Tarihteki 19 Mayıs’tan 19 Mayıs’ın Tarihine: “19 Mayıs” Kavramı Üzerine

Mustafa Kemal’in Samsun Limanına varışı ve Mıntıka Palas’ta ikameti, Millî Mücadele’nin önemli dönemeçlerinden biridir. Bir asır evvel bugün gerçekleşen bu olay, 1938’den bugüne bir ulusal, resmî bayram olarak da kutlanmakta. Ancak, gelin görün ki, siyasi tarihimizdeki 19 Mayıs 1919’u konuşmakla, siyasi literatürümüzdeki 19 Mayıs kavramı üzerine konuşmak birbiriyle her zaman örtüşmez. Birkaç gündür (sosyal) medyada dönmekte olan reklamlara baktığımızda da aynı karışıklığı görmemiz mümkündür. Bu reklemların bazısı “Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. Yılı”nı; bazısı “Kurtuluş Savaşı’nın 100. Yılı”nı;  bazısı da “Gençlik ve Spor Bayramının 100. Yılı”nı kutlama telaşında. Bir Pazar yazsısında hem 19 Mayıs 1919’un siyasî tarihimizdeki yerini, hem de 19 Mayıs’ın kavramının kendi siyasî tarihini hakkıyla yazabilmem imkânsız.  Yazının başlığında yer alan Sertaç Kayserilioğlu’na ait bu fotoğrafın, 19 Mayıs 1937 tarihinde Fenerbahçe Stadı’ndaki İdman Bayramı’nda çekilmiş olduğunu hatırlatarak, en temel konulara kısa değerlendirme notları halinde değinmekle yetinelim:

Toplumlar Nasıl Hatırlar?

Paul Connerton, Toplumlar Nasıl Hatırlar’da ulusal bayramların kolektif hafıza ile olan bağını ele alır. 23 Nisan 1921’deki TBMM oturumunda Malatya Mebusu Feyzi Efendi de “…mukaddes günleri takdir etmezsek, o günlerin kıymeti kalmaz” diyor. Feyzi Efendi’ye referans veren (!) Huyssen, Andreas’da  Alacakaranlık Anıları’nda  “Bireysel bellek gibi kalıcı ve sabit olmayan  toplumsal hafıza, ne  zaman için yeniden kurmalara tabi” olduğunu hatırlatır.

Ulusal bayramların, ulus-devletlerin ulus inşası süreçlerinin en önemli temrinlerinden biri olduğuna şüphe yok. Tüm dünyada da ulusal bayramların bu süreçte, ulus-devletleşme sürecinde ortaya çıktıklarını söyleyebiliriz.  Modern öncesi dönemlerde ayinlerde,  karnavallarda, festivallerde, dinî törenlerde şekillendirilen toplumsal belleğe, günümüzde ulusal bayramlar da eklenmiş durumda.  Siyasi tarihimizdeki 19 Mayıs’dan 19 Mayıs kavramına geçerken; yani tarihteki 19 Mayıs’tan 19 Mayıs’ın tarihine geçerken bu teorik zemini aklımızda tutmamız gerekiyor.

“Gazi Günü”nden “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”na 19 Mayıslar

19 Mayıs’ın ulusal bayram haline gelişi de Atatürk’ün vefatından sonraya denk gelir. 29 Mayıs 1935 yılında kabul edilen  2739 Sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun’un ilk maddesinde “Ulusal bayram yalnız Cumhuriyetin ilân edildiği 29 ilk teşrin [Ekim] günüdür. Türkiyenin içinde ve dışıda Devlet adına yalnız o gün tören yapılır. Bayram 28 ilk teşrin öğleden sonra başlamak üzere 29 ve 30 günleri devam eder.” Hükmü yer alır. 20 Haziran 1938 Tarihinde kabul edilen 3467 Sayılı ek kanun ile 1935’teki kanuna 19 Mayıs’ta  kutlanacak Gençlik ve Spor Bayramı’da ulusal bayramlar arasına dahil edilir. 1981 yılında bu bayramın adı Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı olarak değiştirilecektir.  Ulusal Bayram fikri Osmanlı’nın son döneminden itibaren görülmeye başlamakla birlikte, Cumhuriyet’ten önce Millî Mücadele döneminde de ulusal bayramlar ihdas edilmeye başlanır.[1]

