Yaşam Alanlarını Delik Deşik Etmişler

Taş Dünyası Dergisinin 7 Ocak 2019 tarihli yayınında ülkemizdeki izinli taş ve mermer ocaklarının il il sayısını vermişler. Çok da önemli bir iş yapmışlar.

Ülkemizin orman varlığının en yoğun olduğu illerden Antalya da sadece izinli 195 ocak var olduğu görülürken, 2013 verilerindeki ocak sayısı ise 1059 olarak görülüyor. İşte bu izinsiz taş ve mermer ocaklarının sahipleri Ali ve Aysun Büyüknohutçu’yu katlettirmişlerdi.

Yine Antalya’nın yanı başında bulunan Burdur ilinde 202 taş ve mermer ocağı izinli kaydı varken il genelinde 450 taş ve mermer ocağı bulunmaktadır. Yine Antalya İle sınır olan ve orman varlığı ile ilk sıralarda bulunan Muğla ilinde 2013 yılı verilerinde 450 ocak bulunurken bunların 123’ü izinli görülmektedir. Yine Manisa ilinde halen işletilen 81 ocağın 50’si ruhsatlı görülmektedir. Keza Kırklareli’nde 75 ocak işletiliyorken bunların sadece 7’si ruhsatlı görülmektedir. Ha keza temiz Oksijen kaynağı olan Kaz dağlarında Ağustos 2017 tarihine göre 5 taş ocağı işletiliyorken 19 taş ocağı içinde çalışma başlatılmış. Ne için yol dolgusu ve köprü ayakları içinmiş. Kısaca duble yolların verimli tarım arazilerini ve ormanları tahrip etmesinin yanında dolgu içinde taş ocakları işletmeleri yoluyla da ormanlık alanlar tahrip edilmektedir.

2013 yılı verilerine göre ülke genelinde açık ve kapalı işletilen 25 030 madden ocağı faaliyeti olduğunu Orman ve Su işleri Bakanlığı nın açıklamalarında görebiliyoruz. Sadece Mermer ocağı sayısı ise 2468 dir. Bunun yanında 2013 yılındaki verilere göre taş ocağı sayısı ise 4385 olarak kayda geçiyor. Yine aynı yılın verilerine göre 85 bin taş ocağı başvurusu yapılmıştır.

Bu verilere bakıldığında ülkemizin dağı taşı ormanı delik deşik edilmiş görünüyor. Bu sadece delik deşik etmekle kalmıyor. Çalışmalar sırasında çıkan tozlarda ayrı bir zarar kaynağı olmaktadır. Partikül maddeler rüzgar yoluyla taşınarak, geniş bir yaşam alanını tehdit etmektedirler. Yine patlatmalar sonrası suyollarındaki sapmalar ise su kaynaklarına ayrı bir zarar verdiği gibi, işletmeler sırasında sular ayrıca kirletilerek yaşamımıza zarar vermektedir. Taş ve Mermer kaynakları bittiğinde ise tüm artık ve kirliliklerini geride bırakarak harap bir şekilde bırakılması ise ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kısaca tüm zenginliklerimiz, güzelliklerimiz sermeye odakları tarafında yok edilerek tahrip olmuş, kirlenmiş bir çevre bizlere bırakılmaktadırlar. Bunların bu doğa düşmanlığı tavrına karşı çıkan biz çevre dostu insanlarını ise tehdit etmek, onlara baskı uygulamakta ayrı bir işleri olmaktadır. Yasal yollar ise daraltılarak ve parasal değerler yükseltilerek yargı yolu da engellenmeye çalışılmaktadır. Ama her şeye rağmen çevre örgütlerimiz zor olan tüm mücadele yollarını zorlayarak çevremizi korumaya çalışmaktadır. Bundan da vaz geçmek asla olmayacaktır. Geleceğe iyi bir ülke bırakmak için çalışmaya devam edeceğiz.