Türkiye’nin koronavirüs sınavı

Çok kısa süre öncesine kadar pek çok kiÅŸiden duyduÄŸum soru ÅŸuydu: “Türkiye’de koronavirüs vakası olmaması mümkün mü sence?” Gazeteci olduÄŸum için bildiÄŸimden deÄŸil, mantık yürüterek cevap veriyordum: “Bence mümkün deÄŸil. ”

SaÄŸlık Bakanı Fahrettin Koca da, 10 Mart tarihinde yaptığı, “Bu virüsü tespit edemediÄŸimizi söylüyoruz ama bu yarın tespit etmeyeceÄŸimiz anlamına gelmez” cümlesiyle aslında aynı ÅŸeyi söyüyordu. “Kötü haberi alıştıra alıştıra veriyorlar ” diye düşündü çoÄŸu kiÅŸi. Kim bilir, belki de söz konusu hastanın koronavirüs pozitif çıkabileceÄŸine dair kuvvetli iÅŸaretler bakanlığa bildirilmiÅŸti. Bakan ilk koronavirüs pozitif vakasını ertesi gece açıkladı. Sonra vaka sayısı iki günde 5’e yükseldi. Bunlar elbette hastaneye baÅŸvurup kayda geçen vakalar. Son birkaç haftada hayatını kaybedenler arasında şüpheli vaka var mıydı? Kaç şüpheli vakaya test yapılabildi? Bunlara da bakmak gerek.

Yalancı çoban meseli

Bakan Cuma günü 5 kiÅŸide koronavirüs tespit edildiÄŸini açıklasa da, nüfusun önemli bir bölümü Türkiye’de bu hastalığın yeni çıktığına inanmıyor. Çünkü bu kesim bugüne kadar halk saÄŸlığını etkileyecek olaylarda hükümetin ÅŸeffaflık saÄŸlamak yerine bilgi akışını baltalamasına ve hakikati perdelemesine alışık.

Bu durum sosyal medyada ve WhatsApp gibi platformlarda rivayet üzerine kurulmuÅŸ anonim mesajların da salgın gibi yayılmasına yol açıyor. Aynı mesaj ailenizden ya da arkadaÅŸ grubunuzdan birkaç kiÅŸiden birden gelebiliyor. O mesajda bir ses size şöyle ÅŸeyler anlatıyor: “Bir şüpheli vaka varmış, kadını karantinaya almışlar. Sonra ölmüş mü, kalmış mı belli deÄŸil. Sonra bir ölümün yanında korona yazıyormuÅŸ, konuÅŸtuÄŸum kiÅŸi bilgisayarda görmüş. Kocam yolda giderken ambulans içinde tulum ve maskeli insanlar görmüş. Her yerde bangır bangır korona var!”

Ä°nsanlar hükümete güvenemediÄŸi için o sese inanıyorlar. “Acaba şüpheli vakanın test sonucu negatif çıkmış olabilir mi? Sistemde görülen korona ibaresi şüphe midir, test sonucu mudur? Gizlenecek olsa bunu sisteme yazdırırlar mı?” gibi sorular sormadan, “Bizim kaderimizde ihmalkarlık ve yalan var. Åžimdi de aynı durumu yaÅŸayacağız” diye bir ön kabulle hareket ediliyor. Hükümet önemli önlemleri baÅŸka ülkelere göre daha seri ÅŸekilde almış olsa da, ne kadar açık ve ÅŸeffaf davransa da, yalancı çoban hikayesinde olduÄŸu gibi, bir kesime güven veremiyor iÅŸte.

Hükümetin genelde birçok konuda hazırlıksız görünmesi, mesela son Elazığ depremine dair önden yapılan bilimsel uyarıları dikkate almaması da bu güvensizliği tetikliyor. Ayrıca bir bilim insanını, gıdalardaki kanserojen maddelere ilişkin toplumu uyardı diye halkı paniğe sevketmek gibi bir suçlamayla mahkum eden bir düzende başka türlü düşünmek için aksi deneyimler de edinmek gerek.

Görünen tablo nispeten iyi

Şu ana kadar, belki şansın da yardımıyla, Türkiye’deki resmi corona tablosu başka ülkelere göre çok daha iyi görünüyor. Okulların kapatılması, evden çalışma uygulaması, çocukları küçük yaşta olan ebeveynlere izin gibi önlemler de ilk resmi vakanın açıklanmasının ardından mesela Almanya gibi ülkelere oranla çok daha hızlı ve efektif şekilde alındı Türkiye’de.