19 Mayıs, bir ulusal bayram olarak ilk kez 1939’da kutlanmış olsa da, 1926 yılından sonra Samsun’da bir mahalli bayram olarak (Gazi Günü) kutlanmaktaydı. 1927 ‘de buraya bir Gazi Heykeli dikilmesine karar verildi. Gazi Heykeli’nin yapımı için Tophane Bahçesi’ndeki arazi düşünülmüş. Heykel 15 Ocak 1932  Cuma günü saat 14.00 te heykeltıraş Heinrich Krippel’ın da katıldığı bir törenle açılmıştır. 1926’da, Mustafaa Kemal’in Samsun’a geldiği gün kaldığı Mıntıka Palas’ta satın alınarak Atatürk’e hediye edilmiştir. Gazievi olarak da anılan bu ev 1928 de ziyarete açılmıştır.

23 Nisan ve “Çocuk”; 19 Mayıs ve “Gençlik”

19 Mayıs kavramının neden “Gençlik” ve “Spor”  kavramları ile irtibatlandırıldığı bir başka tartışma konusu. 23 Nisan ve “çocuk”,  30 Ağustosasker”  ile irtibatlandırılarak kutlanırken 19 Mayıs  “Gençlik” ve “Spor” kavramları ile ilintilendirilir. Ancak 30 Ağustos ve asker ile kurulan bağ ile 23 Nisan ve Çocuk ile kurulan bağ –ve 23 nisan’ın Himaye-i Etfal Cemiyeti ile ilgisi[2]– açık ve görünür iken  19 Mayıs’ın gençlik ve spor ile ilişkisi daha tarihseldir. Genelde de bu konudaki tartışmalar İsveç Kraliyet Askeri Beden Eğitimi ve Cimnastik Akademisi‘ni bitirdikten sonra 1911’de yurda dönerek beden eğitimi konusunda çalışmalara başlayan ve ülkede her yıl benzer zamanlarda tekrarlanacak gençlik ve idman bayramlarının organize edilmesinin önemini vurgulayan Selim Sırrı Tarcan’a atıf yapılır.   Tarcan belirli bir müzik eşliğinde yapılacak toplu ritm hareketlerinin öneminin de farkındadır. Bu amaçla İsveçli ünlü besteci Felix Korling‘in “Tre Trallade Jantor” adlı şarkısı temel alınır. Bu şarkı, Zeki Üngör tarafından yeniden düzenlenir. Ali Ulvi Elöve  yeni forma “Dağ Başını Duman Almış” güftesini ekler ve hepimizin de bildiği ünlü Gençlik Marşı marşı böylece tamamlanmış olur. Törenler için İttihat Stadı seçilir. 29 Nisan 1916 günü İttihad Spor Kulübünün sahasında gerçekleştirilen ve saat 14.30’da başlayan törenlere ilgi büyük oldu. Resmigeçit ile başlayan törenlerde daha sonra çeşitli müsabakalar yapıldı. Bu sırada yukarıda anılan marş da (Gençlik Marşı) ilk kez okunur. Gösterilere katılan gençlerin üstlerinde beyaz gömlek altlarında siyah pantolonları, bellerinde kırmızı kuşakları vardır. Alandaki Darulmualimin-i Aliye’den 200 öğrenci ise çeşitli jimnastik hareketleri de yapar. İttihad Stadında 1916 yılında gençlerin yaşadıklarının hepimizin hatıralarında yer edinen 19 Mayıs kutlamalarına ne kadar benzediğini hatırlatmama gerek var mı?

Millî Mücadele Ne Zaman Başladı?

