18. yüzyıl Aydınlanması’nın insan aklına ve ilerlemeye duyduğu sarsılmaz güven, Voltaire’in elinde nasıl kara mizaha dönüşmüş bir anlatıya bürünür?
Candide, bu sorunun en parlak ve en keskin cevaplarından biri olarak bugüne ulaşıyor.
Aydınlanmanın Gölgesinde Doğan Bir İmza: Voltaire
1694’te François-Marie Arouet adıyla dünyaya gelen Voltaire, yalnızca bir filozof değil; oyun yazarı, şair, polemikçi ve keskin bir eleştirmen. 1718’de kendine seçtiği “Voltaire” mahlasıyla, kilisenin mutlak otoritesine ve dogmanın sarsılmaz baskısına karşı aklın özgürlüğünü savunan Aydınlanma düşüncesinin en güçlü seslerinden biri haline geldi.
En çok bilinen eserlerinden Candide ise, genç bir adamın dünyayı dolaşırken başına gelen absürt ve korkunç felaketlerle dolu hikâyesi aracılığıyla, dönemin “her şey en iyisi içindir” iyimserliğini delip geçen bir kara mizah eseri olarak öne çıkar.
Eserin alt başlığı “Optimisme” (İyimserlik), daha ilk andan okuyucuya ironinin kapısını aralar. Çünkü Voltaire’in amacı, Aydınlanma’nın saf iyimserliğini tersyüz etmektir.
Aydınlanma Düşüncesi ve İyimserliğe İlk Darbe
Aydınlanma, aklın özgürleştiği; bilimin ve deneysel yöntemin rehber olarak benimsendiği bir çağdı. Kilisenin baskıcı dogmalarına karşı bir başkaldırıyı simgeliyordu. Galileo’nun Dünya’nın Güneş etrafında döndüğünü savunduğu için Engizisyon tarafından yargılanması hâlâ hafızalardaydı. Newton’un “tabiat yasaları” fikri, evrenin matematiksel olarak anlaşılır bir mekanizma olduğunu ilan ediyordu.
Bu düşünce hattı, siyasi devrimlerin de zeminini oluşturdu: Amerikan Devrimi ve Fransız Devrimi, “bireyin hakları” fikrinin siyasal karşılığıydı.
Ancak Voltaire için bu iyimser tablo çok geçmeden çatlamaya başlar.
1755 Lizbon Depremi: İyimserliğin Yıkıldığı Gün
1 Kasım 1755’te Lizbon’u yerle bir eden deprem, tsunami ve ardından gelen yangın dalgalarıyla on binlerce insanı öldürmüştü. Üstelik bu yıkım, Katolik dünyasında “Ölüler Günü” olarak bilinen bir günde yaşandığı için, binlerce kişi kiliselerde dua ederken hayatını kaybetmişti.
Voltaire, bu felaketin ardından yazdığı uzun şiirde Aydınlanma’nın iyimserlerine sert çıkışır:
“Hadi gelin filozoflar, ‘her şey yolunda’ diyenler!
Ve bir dünyanın yıkılışını seyredin.
Bu nasıl ‘iyilik dolu’ bir düzen olabilir?”
Bu satırlar, Candide’in kalbinde atacak olan karamsar sorgulamanın erken işaretleriydi.
Bir Diğer Darbe: Yedi Yıl Savaşları
Voltaire’i derinden etkileyen bir başka olay, İngiltere ve Prusya ile Fransa, Avusturya ve Rusya ittifakları arasında geçen Yedi Yıl Savaşlarıydı. Avrupa’nın büyük bölümünü yakan bu savaş, Candide’in anlatı evrenine doğrudan yansır.
Romanın başlarında, Prusya ve Fransa ordularının savaş öncesi aynı anda Tanrı’ya “Te Deum” ilahileri okumaları; ardından gelen katliamda on binlerce insanın ölmesi, Voltaire’in din ve savaş eleştirisinin çarpıcı bir örneğidir.
Voltaire’in Sürgünlerle Geçen Hayatı: Candide’in Yolculuğuna İlham
Voltaire’in hayatı, neredeyse Candide’in yolculuğu kadar savrulma ve zorunlu yer değiştirmelerle doludur.
