Üstün dayanıklılık gerektiren sporlarda kadınlar erkeklerden daha mı başarılı?

Fiona Kolbinger sert rüzgarlara, kavurucu sıcaklara ve saÄŸanak yaÄŸmurlara meydan okuyarak  3999km bisiklet sürdü ve Avrupa’nın en zorlu bisiklet yarışlarından birini 10 günde tamamlayarak rekor kırdı.

Alman bisikletçi geçen hafta Kıtalararası Yarışı (Transcontinental Race) kazanan ilk kadın sporcu oldu.

Bunun yeteri kadar etkileyici bir baÅŸarı olmasının yanında, Avrupa’yı bir uçtan diÄŸer uca kat eden bisiklet yarışı, kadın bisikletçinin pedal çevirdiÄŸi ilk ”ultra” yarıştı.

Ve Kolbinger Bulgaristan’dan baÅŸlayıp Fransa’nın batı kıyısında son bulan yarışı, en yakın rakibinin 10 saat önünde tamamladı.

Yarışı kazanmasının kendisi için de sürpriz olduÄŸunu söyleyen Kolbinger ”Yarışa katılırken kadınlar kategorisinde baÅŸarılı olabileceÄŸimi düşünmüştüm ama tüm yarışı kazanabileceÄŸim aklımın ucundan geçmemiÅŸti” diyor.

Aslında belki de bu kadar şaşırması gerekmiyordu, çünkü o son yıllarda üstün dayanıklılık gerektiren spor müsabakalarını kazanan tek kadın değil.

Ocak ayında Ä°ngiliz ultra maraton koÅŸucusu Jasmin Paris 431 km’lik Montane Spine yarışını 83 saat 12 dakika ve 23 saniye ile bitirerek, 12 saat farkla yarış rekorunu kırdı. Ve yarışı tamamladığı süreye, bebeÄŸini emzirdiÄŸi dakikalar da dahil.

Mayıs ayında da Ä°ngiliz doktor Katie Wright, Yeni Zelanda’da düzenlenen Riverhead Backyard ReLaps adlı ultra maratonda neredeyse 30 saat durmadan koÅŸarak 40 erkek ve 6 kadını arkasında bıraktı ve ultra maratonun kazananı oldu.

Peki bu başarılar kadınların üstün dayanıklılık gerektiren spor dallarında daha başarılı olduğunun göstergesi olabilir mi? Eğer öyleyse bunun nedenleri neler?

“Fizyolojik ve psikolojik üstünlük”

Sheffield Hallam Ãœniversitesi’nde uygulamalı fizyoloji dersi veren Dr Nicholas Tiller, kadınların kas yapısına dikkat çekiyor ve yavaÅŸ kasılan kas liflerinin kadın vücudunda daha yaygın olduÄŸunu söylüyor.

Yavaş kasılan kas lifleri yorgunluğa karşı daha dirençli ve dayanıklılığı daha yüksek.

Tiller erkek bedeninde daha büyük kaslar bulunduğunu, bu kasların kuvvetinin ve aerobik gücünün daha çok olduğunu, bu nedenle daha kısa süreli mücadelelerde kadınların erkeklerle rekabette daha dezavantajlı olduğunu hatırlatıyor.

Bu yıl Londra maratonunun galibi olan Eliud Eliud Kipchonge 42.1 km’lik mesafeyi 2 saat 2 dakika ve 38 saniyede bitirdi. Kadınlar kategorisinin kazanının olan Brigid Kosgei’nin maratonu tamamlaması ise 16 dakika daha uzun sürdü.

Kendisi de bir ultra maraton koşusucu olan Dr Tiller, ultra dayanıklılık yarışlarında atletlerin maksimum kapasitelerine çıkmadığını belirtiyor ve fark yaratan etkenlerin kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç olduğunu söylüyor.

Dr Tiller, ”Erkeklerin sergilediÄŸi maksimal kapasite, bu tarz ultra dayanıklıklık gerektiren yarışlarda çok fark yaratmıyor. Kadınların üstün dayanıklılık gerektiren yarışlarda erkeklerle baÅŸa baÅŸ mücadele edebilmesini ve onları yenebilmesinin nedenlerinden biri de bu” diyor.

Bu nedenle üstün dayanıklılık gerektiren müsabakaların kadınlarla erkekleri eşitleyici bir özellik taşıdığını belirten Dr Tiller, daha kısa süreli müsabakalarda ise fiziksel nedenlerden ötürü kadınların erkekleri yenmesinin daha zor olduğunu belirtiyor.

Dört dünya rekoru bulunan ultra maraton koÅŸusucu Fiona Oakes da “Mesafe uzadıkça, kadınlarla erkekler arasındaki fark azalıyor” diyor.

“Åžu ana kadar katıldığım yarışlarda, kadınların kendilerini erkeklerden çok daha farklı ÅŸekilde yönettiÄŸini gördüm” diyen Oakes, bunun farkına Kutbu’nda katıldığı maratonda vardığını söylüyor:

“Kadınların çok daha farklı bir düşünce yapısı var. Kuzey Kutbu yarışında birçok erkek yarışçı hızla arayı açtı. Ama özellikle bu tarz bir yarışa, yarışı bitirebileceÄŸiniz hızla baÅŸlamak zorundasınız. EÄŸer hızlı baÅŸlar ve sonra yavaÅŸlarsanız, hipotermi (beden ısısının düşmesi) yaÅŸarsınız.”