Resmî tarih için Millî Mücadele 19 Mayıs ile birlikte başlar. Farklı bir şekilde söylemeyi deneyeyim. Tarih’teki 19 Mayıs (1919) Millî Mücadele’nin önemli dönüm noktalarından biridir ama 19 Mayıs kavramının tarihinde Millî Mücadele 19 Mayıs ile birlikte başlar.

Millî Mücadele’nin ne zaman başladığı ile ilgili lafı uzatmaya gerek yok: Mondros’un hemen ertesinde başlar bu ulusal direniş. 30 Ekim 1918’in yani Mondros’un imzası bile kurumadan tüm Anadolu da kurulmaya başlanan “reddi ilhak” ve “müdafaa-i hukuk” cemiyetleri  ve silahlı direniş örgütleri (kuva-yı seyyare birlikleri) bu mücadelenin başlangıç fişekleridir.

Bunları yine Anadolu’nun her tarafına serpilen kongreler izleyecektir. 19 Mayıs’ta, Amasya Tamimi de Erzurum ve Sivas kongreleri de Ankara’da TBMM’nin açılmasından Cumhuriyet’e giden süreç de bu direniş hattı üzerinde anlamlıdır.

Sen Nelere Kadirsin Ey Seçimler!

Dönemin Millî Savunma Bakanı Fikri Işık’ın kızı Sema Hanım, Fuat Hamuçu Bey ile 27 Ağustos 2016 tarihinde (15 Temuz Darbe girişiminden 1,5 ay sonra) İzmit İnterteks Fuar Alanı’ndaki törende evlenirler. Tabii, kız babası bakan, oğlan tarafı Faruk ve Aliye Hamutçu ailesi de bürokrat kökenli olunca, düğüne siyasilerin ilgisi de yoğun olur. Dönemin Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’nun kıydığı nikaha Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Meclis Başkanı İsmail Kahraman, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Sağlık Bakanı Recep Aktağ, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı Fahri Kasırga, Eski Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Başbakan ve AKP Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün ve dönemin AK Parti Kocaeli Milletvekilleri ve de katılırlar.

Habertürk gazetesinde yer alan habere göre, polis ekipleri düğünün gerçekleşeceği alan ve çevresinde geniş güvenlik önlemleri almış; çevrede bulunan alışveriş merkezleri ve binaların çatılarına çok sayıda keskin nişancı yerleştirilmiştir. 112 Sağlık ekipleri nikahın yapılacağı çevrede hazır bekletilirken, Başbakan Binali Yıldırım’ın geçiş güzergahı üzerinde yollar güvenlik amacıyla bir süre trafiğe kapatılmıştır. Kapatılan yollarda araçlar geniş kuyruklar oluşturur.

Yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı törende, genç çiftin nikah şahitliklerini Binali Yıldırım, İsmail Kahraman, Fahri Kasırga, Ahmet Davutoğlu, Recep Akdağ, İsmet Yılmazv  ve Naci Ağbal yaparlar.

Düğünün tarihinin 15 Temmuz darbe girişiminden bir, bir buçuk ay sonra olduğunun altını tekrar tekrar çizelim. Düğün günü devlet erkanı neredeyse tam kadro oradadır. Güzel bir düğün organizasyonu yapılır. Öyle ya, darbe girişimi oldu diye insanlar evlenmeyecek değiller ki! Sorun bu da değil, Sorun,  düğünden sadece 3 gün sonra yapılacak 30 Ağustos törenlerinin bizzat bu bakanın “Olağanüstü bir süreçten geçiyoruz. 30 Ağustos’ta bu yıl tören yapılmayacak. Halk yeni travma geçirmişken geçit töreni yapmak doğru değil.” açıklaması sonrasında iptal edilmesinde. Bugün ise 19 Mayıs’ta bir devlet töreni düzenlenmekte.  İktidar, muhalefet…. herkes orada olacak

Hadi Hayırlısı!

