Türkiye’de Seçimler, Meclisler Ve Kadınlar

Kadınlara seçme ve seçime haklarını tanıyan Anayasa değişikliği TBMM’nin 5 Aralık 1934 tarihinde toplanan Onikinci İnikat’ının (birleşiminin) İkinci Celse’sinde (oturumunda) tartışıldı ve kabul edildi. İlk oturum hayli kısa sürmüş, sadece seçimlerin yenilenmesine karar verilmişti. Beş dakika sonra (saat 16.05’te) başlayan ikinci oturumda ise Teşkilat’ı Esasiye Kanunu’nun (1924 Anayasası) 10 ve 11. maddelerinin

MADDE 10 — Yirmi iki yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçmek hakkını haizdir. MADDE 11 — Otuz yaşını bitiren kadın, erkek her Türk mebus seçilebilir.

şeklinde değiştirilmesine dair kanun kabul edildi.

Buna ilave olarak aynı oturumda, İntihab-ı Mebusan (Milletvekili Seçim) Kanununun 5, 11, 16, 23, 58 nci maddelerindeki “18 yaşını bitirenler” ifadesi “22 yaşını bitirenler” şeklinde değiştirilmiş ve yine  bu maddelerdeki “zükûr” (erkekler) ifadesi kaldırılarak yerine “kadın, erkek” ifadeleri kabul edilmiştir. Bu değişikliklerle birlikte 1935 yılında yapılacak seçimlere kadınların katılmaları da mümkün olmuştur. Nitekim 8 Şubat 1935 tarihinde TBMM’nin 5. Dönemi için yapılan genel seçim sonuçlarına göre 18 kadın milletvekili TBMM’ye girmeye hak kazanacaktır: Bu kadınlar ve seçildikleri illler şöyledir: Mebrure Gönenç (Afyonkarahisar), Hatı Çırpan (Satı Kadın – Ankara), Türkan Örs Baştuğ (Antalya), Sabiha Gökçül Erbay (Balıkesir), Şekibe İnsel (Bursa), Hatice Özgener (Çankırı), Huriye Öniz Baha (Diyarbakır), Fatma Memik (Edirne), Nakiye Elgün (Erzurum), Fakihe Öymen (İstanbul), Ferruh Güpgüp (Kayseri), Bahire Bediş Morova Aydilek (Konya), Mihri Bektaş (Malatya), Meliha Ulaş (Samsun), Esma Nayman (Seyhan), Sabiha Görkey (Sivas), Seniha Hızal (Trabzon) ve Benal Nevzad İstar Anman (İzmir).

Ayten Sezer’in İlk Kadın Milletvekilleri ve Meclis’teki Faaliyetleri[1] isimli çalışmada bu kadınların kısa hayat hikayelerini de bulmak mümkündür. Sezer’in bu çalışmasında ayrıca bu çalışmasında 18 kadın milletvekilinin TBMM deki faaliyetleri ile ilgili detaylı bilgilere de yer vermektedir.

5 Aralık 1934’te Anayasa’da ve İntihabı Mebusan Kanununda yapılan değişiklikler, kadınlara seçme seçilme hakkının verilmesi konusunda yapılan ilk yasal düzenlemeler değildir. Bu konuda mutlaka 3 Nisan 1930 tarihinde 1580 Sayılı Belediye Kanununda ve 26 Ekim 1933’te 422 Sayılı Köy Kanununun 10. ve 20. maddelerinde yapılan değişiklikleri de anmak ve bu değişikliklerle kadınların yerel yönetimler seçimlerine katılmalarına imkân tanındığını da hatırlamak gerekiyor. Ama bu yazıda yerel yönetimlerle ilgili tartışmalara girmeyi düşünmüyorum. Sadece Osmanlı’dan bu yana genel seçimler ve TBMM ile ilgili bazı genel bilgiler paylaşmak istiyorum.

Osmanlı’da ilk seçimler 1876 Kanun-i Esasî (esas kanunu, ana-temel kanunu, ana yasası) mucibince gerçekleştirilir. Anayasa 23 Aralık 1876’da kabul edildikten sonra  1877 Şubat’ında ilk genel seçimler yapılır ve seçimlere göre teşkil eden parlamento(lar) –Meclis-i Umumî– 19 Mart 1877’de açılır(lar) Mecliste 69 Müslim ve 46 gayrimüslim mebus vardı. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa getirilir. İşte o tarihten 1 Mart 1935’te TBMM’nin 5 Dönem 1 Yasama Yılı’nın 1.Birleşiminde 18 kadın milletvekilleriyle birlikte TBMM açılana kadar meclislerde sadece erkekler temsil edilebilmişlerdir.

