İnsan Hakları Derneği, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde yaptığı açıklamada Türkiye’de cezaevlerinin doluluğunun, tecrit uygulamalarının ve ifade özgürlüğü baskılarının siyasal iktidarın hukuk sistemini bir kontrol aracına dönüştürdüğünü vurguladı.
İHD, Sultanahmet Meydanı’ndaki açıklamada, insan hakları hukukunu referans alan uluslararası düzenin çöktüğünü ve Türkiye’nin uzun süreli OHAL pratiğinin kalıcı bir baskı rejimine dönüştüğünü belirtti. Açıklamayı okuyan İHD İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun, özellikle “kuyu tipi hapishaneler” olarak bilinen yüksek güvenlikli cezaevlerinin yaşamı ortadan kaldıran ağır izolasyon koşullarıyla kapatılması gerektiğinin altını çizdi.
OHAL’in Kalıcılaştığı Bir Rejim
Dernek, 2016’dan bu yana OHAL’in kaldırılmış görünse de düzenlemelerle fiilen sürdürüldüğünü, bunun iktidara hukukun sınırlarını aşan geniş müdahale imkânı tanıdığını aktardı. Belirsizliğin bir yönetim tekniğine dönüştüğünü belirten İHD, 2025 boyunca artan yaşam hakkı ihlalleri ve işkencenin ülkenin en ağır insan hakları sorunlarından biri olarak kaldığını ifade etti.
Açıklamada, gazetecilerin haberlerini hapishanelerden yazdığı bir dönemin yaşandığı, toplantı ve gösteri hakkının “istisnai” hale getirildiği, çok sayıda hak örgütü temsilcisinin yargı ve güvenlik baskısıyla karşılaştığı vurgulandı.
Tecrit, Düşünce Özgürlüğü ve Yargı Baskısı
İHD, yüksek güvenlikli S ve Y tipi cezaevlerinde ağırlaştırılan izolasyon rejiminin insanlık dışı bir uygulamaya dönüştüğünü belirterek bu cezaevlerinin kapatılmasını talep etti. Dernek, düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik yoğunlaşan baskıların, demokratik toplumun sinir uçlarını felç ettiğini ve özellikle basın ile insan hakları savunucularının hedef haline getirildiğini kaydetti.
Kürt Meselesi ve Barış Sürecinin Kırılganlığı
Açıklamada, 2024 sonunda başlayan müzakere imkânının tarihi bir fırsat olduğu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin merkezinde Kürt meselesinin bulunduğu ifade edildi. Çatışmanın 40 yılı aşkın süredir ağır bedellere yol açtığı belirtilerek, her tür barışçıl adımın “hayati” olduğu vurgulandı.
Kriz, Yoksulluk ve Görünmeyen Hayatlar
İHD’ye göre Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyor ve bu durum bizzat bir insan hakları ihlaline dönüşmüş durumda. Hayat pahalılığı, işsizlik ve güvencesizliğin en çok kadınları, mültecileri ve işçileri vurduğu kaydedildi.
Mültecilerin nefret söylemi, ayrımcılık ve sömürüye “sürekli maruz bırakıldıkları” belirtilirken, 2025 boyunca toplum açısından “görmezden gelinen ve gözden çıkarılan” yaşamlar olmaya devam ettikleri vurgulandı.
İHD: Belgelemeye ve Direnmeye Devam Edeceğiz
Dernek açıklamasını, “İhlalleri görünür kılmayı, cezasızlıkla mücadele etmeyi ve insan haklarının kurucu değerlerine sahip çıkmayı sürdüreceğiz” sözleriyle tamamladı.
- NHY / İHD İstanbul Şubesi 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü Basın Açıklaması