Keyifli Pazarlar


[1] Dursun Ali Karabulut’un Samsun’un “Gazi Günü” Ya Da 19 Mayıs Bayramı’ndan yararlanarak yazalım: “Millî Mücadele döneminin ilk bayramı, “23 Nisan Bayramı”dır. . TBMM’nin açılışının birinci yıldönümünde, 23 Nisan 1921 kabul edilmiştir. 1 112 sayılı iki maddelik kanunun birinci maddesinde 23 Nisan millî bayramlardan sayılıyor, bundan sonra her yıl 23 Nisan Bayramı, müteakip senelerde 23 Nisan Çocuk Bayramı ve 1935’den itibaren de Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanmıştır. Millî Mücadele döneminin ikinci bayramı, “Hakimiyet Bayramı”dır. Saltanatın kaldırıldığı günün ertesi, yani 2 Kasım günü, o sene 12 Rebiulevvel’e  tekabül etmişti. 12 Rebiulevvel,, Hz.Peygamberin doğum günü olarak kabul edildiğinden, aynı gece mevlid kandili idi. Yozgat mebusu Süleyman Sırrı Bey, bir önerge ile hem Mevlid-i Nebevî’yi ve hem de alınan kararı kutlamak için dua okunmasını ve mutad olduğu üzere top atılmasını, Burdur mebusu İsmail Suphi Bey de bu günün millî bayram olarak ilânını teklif ettiler. İcra Vekilleri Reisi Rauf Bey, her iki teklifteki hususları birleştirerek, 1-2 Kasım gecesi ile  ertesi günün bayram kabul edilmesini önerdi. Kanun şeklinde tespiti sonraya bırakıldı. Rauf Bey, 2 Kasım’ın, “vilâdet kandili ile beraber aynı zamanda millî bayram olarak kabulü için” TBMM Başkanlığına bir yasa teklifi  sundu. Üç maddelik bu önergenin birinci maddesinde 12 Rebiülevvel gecesi ile 1 gününün Hakimiyet Bayramı sayılması isteniyordu. Üçüncü Bayram 29 Ekim Bayramıdır. Cumhuriyet Bayramı, 18 Nisan 1925’te karara bağlandı ve 19 Nisan’da TBMM’de kabul edildi. 628 Sayılı üç maddelik kanunun birinci maddesinde içeride ve dışarıda devlet adına yapılacak bayram töreninin 29 Ekim olduğu, ikinci maddesinde bu kanunun yürütülmesinden hükümetin sorumlu bulunduğu, üçüncü maddesinde de yayımı tarihinden yürürlüğe gireceği belirtiliyordu. Böylece Cumhuriyet’in ilâm, 29 Ekim 1925’ten itibaren içeride ve dışarıda millî bayram olarak kutlanmaya başlanmıştır. Dördüncü bayramımız, 30 Ağustos “Zafer Baymamı “dır. Millî Mücadelemizin dönüm noktası olan ve düşmana nihaî darbenin vurulduğu 30 Ağustos günü, 1924’te Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın katıldığı bir törenle ilk kez Afyon’da kutlanmıştı9. Bu günün bayram sayılması hakkındaki kanun tasarısı, Müdafaa-i Millîye Vekâleti tarafından hazırlanarak 1926’daBakanlar Kurulu’na getirilmiş, 27 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’nda görüşülerek TBMM’ya şevkine karar verilmiştir. TBMM, 1 Nisan 1926’da yasa tasarısını kabul etti. 791 Sayılı Zafer Bayramı Kanunu’nun birinci maddesinde30 Ağustos gününün Cumhuriyet ordu ve donanmasının zafer günü olduğu belirtildi.

[2] Bununla ilgili olarak 23 Nisan 2019’daki 23 Nisan Tıfıllar Bayramı? Başlıklı yazıma bakılabilir: https://noktahaberyorum.com/23-nisan-tifillar-bayrami-metekaan-kaynar.html

Mete Kaan KAYNAR