Bicameral-Unicemaral Meclisler

19 Mart 1877’den 5 Nisan 1920 tarihinde kadar -ki bu tarih Meclis’i Ayan’ın son toplantısını gerçekleştirdiği tarihtir. Meclis-i Mebusan ise İstanbul’un işgal edildiği (16 Mart 1920) tarihten iki gün sonra (18 Mart 1920) günü son toplantısını yapabilmiştir- bicameral (çift parlamentolu) bir meclis yapısı mevcut olmuştur. Bu iki meclisli yapıda bir üst (Ayan) meclis bir de alt (Mebusan) meclis tasarlanmış, her iki meclisin bir arada  görev yaptığı oturumlarda ise meclis Meclis-i Umumî adı verilmiştir.

23 Nisan 1923’te TBMM’nin ilk otumunum toplandığı tarihten, 27 Mayıs Darbesi öncesinde, 25 Mayıs 1960’taki son toplantısına kadar Türkiye’de unicameral (tek meclisli) bir yapı geçerli olmuş ve bu meclise de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) unvanı verilmiştir.

27 Mayıs Darbesi’nden sonra teşkil edilen Millî Birlik Komitesi (MBK), yasama görevlerini de üstlenmiş, ilk toplantısını 24 Haziran 1960 tarihinde gerçekleştiren MBK, 24 Ekim 1961 tarihinde gerçekleştirdiği 108. Birleşiminden sonra tarihe intikal etmiştir. 27 Mayıs Darbesi’nin Temsilciler Meclisi 06 Ocak 1961 tarihinde göreve başlamış, 110 defa toplanan Temsilciler Meclisi 3 Eylül 1961’de faaliyetlerini sonlandırmıştır. Temsilciler Meclisi ile Kurucu Meclis aynı gün faaliyet geçmişler, ancak ikincisi sadece 26 defa toplanmış ve Temsilciler Meclisinin son toplantısından bir gün sonra 4 Eylül 1961 tarihinde  Kurucu Meclis de faaliyetlerine son vermiştir.

Bu ara dönem -yeni Türkiye’nin Birinci Askerî İdare Dönemi– bir kenara konulursa, 1961 Anayasası ile Türkiye, Cumhuriyet öncesinin bicameral sistemine dönmüştür. Şu farkla ki, artık Osmanlı döneminin Ayan Meclisinin yerini Cumhuriyet SenatosuMebusan Meclisinin yerini Millet MeclisiMeclis-i Umumînin yerini de TBMM-Birleşik Toplantı almıştır. Türkiye’nin ikinci bicameral meclis deneyimi her iki meclisin 11 Eylül 1980’deki toplantısına kadar devam etmiştir. Aslında gerek Millet Meclisinin son oturumu olan 5. Dönem 13. Oturumu gerek Cumhuriyet Senatosunun son oturumu olan 19 Ağustos 1980 tarihindeki 19 Toplantı Yılı, 63. Birleşimi gerekse de TBMM Birleşik Toplantısının 11 Eylül 1980 tarihindeki 19 Toplantı Yılı, 124. Birleşimi gerçek anlamda yasama faaliyetinin yapılmadığı, toplantı yeter sayısı sağlanamadığı için gerçek anlamda bir toplantıya  geçilemeyen birleşimler olmuşlardır.

12 Eylül Darbesi’nden sonra teşkil eden Millî Güvenlik Konseyi ilk toplantısını darbeden bir hafta sonra 19 Eylül 1980 tarihinde yapar ve 189 defa toplandıktan sonra 6 Aralık 1983 tarihinde faaliyetlerine son verir. 12 Eylül Darbesi’nin bir diğer kurumu Danışma Meclisi ise 23 Ekim 1981 tarihinde faaliyetlerine başlar ve o da 1 Aralık 1983’teki 179. toplantısından sonra faaliyetlerini durdurur.

Seçimlerinden ardından Türkiye’de tekrar unicameral meclis usulüne dönülür. Bugün de usul devam ettirilmektedir. Bu (unicameral) meclisin adı da tıpkı 1923-1960 yılları arasında faaliyet gösteren parlamentonunki gibi TBMM’dir.

Seçim Sistemleri

1877 yılında düzenlenen ilk seçimlerden 28 Şubat 1943’te düzenlenen seçimlere kadar Türkiye’de iki dereceli seçim sistemi uygulanmıştır. Bu tarihten sonraki tüm seçimler -21 Temmuz 1946’daki seçimler de dahil olmak üzere- tek dereceli olarak tertip edilmişlerdir.

