeli taşıyor.

Türkiye-İsrail İlişkilerine Etkisi

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler, Gazze’deki savaşın gölgesinde son derece gergin seyrediyor. Orhan, “Gazze’de ateşkes sağlanması Türkiye-İsrail ilişkilerindeki en büyük risk faktörünü ortadan kaldırır. Bu, iki ülke arasında diplomatik diyalog imkânını yeniden doğurabilir” yorumunu yapıyor.

Öte yandan Erdoğan’ın son ABD ziyaretinde gündeme gelen CAATSA yaptırımları ve Washington’daki Yahudi lobisinin etkisi, Ankara’nın dış politikadaki manevra alanını daraltan unsurlar olarak değerlendiriliyor.

Belirsizlikler ve İhtimaller

Türkiye, Trump’ın Gazze planına şimdilik destek verse de uygulamanın seyri belirleyici olacak. Hamas’ın konumu, İsrail’in sahadaki tutumu ve uluslararası denetim mekanizmasının nasıl işleyeceği, Ankara’nın tutumunu doğrudan etkileyecek.

Plan başarıyla hayata geçirilirse, Türkiye hem bölgesel istikrarsızlıktan doğan riskleri azaltabilir hem de İsrail ile ilişkilerde yumuşama olasılığını yakalayabilir. Ancak belirsizlikler ve uygulamadaki engeller, Türkiye açısından önemli riskleri barındırmaya devam ediyor.