Şeytanın şehvetli müzikleri

Şeytana sorun şehvet ne demek diye? Size bir çift boynuz, dört pençe, bir de kuyruk derse  şaşırmam.

Bu aralar Hegel’in estetik anlayışını okumakla meÅŸgulüm de, konu çirkinlik, güzellik anlayışı,  estetik, ÅŸehvet ve müzikle birleÅŸti.

Okuduklarımdan anladığımı yazmazsam, ben de yazar değilim dedim.

Başladım yazmaya:
Ben zaten yazar değilim. Sırf bu yüzden yazılar yazdığım için aslında çok utanıyorum. Bir yandan da, ülkemde yazarlık eğitimi var dı da, ben mi almadım deyip gülümsüyorum. Süleyman Demirel edasıyla kurduğum bu cümleyi irdelemeden hızlıca geçeceğim, çünkü esas  konular arasında siyaset yok. Sadece şeytan, güzellik, çirkinlik, estetik, şehvet ve müzik var.

Şeytan da, güzellik de, çirkinlik de, şehvet de, müzik de aslında bizim zihnimizde yaşam döngümüz sebebiyle yarattığımız bireysel algılarımız.

Estetik kelimesini bir önce kurduğum cümleden çıkarttım çünkü algılarımız genellikle hiç estetik  değil.

Algılarımız öğrenilmiÅŸ gerçekler, ya da öğretilmiÅŸ, maruz kaldığımız bilgilerin ışığında oluÅŸan  hislermiÅŸ gibi geliyor bana…

Herkes kendi algısı kadar var olabiliyor. Bu yazımda kullandığım ana konu kelimeleri de sizin  algınızın hangi kısmında, nereye oturacak bilmiyorum. Åžu an sadece yazıyorum…

Hadi tüm kelimeleri test edelim ve yeniden ele alalım.

Minicik bir kelime müzik aslında, 5 tane harf.

Müzik deyince kim ne anlıyor? En basit algı bildiğini, duyduğunu, dinlediğini sandığın seslerin  toplamı.

Sana göre Serdar Ortaç, bana göre Hüseyin Sermet!

Sana göre Demet Akalın, bana göre Lola Aslanova!

Üzerine binlerce kitap yazılmış, notalara sığmayan, bilim olarak da, mimari olarak da, matematik  olarak da, felsefi olarak da, yaşadığımız sürece kopamayacağımız bireysel bir algıdır müzik.

Åžeytan da 5 harflik minicik bir kelime.

Düşünebilen insanın saygı, yücelik ve korku içeriÄŸiyle hayal gücünden fırlamış bir imge ÅŸeytan.  Fırlamış mı? Fırlatılmış mı? O kısmına hakim deÄŸilim. Belki size göre korkularınızı ve sizi bu  hayatta bastırmaya çalışan güçlerin sırf düşünüp sorgulamayın diye sizi sindirerek susturmaya  çalıştığı gerçeküstü bir idoldür…

Güzellik ve çirkinlik kavramlarını ise zıt olmaları dolayısıyla beraber ele alacağım. İkisi de çok  göreceli kavramlar olduğu için basit iki tane kadın erkek örneğiyle açıklayacağım.

Gücünün sınırını, sahip olduğu para kadar hisseden çirkin erkekler, kim olduğu ve ne yaptığını  sorgulamadan, kendilerine ait ruhani bir kişilik oluşturamadıklarının bile farkında olmayarak,  çirkinim ama paramla kendime kadınların en güzelini satın alabilirim düşüncesiyle yaşayarak çirkin olmadıklarını zannederler. Satın aldıkları ve onlara bu hissi veren kadınlar da çok aşırı çirkindir  mesela. Ve o çirkin kadınlar, o çirkin erkeklerin kendilerini güzel hissetmelerine sebep olurlar.