Elbette ki Şubat 1877’den Şubat 1943’e kadar seçim kanunlarındaki birçok madde değiştirilmiş, hatta bu arada rejim değişmiş, meşruti monarşi yerini cumhuriyete bırakmıştır; ancak yine de bu seçimlerin temel esprisi olan intihab-ı evvel ve intihab-ı sânî  usulü bir şekilde sabit kalmıştır.  İlk seçimlerin adayları için de ikinci seçimlerin adayları için de farklı nitelikler öngörülmüştür.  1877’de uygulanmaya başlayan ve ana hatlarıyla 1946’ya kadar (1946 seçimleri hariç) uygulanagelen seçim sistemlerinde İntihab-ı Mebusan Kanununun koyduğu (1877 seçimlerinde geçerli olan) kurallar şöyledir: Birinci seçmen olabilmek için (madde 8 ve 11) 25 yaşını ikmal etmek, hukuk‐ı medeniyeden sakıt olmamak, ecnebi olmamak veya ecnebilik iddia etmemek, iflas ile mahkûm olup da iade‐i itibar etmek, mahcuriyete hükm olunub da fekk‐i hacr edilmek gerekmektedir. İkinci seçmen olabilmek için (madde 22) birinci seçmenlik  şartlarına ek olarak hizmetkârlıkta bulunma‐ mak, suiahval ile müştehir olmamak, cünha ve cinayetle mahkûm olmamak ve az çok vergi vermek gereklidir. Mebus olabilmek için ise (madde 17) ikinci seçmenlik şartlarına ek olarak (az çok vergi vermek hariç olmak üzere) 30 yaşını ikmal etmek ve Türkçe bilmek.

Seydi Vakkas Toprak[1] ve Kenan Ongun’dan[2] yararlanarak bu karmaşık sistemi şöyle özetleyebilirim:

İstanbul ve civarındaki 20 seçim bölgesinden seçmenler toplam 40 ikinci seçmen belirleyecek, bu şekilde tayin olunan 40 kişilik ikinci seçmenler 10 kişiyi yukarıdaki esaslara göre mebus seçecektir… Talimât-ı Muvakkate ve Beyannâme esaslarına göre seçimler yapılarak taşrada; İdare Meclisleri âzaları (ikinci seçmenler), Talimât-ı Muvakkate’de belirlenen seçilme şartlarını taşıyan kendi vilayetleri halkından, o vilayet için istenilen sayı kadar ismi bir kâğıda yazarak altına imza ve mühür koyduktan sonra kazada kaymakama, livâda mutasarrıfa teslim etmişlerdir. Kazâ ve livâlarda hazırlanan kapalı zarflar valilere teslim edilmiştir. Vilâyet İdare Meclisleri’nin de onayı alındıktan sonra on beş kişiden oluşan bir komisyon huzurunda zarflar açılarak oylar sayılmış ve en çok oy alanlar, o vilayetin mebusu olarak belirlenmiş ve evrakları vali tarafından Şurâ-yı Devlet’e gönderilmiştir. İstanbul için ise oy verme süresi beş gün olarak ilan edilmiştir.

Kenan Ongun ile devam edeyim: “Anayasanın 65. maddesi gereğince, her 50.000 erkek nüfus için bir mebus seçilecektir. Sancakların nüfusunun elli binden az veya çok olmasına göre de bu oran ayarlanmıştır. Seçim kanununa göre; nüfusu 25.000 ile 75.000 arasında olan sancaklar 1 mebus, 75.000 ile 125.000 arasında olan sancaklarda 2, 175.000’e kadar 3 ve 220.000’e kadar 4 mebus seçilecek, bundan fazla olan yerlerde seçilecek mebus sayısı bu orana göre artırılacaktır (Madde 2).“

Çoğunluk&Nispî Temsil Seçim Sistemleri

1946 öncesinin iki dereceli seçimleri de çoğunluk seçim sisteminin birer varyantı olarak kabul edilebilirler. O takdirde Türkiye’nin, 1877’den 1946’ya kadar iki dereceli çoğunluk, 1946’dan 1961 (hariç) seçimlerine kadar da tek dereceli çoğunluk seçim sistemi uyguladığını söyleyebiliriz. 1946 seçimleri ve sonrasına uygulanan tüm seçimlerde istisnasız olarak tek dereceli usul tatbik edilmiştir. CHP, önce 5 Haziran 1946 tarih ve 4918 sayılı kanunla tek dereceli çoğunluk seçim sistemini kabul ederek, ardından 5 gün sonra 10 Haziran’daki TBMM oturumunda da seçimleri bir yıl erkene (21 Temmuz 1946) alarak yeni kurulan partilere ama en çok da Celal Bayar’ın Genel Başkanlığında kurulan Demokrat Parti’ye karşı bir avantaj yakalamak isteyecektir. CHP’nin 1946’da getirdiği bu sistem liste usulü çoğunluk ilkesine dayanmaktadır. Seçmen ve seçilme yaşları eskisiyle aynıdır. Seçim sistemi açık oy, kapalı sayımı esas almaktadır; hoş bu kurallara özellikle de açık oy kapalı sayım esasına seçim esnasında ne kadar riayet edildiği (daha doğrusu hiç de edilmediği) bugüne kadar tartışılagelmiştir.