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu’nun 11 Mart 2020 tarihini taşıyan Covid-19 Rehberi de, olası vaka tanımından, olası/kesin vakanın takip edileceği hastanelere, farklı basamaklardaki sağlık kuruluşlarındaki yönetim şemalarından, şüpheli vakalardan alınacak numunenin niteliğine, hastalığın bulaşmasına yol açan temas tanımından, hasta odasına nasıl girileceğine, hatta çamaşır suyu hazırlama oranlarına kadar güncellenmiş bilgiler içeriyor.

Hekim olan Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Ömer Faruk GergerlioÄŸlu da, genel hatlarıyla iyi önlemler alındığını düşünüyor. SaÄŸlık Bakanlığı’nın corona web sayfasını ve CumhurbaÅŸkanlığı’nın “Ä°ÅŸte ülkemizi Koronavirüs’ten Koruyacak 14 Kural” tweetini görmüş, “Ä°yi hazırlanmış, ama keÅŸke bir ay önce yapılsaydı” diyor. GergerlioÄŸlu’na göre, bu plan ve önlemler için meselenin bu denli korkutucu boyutlara gelmesi beklenmeyebilirdi; mesela Çin’den uçuÅŸlar daha önce durdurulabilirdi.  Önlemlerin alınmasında yaÅŸanan birkaç gün gecikme, bakanın da tayin edemediÄŸi bilinemeyen o riski artırıyor çünkü.

Türkiye’de koronavirüs ile ilgili ileri yaÅŸ ve baÅŸka rahatsızlığı olan bireylerin dışında iki yüksek risk grubu daha bulunuyor. Cezaevindekiler ile mülteci ve göçmenler. GergerlioÄŸlu, bu iki grubu da takip ediyor.

10 kişilik koğuşta 30 kişi kalırsa…

Cezaevlerinde açık ve kapalı görüşleri iki haftalığına kaldırmış olmak çözüm mü? “Hayır, asıl oradaki gayri insani durumu ortadan kaldırmak gerekiyor. Sekiz, on kiÅŸilik koÄŸuÅŸlarda 30 kiÅŸi kalıyor. Mesela KırÅŸehir’deki Keskin T Tipi Cezaevi’nde böyle bir koÄŸuÅŸta 21 kadın 9 çocuk vardı. Bir enfeksiyon olsa tüm koÄŸuÅŸa yayılır. Erkek koÄŸuÅŸlarında da durum aynı. Ä°nsanlar yatakları ya dönüşümlü kullanıyor ya da yerde yatıyorlar. Bazı koÄŸuÅŸlarda pencere açılamıyordu.” GergerlioÄŸlu kaldırılan görüşlerin yerine ek telefon görüşmesi imkanı tanınmasını öneriyor.

Mülteci ve göçmenlere gelince… Aslında sınırda artık 5 bin kiÅŸilik bir kamp var. Buraya aÅŸ evi ve saÄŸlık hizmeti götürülmüş. GergerlioÄŸlu, “Ä°nsanlar Meriç’te yıkanıyorlar. Burada da henüz bir vaka yok, ama çıkarsa hızla yayılır” diyor.

Koronavirüs bir yerde ortaya çıktı mı, vaka sayısı geometrik olarak artıyor. Bu durumda virüsün memlekete gerçekten de geç girdiğini ummaktan ve önlemlere uymaktan başka bir şey gelmiyor elden. Bireylerin de sorumlu davranması gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın bir araştırmasına göre dışarıdan geldiğinde ellerini yıkayanların oranı 2012’de kentlerde yüzde 47,5, kırsal kesimde yüzde 38 olarak tespit edilmiş. Kapıdan giren koronavirüsten ve gelecekteki salgınlardan da korunmak için el yıkama alışkanlığının yaygınlaşması, memleket genelinde herkesin suya ve sabuna erişiminin sağlanması ve okulların, hastanelerin ve devlet dairelerinin tuvaletlerindeki hijyen koşullarının gözden geçirilmesi de gerekiyor.

Banu Güven, Deutsche Welle Türkçe

Banu GÃœVEN