– 1718’de yazdığı hicivler nedeniyle Bastille’e atılır.
– 1726’da bir soylu ile tartıştığı için İngiltere’ye sürgün edilir.
– Kitapları Fransa’da yasaklanır, hakkında soruşturmalar açılır.
1759’da, sınırdan hızla kaçabileceği bir noktada, İsviçre yakınlarındaki Ferney’e yerleşir. Candide’in ilk kez yayımlanması da bu döneme denk gelir. Ancak eser anonim olarak basılır; çünkü ne kilise ne de krallık bu kitabı hoş karşılayacaktır.
Leibniz ve Pangloss: İyimserliğin Karikatürü
Voltaire’in hedeflerinden biri, Alman filozof Gottfried Leibniz’in metafizik iyimserliğidir. Leibniz’e göre bu dünya, Tanrı’nın yarattığı “mümkün olan en iyi dünyadır.”
Candide’in öğretmeni Pangloss, bu düşüncenin karikatürize edilmiş hâlidir:
Savaş, salgın, işkence, deprem, ölüm… Her ne olursa olsun Pangloss’un cevabı aynıdır:
“Her şey en iyisi içindir.”
Voltaire, bu tavrı gülünçleştirirken, aynı zamanda filozofik bir eleştiri de sunar: Gerçeklik, soyut mantık zincirleriyle açıklanamayacak kadar zalimdir.
Kötülüğün Haritası: Dünyayı Dolaşan Bir Anti-Kahraman
Candide, roman boyunca üç kıtada ve bir okyanusta dolaşır.
– Savaşın ortasına düşer.
– Soyulur, aldatılır, sürülür, işkence görür.
– Aşkı Cunégonde defalarca şiddete uğrar.
– Yanında hep başka mağdurlar vardır: yarı kör Pangloss, karamsar bilgin Martin, köleleştirilmiş kadınlar, savaş mağdurları…
Candide, idealist bir “iyi insan” olarak her felaketin içinde insanın insana yaptığı zulmün tanığı olur.
Yol Romanlarının Atası Olarak Candide
Voltaire’in metni, “pikaresk” geleneğin parlak örneklerinden biridir; Cervantes’in Don Kişot’u ve Swift’in Gulliver’in Seyahatleri ile aynı damardandır. Kahraman, istemeden yola çıkar; yol boyunca insanlığın tüm hallerine rastlar; hem macera hem de alegori iç içe geçer.
Son Durak: Yeni Bir Cennet Arayışı
Tüm felaketlerden sonra Candide, sonunda Konstantinopolis’te küçük bir çiftlikte sakin bir yaşam kurar. Etrafında savaşın, yoksulluğun ve zulmün pisliğinden çıkmış yoldaşlarla birlikte yaşamını yeniden kurar.
Pangloss hâlâ iyimserdir; hâlâ her şeyin “en iyi ihtimal” olduğunu savunur.
Ama Candide artık daha gerçekçidir:
“Bize düşen, kendi bahçemizi ekip biçmektir.”
Bu cümle, Voltaire’in Aydınlanma iyimserliğine karşı sunduğu alternatif bir etik öneriyi temsil eder:
Dünya kötü olabilir, fakat insan kendi küçük alanında iyiliği ve düzeni yaratabilir.
Kaynak
Thom Delapa, “Voltaire’s Candide: Exploring the Philosophy of Optimism”, TheCollector, 2 Şubat 2025.
- KESK’ten 2026 Bütçesine Sert Tepki: “Tarihin En Ağır Rant Bütçesiyle Karşı Karşıyayız” - 14 Kasım 2025
- Tanrıkulu’ndan Silivri Ziyareti Sonrası Sert Açıklama: “4000 Sayfalık İddianame Siyasi Darbenin Belgesidir” - 14 Kasım 2025
- Ortaköy’de Gıda Zehirlenmesi Faciası: Aynı Aileden Üç Kişi Yaşamını Yitirdi - 14 Kasım 2025
















