Zorla Çalıştırma İçin İnsan Ticareti: Küresel Suçun Görünmeyen Boyutu ve Ölçüm Mücadelesi

Zorla çalıştırma amacıyla insan ticareti, modern dünyanın en büyük insan hakları ihlallerinden biri olmayı sürdürüyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) gibi kurumlar, bu küresel suça karşı mücadelede kapsamlı ölçüm ve veri toplama çabalarını sürdürse de, karşılaşılan temel sorunlardan biri bu suçun görünmeyen boyutlarının istatistiksel olarak güvenilir şekilde ortaya konamaması.

En güncel tahminlere göre, dünya genelinde 2021 yılında 27,6 milyon kişi zorla çalıştırıldı ve bu faaliyetlerden yıllık yaklaşık 236 milyar ABD doları yasa dışı gelir elde edildi. Ancak bu sayılar, buzdağının yalnızca görünen kısmını oluşturuyor.

Zayıf Veriler, Parçalı Tespit Mekanizmaları

İnsan ticaretiyle mücadelede temel eksikliklerden biri, ulusal ve uluslararası düzeyde tutarlı, karşılaştırılabilir ve kapsayıcı istatistiksel verilerin eksikliğidir. UNODC’nin 2024 GLOTIP raporuna göre, 2022 yılında dünya genelinde tespit edilen yaklaşık 75.000 insan ticareti mağdurunun yüzde 42’si zorla çalıştırma amacıyla bu suça maruz kaldı. Ancak bu istatistikler, yalnızca yetkili kurumlara ulaşabilen mağdurları yansıtmakta ve suçun gizli doğası nedeniyle gerçek sayılar çok daha yüksek kalmaktadır.

ILO’nun geliştirdiği “Zorla Çalıştırmanın Ölçülmesine İlişkin Kılavuz İlkeler” ve 2018 Uluslararası Çalışma İstatistikçileri Konferansı (ICLS) çerçevesi, bu boşlukları doldurmak için standart bir temel oluşturmaya çalışıyor. Bu süreçte idari kayıtlar, istatistiksel anketlerle tamamlanarak daha güvenilir yaygınlık tahminleri yapılabilmesi hedefleniyor.

STATIP Projesi: Ölçülebilir Göstergelere Doğru Adım

2023 yılında başlatılan İnsan Ticaretinin Analizi için Standart Araçlar (STATIP) projesi, ILO, UNODC ve Uluslararası Göç Örgütü (IOM) tarafından yürütülüyor ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nın desteğiyle geliştiriliyor. Proje, zorla çalıştırma amaçlı insan ticaretini ölçmek için kapsamlı, etik temelli ve metodolojik olarak sağlam araçlar üretmeyi amaçlıyor.

Proje kapsamında hem genel nüfusa yönelik anketler hem de risk altındaki grupları hedefleyen özel anket yöntemleri geliştiriliyor. Özellikle respondent-driven sampling (RDS) gibi örnekleme teknikleri, ulaşılması zor ya da dışlanmış topluluklara dair daha derinlemesine veri toplamayı sağlıyor.

Yasal Tanımlar ile İstatistiksel Gerçeklik Arasındaki Uçurum

İnsan ticareti, Palermo Protokolü kapsamında; eylemler, araçlar ve sömürü biçimleri üzerinden tanımlanıyor. Ancak bu soyut kavramları gözlemlenebilir ve ölçülebilir istatistiksel göstergelere dönüştürmek büyük bir metodolojik meydan okuma oluşturuyor. STATIP, bu dönüşümü mümkün kılacak ölçüm çerçeveleri geliştirerek hem ulusal yasalarla uyumlu hem de uluslararası karşılaştırılabilir veri üretimini mümkün hale getiriyor.

Projenin yaklaşımı, yalnızca mağdur sayılarını ortaya koymakla sınırlı değil; aynı zamanda mağdurların yaşadığı deneyimleri anlamaya, politika oluşturuculara yol göstermeye ve mağdurların korunmasına hizmet edecek kanıta dayalı çözümler üretmeye odaklanıyor.

Etik Duyarlılıkla Anket Tasarımı

Zorla çalıştırma ve insan ticareti gibi hassas konular üzerine veri toplamak, yalnızca teknik değil aynı zamanda derin etik sorumluluklar da gerektiriyor. Bu nedenle STATIP, anket uygulayıcıları için özel eğitim programları, güvenlik protokolleri, gizlilik kuralları ve bilgilendirilmiş onam süreçlerini ön planda tutuyor. Soru formu tasarımı ise hem mağdurların deneyimlerini doğru şekilde yansıtacak hem de yanlış pozitif/negatif vakaları minimize edecek şekilde titizlikle geliştiriliyor.

Türkiye’de Durum: Ciddi Veriler ve Gölge Raporlar

Türkiye, insan ticaretiyle mücadele alanında mevzuat geliştirmiş ülkeler arasında yer alsa da, istatistiksel veri üretimi konusunda halen sınırlı bir kapasiteye sahip. Göç İdaresi Başkanlığı’nın verilerine göre, 2022 yılında Türkiye’de tespit edilen insan ticareti mağduru sayısı 545 iken, bunların önemli bir kısmı cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amaçlı mağduriyet yaşamış durumda.

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve Uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşlar ise, Türkiye’de tarım, inşaat, tekstil ve ev içi hizmetler gibi sektörlerde göçmen işçilerin sömürüye açık koşullarda çalıştırıldığını ve bu kişilerin büyük kısmının sistematik olarak zorla çalıştırmaya maruz kaldığını raporluyor. Ancak bu veriler çoğunlukla nitel araştırmalara ve gölge raporlara dayanıyor; dolayısıyla ulusal istatistik sistemlerine entegrasyonu hâlâ beklenen bir adım.