Kayalıpınar’da Tanrıların Dili Kuşlar mıydı?

Sivas’ta Hititlere ait kuş kehaneti tableti bulundu: Doğa, din ve iktidar arasındaki kadim bağ yeniden gün yüzüne çıkıyor.

Sivas’ın Yıldızeli ilçesinde yer alan antik Hitit kenti Samuha’da (günümüzde Kayalıpınar), çarpıcı bir keşif daha yapıldı: Kuşların gökyüzündeki hareketlerine dayanarak geleceği yorumlayan kehanetleri içeren 3.500 yıllık bir çiviyazılı tablet. Doğayla kurdukları ilişkiyi siyasal ve dinsel bir stratejiye dönüştüren Hititlerin bu yeni “fal metni”, tarihsel hafızamıza yalnızca bir arkeolojik parça değil; insanın iktidar arayışında doğayı nasıl anlamlandırdığına dair güçlü bir tanıklık daha sunuyor.

Tam ve hasarsız olarak ele geçen tablet, Hitit İmparatorluğu’nun yalnızca askeri ve bürokratik değil, aynı zamanda ruhani merkezi konumundaki Samuha’da bulundu. Koç Üniversitesi’nden Doç. Dr. Çiğdem Maner başkanlığındaki 23 kişilik uluslararası bir ekip tarafından yürütülen kazılar, yalnızca geçmişin izlerini sürmekle kalmıyor; devletin dini nasıl araçsallaştırdığını da gözler önüne seriyor.

Kuşların Uçuşundan Devlet Politikasına

Tabletin üzerinde kuşların uçuş düzeni ve yönüne ilişkin ifadeler yer alıyor. Bu, Hititler’de kehanetin bireysel fallar ya da basit batıl inançlardan çok öte bir anlama sahip olduğunu kanıtlıyor. Ornitomansi adı verilen bu pratik, tanrıların iradesini doğadan okumaya dayalı ve kolektif kararları etkileyen bir gelenekti. Yani kuşların hareketleri, bir kralın sefere çıkıp çıkmayacağından, bir tanrıya hangi adakların sunulacağına kadar devlet politikasını şekillendiriyordu.

Tablet üzerindeki merkezî delik ve ip izleri, onun yalnızca okunmakla kalmayıp bir ayin nesnesi olarak taşındığını ya da asıldığını düşündürüyor. Bu da metnin, politik kararların alındığı dini ritüellerin parçası olduğuna işaret ediyor.

Samuha: Hititlerin Ruhani Karargâhı

Samuha, yani bugünkü Kayalıpınar, Hititlerin ruhani başkenti olarak biliniyor. Mezopotamya ve Eski Anadolu metinlerinde adı sık geçen kent, özellikle Tanrıça İştar’a adanmış kült uygulamalarıyla ön plana çıkıyor. Burada bulunan yüzlerce tabletin önemli bir kısmı dini metinler. Yeni keşfedilen kehanet tableti, bu geleneksel kült pratiğinin devlet eliyle sistemli biçimde yürütüldüğünü doğruluyor.

Samuha’nın aynı zamanda Hitit krallarının doğup büyüdüğü, hatta bazı dönemlerde imparatorluğun bu merkezden yönetildiği de biliniyor. I. Suppiluliuma ve babası Tudhaliya’nın, Samuha’yı bir tür askeri ve manevi merkez olarak kullanması, kentte bulunan bu tip metinlerin yalnızca dini değil, stratejik değerini de arttırıyor.

Kehanetin Devlet Arşivindeki Yeri: Mühürler ve Diplomasi

Kayalıpınar’da son iki yılda yapılan kazılarda 50’nin üzerinde krallara, prenslere, prenseslere ve yöneticilere ait mühür baskısı bulundu. Bunlar, henüz keşfedilmemiş bir “mühürleme binasına” işaret ediyor olabilir. Arkeologlar, bu mühürler aracılığıyla Hitit idari sistemine, diplomatik yazışmalara ve belki de kehanet belgelerinin nasıl arşivlendiğine dair daha fazla bilgi elde etmeyi umuyor.

Bu mühürler yalnızca bürokratik değil, siyasi entrikaların da izini taşıyor. 2023’te keşfedilen yanmış bir binada ele geçen mühürler, Hitit İmparatorluğu’nun son dönemine ait iç çatışmalar ve taht mücadelelerine dair ipuçları barındırıyordu. Kehanet metniyle birlikte bu bulgular, Hitit devletinin doğa, din ve iktidar arasında kurduğu karmaşık ağı anlamamıza yardımcı olabilir.

Kadim Bilgeliğin Sesi: Kuşlar

Kuş kehaneti yalnızca Hititlere özgü bir uygulama değil. Roma’da “augur” adı verilen rahiplerin kuşların ötüşü ve uçuş yönlerini yorumlayarak kamu kararlarını etkilediği biliniyor. Bergama’da yakın zamanda bulunan 2. yüzyıla ait bir rahip mezarı, bu geleneğin yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalarda sürdüğünü gösteriyor. Doğayla kurulan bu sembolik ilişki, inancın yalnızca göğe değil, yeryüzüne de kök saldığını kanıtlıyor.

Hititlerin binlerce yıl önce kayalıklara kazıdığı bu metin, yalnızca geçmişe dair değil; bugünün din, devlet ve doğa ilişkilerine dair de düşündürücü bir yankı taşıyor. Doğayı gözlemleyerek gelecek tahayyül eden bir medeniyetin izleri, belki de bugünkü doğa krizleri ve toplumsal belirsizlikler içinde yeniden anlam kazanıyor.