Büyük partilere avantaj sağlayan ve en fazla oy alan partiyi devaynasına yansıtarak meclise taşıyan bu sistem 1946’da CHP’nin işine yaramıştı. O dönemde DP bu sisteme muhalefet ediyor, nispî temsil sisteminin öneminden dem vuruyordu. Ancak 14  Mayıs 1950’deki seçimler güç dengelerini değiştirip çoğunluk seçim  sistemi DP’nin işime yaramaya  başlayınca DP bu sistemi savunmaya; sistemi getiren CHP’de bu sisteme muhalefet etmeye başlamıştır. Çoğunluk seçim sistemi en son 27 Ekim 1957’de düzenlenen genel seçimlerde uygulandı. 27 Mayıs Darbesinden sonra yapılan yeni seçim kanunuyla birlikte Türkiye nispî seçim sistemi ile tanıştı ve bugüne kadar da bu sistemin onlarca farklı versiyonunu kullandı. 1961’den 2018 Genel seçimlerine kadar nispî temsil usulü uygulansa da neredeyse üst üste iki seçim aynı kurallarla gerçekleştirilmedi; hemen hemen her seçimde seçim kanunu üzerinde irili ufaklı değişiklikler yapıldı. Ana hatlarıyla bugüne kadar uygulanan seçim sistemlerini şöyle özetleyebilirim:

1877, 1908, 1912, 1914, 1919, 1920, 1923, 1927, 1931, 1935, 1939 ve 1943 seçimleri iki dereceli çoğunluk sistemi ile; 1946, 1950, 1954 ve 1957 seçimleri tek dereceli liste usulü çoğunluk sistemi ile yapılmıştır. 1961’den günümüze ana hatlarıyla tek dereceli nispî seçim sistemi uygulanıyor olsa da örneğin 1961 seçimlerinde  çevre barajlı dʹhont sistemi, 1965 seçimlerinde Millî bakiye sistemi (barajsız), 1969, 1973 ve 1977 seçimlerinde barajsız nispi temsil sistemi, 1983, 1987 ve 1991 çevre ve ülke barajı ve kontenjan sistemi, 1995, 1999 ve 2002, 2007, 2011, 2015 ve 2018’de ise  ülke barajlı sistem gibi nispî sistemin farklı farklı varyantları denenmiştir.

Seçim Bölgeleri

1877 Şubatı’nda düzenlenen seçimlerden 1961 seçimlerine kadar TBMM üyelerinin sabit bir sayısı yokken beher milletvekili başına sabit bir seçmen sayısı tespit edilmesi usulü vardır. Örneğin 1877 seçimlerinde, Ongun’un da belirttiği gibi, 50.000 seçmen başına bir mebus seçilmesi usulü kabul edilmiştir. Bu da her seçimde artan/azalan nüfusa göre meclislerin sayısının da  farklılaşması sonucunu doğurmuştur.

Bu konudaki önemli bir kırılma yine kadınlara seçme ve seçimle hakkının tanındığı 1935 seçimleri öncesinde yapılan yasal düzenlemede yaşanmıştır. 1877’den 1935’e kadar beher milletvekili sayısına düşen seçmen sayısı aşağı yukarı aynıyken, bu sayı toplumun yarısını oluşturan kadınlara da seçme ve seçilme hakkının tanınması nedeniyle radikal şekilde artırılmıştır (aksi takdirde TBMM üye sayısının neredeyse iki katına çıkması gerekecekti) Bu değişikliklerle Bu kanun çerçevesinde daha önce 20.000 erkek seçmen bir milletvekili seçerken yeni düzenlemeyle 40.000 kadın-erkek seçmen bir milletvekili seçecektir. İller nüfuslarına göre 55.000’e kadar olanlar 1, 55.001-95.000’e kadar olanlar 2, 95.001-135.000’e kadar olanlar 3 milletvekili çıkaracak, nüfusu daha fazla olan yerlerde bu oran aynı şekilde arttırılacaktır.

1961 seçimleri ile birlikte bu usulden vazgeçilerek Seçim Bölgesi ve Seçim Çevresi usulü kabul edilmiştir. Böylece meclisin üye sayısı sabitlenmiş ancak bu kez de farklı seçim  bölgelerinden seçimlere katılan milletvekillerinin seçilebilmek için almaları gereken oylar farklı farklı hale gelmiştir.  1961’den sonra her il bir Seçim Bölgesi olarak kabul edilmiş, İstanbul ve Ankara’da daha sonra İzmir’de 2017 yılında da Bursa’da birden fazla seçim bölgesi tanımlanmıştır.

Keyifli pazarlar…

Mete Kaan KAYNAR