Güzellik, çirkinlik konusunda daha çok ÅŸey okumak isterseniz size Umberto Eco’nun çirkinliÄŸin

tarihi adlı baş yapıtını tavsiye edeceğim. Hem güzelliği hem de çirkinliği bir arada o kadar fazla  anlamı ile birlikte ele almış ki, Umberto Eco hem fiziksel olarak hem de ruhsal olarak bence çok  güzel adam. Yüz ovaline yakışan kirli sakalları, bilim adamı, yazar, edebiyatçı ve düşünür olarak  kullandığı gözlüklerinin altından anlamlı bakışlarıyla, kitaplarında konuları anlatım şekli ve ifade

tarzı ile bir kadın olarak hayran olduğum erkeklerden biri desem, çok çıplak bir itirafta bulunmuş  olurum. Tabii bu benim hayat algımla ilgili bir durum. Okumayı seven, kültür, sanat ve müzikle  beslenen biri olmasaydım Umberto Eco kimdir nerden bilebilirdim?

Orkestra şefi, besteci, film müzikleri orkestrasyonu konusunda ününe ün katmış Johm Williams da  bana göre çok çok çok güzel bir adam. Hatta keşke benim babam olsaydı dediğim kişiliklerden  birisidir.

Gitarist John Williams’a da ayrı bir hayranlığım olduÄŸunu söylemeliyim. Onun gitarda elde ettiÄŸi  tonu baÅŸka gitaristlerde duymak çok zor bence.

Kadın erkek algısında olduğu gibi müzikte de beğeni ve güzellik algısı, bulunduğumuz ve içinde  yaşadığımız kültürel alanla sınırlıdır diyerek diğer kelimeye geçiyorum.

Geldik mi ÅŸehvete…

O da 5 harf.

Nietzsche’nin Putların Alaca Karanlığı isimli kitabında söylediÄŸi gibi

Kendine tapan erkek, mükemmelliğini şeklinde varsayar ve fiziksel artılarını başarı olarak görürse  şehveti özü zanneder.

Ne kadar aciz ama bir o kadar da gerçek bir yakıştırma yapmış Nietzsche…

Bu durumda kendi çirkinliğini sadece fiziksel varlık olarak öğrenmiş kadınlar ise, güzelliğinin  erkek karşısında bir yanılsama olduğunu algılayamayacak kadar zavallı oluyorlar.  Yani kadının şehveti de erkeğe karşı, erkeği elde edene kadar demo veriyon şeklinde kullandığı  gösterişten başka bir şey değildir.

Bu süreçte kadın canlısı inceliksiz ve tiksindirici bütün fiziksel varlığını öylesine ustalıkla kullanır ki, bu durumun içerisinde asla estetik kaygı bulunmaz ve kadın şeytandır tamlaması tam da yerli yerine oturur.

Fiziksel olmayan estetik algı bazı kadınlarda hiç yoktur, erkeklerin çoğunda da çok azdır desem  büyük ihtimalle bana epeyce kızarsınız.

Hatta bazılarınız o kadar çok kızar ki, bu yazı linç konusu bile olabilir.

Ama tekrar etmeliyim, burada bahsettiğim tüm kelimeler ve tanımlar benim kişisel algım. Kimseyi yargılamıyorum. Buna zaten hakkım da yok.

Sizde benim gibi bir gün bu konularda kendi algılarınızı yazarsanız, bana iletin. Gerçekten okumak  isterim.

Tam bu noktada sizinle Tartini’nin Keman Sonatını paylaÅŸmak istiyorum. İsmi Åžeytan trili.

Bir besteci neden şeytan üzerine müzik yazar?

Bach’ın dini passionlarının içindeki, Mozart’ın ölüm müziklerinin içindeki ÅŸeytan ile ressamların  çizdiÄŸi ÅŸeytan aynı obje mi?

Sanatçılar ÅŸeytanı sevmiÅŸ, müzisyenler ÅŸeytan algısı üzerine ÅŸehvetli sonatlar yazmış. Ben de seviyorum. Bütün ÅŸeytanları seviyorum. Çünkü sevmek istiyorum….. Belki bir gün ben de ÅŸeytanın ÅŸehvetli ÅŸarkısını yazarım kim bilir?

Gülnur ÜNLÜTÜRK
Latest posts by Gülnur ÜNLÜTÜRK (see all)