Duygu farkındalığının önemi

Londra Twickenham’daki St Mary’s Ãœniversitesi’nde spor psikolojisi deri veren Dr Carla Meijen, kadınların üstün dayanıklılık müsabakalarındaki baÅŸarısının arkasındaki nedenlerden birinin duygu farkındalığı ve kontrolü olabileceÄŸi görüşünde.

Dr Meijen “Ãœstün dayanıklılık müsabakalarındaki baÅŸarının en baskın etkenlerinden biri duygular. Yorgunluk, uykusuzluk ve tükenmiÅŸlik yaşıyorsunuz, bunlar da kafa karışıklığı yaratan ve duygusal tepkileri etkileyen faktörler” diyor:

“Tipik olarak kadınlar daha duygu odaklı baÅŸ etme yöntemleri izliyor ve erkeklere kıyasla duygularını bir çerçeveye oturtmaya daha çok odaklanıyorlar. Bu, kadınların ultra dayanıklılık müsabakalarındaki baÅŸarılarının nedenlerinden biri olabilir”.

Jasmin Paris 431 km’lik Montane Spine Race yarışını tamamladığı rekor 83 saatin sadece 7 saatini uyumak, yemek yemek ve kullandığı donanımları organize etmek üzere kullandı.

Paris yarışın final etabında halüsinasyonlar görmeye ve yarıştan önce neler yaptığını unutmaya başladı.

Amerikalı ultra maraton koÅŸucusu Courtney Dauwalter da 2017’de 383 km’lik MOAB yarışını 57 saat 59 dakikada tamamlayarak kazandığında, bunu sadece 21 dakika uyuyarak baÅŸarmıştı.

Dauwalter, 160 km’lik bir diÄŸer ultra dayanıklılık yarışının son 19 km’sinde ise geçici görme kaybı yaÅŸamış ve yarışı “görmeyerek” tamamlamıştı. Sporcunun görüş yetisini tamamen geri kazanabilmesi 5 saati bulmuÅŸtu.

KoÅŸucu birçok kez düşse de koÅŸmaya devam etmiÅŸ ve yarışı kafasında kanayan bir yarıkla tamamlamıştı. Dauwalter o anları “Neler olduÄŸunu tam olarak anlayamamıştım. Tek düşündüğüm ÅŸey bu yarışta olduÄŸum ve ilerlemeye devam etmem gerektiÄŸiydi” diye anlatıyor.

Doğum deneyimi dayanıklılığı artırıyor mu?

Dr Meijen, Paul Anstiss ve Kent Ãœniversitesi’nden Profesör Samuele Marcora ile birlikte yürüttükleri bir araÅŸtırmada, bazı kadın atletlerin, doÄŸum gibi deneyimlerinin onlara bu tarz dayanıklılık yarışlarında yardımcı olduÄŸunu vurguladığını söylüyor:

“Bazı kadın sporcular, doÄŸum gibi deneyimlerin acıyla baÅŸ edebilmekte kendilerine yardımcı olduÄŸunu söyledi. Ãœstün dayanıklılık da çok acı veren bir deneyim”.

Ancak Dr Meijen yine de bu konuda ellerinde çok az çalışma olduÄŸuna, çünkü birçok araÅŸtırmanın “kadınlarla erkekleri karşılaÅŸtırmadığına” dikkat çekiyor.

Amerika’yı batıdan doÄŸuya geçen 3218 km’lik ultra maratonu tamamlayan ilk Amerikalı olan Dr Bryce Carlson da, ellerinde, kadınların bu tür müsabakalarda erkeklerden daha baÅŸarılı olduÄŸunu kanıtlayacak “yeterli örnek” olmadığını söylüyor:

“Bazen kadınlar açık ara kazanıyor, ancak – gerçekten numunelik sayıda olan – bu baÅŸarıyı elde eden kadın atlet çok çalışmış, yetenekli ve seçkin bir atlet oluyor ve aynı yarıştaki erkeklerin yetenekleri ve hazırlıkları kadın atletinki kadar iyi olmayabiliyor”.

Dr Carlson, Ann Trason’un 1980’lerden 2004’e kadar rekorlar kırdığını ve ultra maratonları erkeklerden önde tamamladığını hatırlatıyor.

Trason, 10 yıldan uzun bir süre “yılın ultra maratoncusu” unvanını elinde tutmuÅŸ ve 64 km’den 160 km’ye kadar birçok mesafede 20 dünya rekoru kırmıştı.

Kadın koşucunun bu performansı o dönemde de kadınların üstün dayanıklılık müsabakalarında erkeklerden daha mı başarılı olduğu tartışmasını başlatmıştı.

Dr Carlson “O dönemde mesafe arttıkça, kadın ve erkekler arasındaki güç farkının kapanıp kapanmadığına dair birçok tartışma yapılmıştı” diyor ancak o yıllardan bu yana baÅŸarılı kadın atletlerin sayısı artsa da, genel olarak erkeklerin daha baÅŸarılı olduÄŸunu belirtiyor.

Ultra maraton koşucusu Fiona Oakes ise kadınların bu tarz müsabakalarda hâlâ yeni olduğuna dikkat çekiyor ve kadınların kendilerini erkeklerden çok daha hızlı geliştirdiğini söylüyor.

Oakes “Sahra Maratonu’nu koÅŸtuÄŸumda yarışta çok az sayıda kadın vardı. Ama artık bu yarışlarda kadın koÅŸucuların sayısının 20’ye kadar çıktığını görüyoruz. Kadınlar yarışıyor ve erkekleri yeniyor. Ä°leride daha çok sayıda kadının bu yarışları kazandığını göreceÄŸiz” diyor.