Şehir Bahçelerinin Biyo-Çeşitlilik İçin Önemi ve Jennifer Owen

İngiltere’nin en eski şehirlerinden biri olan Leicester’ın banliyölerinden Humberstone’daki evinin 741 m²lik bahçesinde, 20. Yüzyıl çevre hareketinin gizli kahramanlarından biri olarak nitelenen Jennifer Owen, 1972’den başlayarak tam 30 yılını tür zenginliği ve türlerin bileşimindeki değişimi incelemeye vakfeder.  Bu uzun erimli eşsiz çalışmada toplamda 2,673 tür kaydeder. Bunların 474’ü bitki, 1,997’si böcek, 138’i -örümcek ve tesbihböceğinin de içinde bulunduğu- diğer omurgasızlar ve son olarak, 54 kuş türüyle yedi memeliyi de içeren 64 tür omurgalılardır. Yeterli zaman ve uzmanlığı olsaydı, Owen’ın erişeceği toplam tür sayısının 8 bini geçeceği iddia ediliyor. Owen’ın kendi tahminleriyse, yıllar içinde yeterli zaman olabilseydi sadece böcek türleri listesinin 10 bini bulmuş olacağı yönünde. İlk 15 yılda kaydettiklerinin 15’i Britanya’da daha önce hiç kaydedilmemişti ve dört tanesi de bilim dünyası için bütünüyle yeniydi. Owen’ın son kayıtları 2001 yılına ait, çünkü kendisi bu uzun araştırmasının dördüncü yılından bu yana multipl skleroz (MS) hastası, 2018 yılı itibariyle 82 yaşında ve artık ancak tekerlekli sandalyede hareket edebiliyor.

Hayatının tam 30 yılını adadığı bu sistematik gözlemlerin, gün gelip de iklim değişikliğinin ve banliyölerdeki habitat kaybının etkilerini gösteren önemli bir ulusal ve uluslararası veri tabanı haline geleceğini hiçbir zaman tahmin etmemiş olduğunu söylüyor. Oysa ki, spesifik uzmanlık alanını oluşturan süprüntü sineklerinin çeşit sayısı 1972-86 aralığında 43,749’dan 1987-2001 aralığında 16,987’ye düşmüş. Kelebek çeşidi 1973’te 172 adetken 2001’de sadece 19 adet kalmış. Aynı sürede güve çeşitliliği 622’den 132’ye inerken, 123 yaban arısından sadece yedisi kalmış. İyi bir yaz olduğunda rakamların yukarı çıktığını, ama hiçbir zaman 1970’lerdeki düzeyin yakalanamadığını söylüyor Jennifer Owen. (Brown, 2015; Owen, 1991 & 2010; Telfer, 2015)

Dr Jennifer Owen üniversitelerde ve yetişkin eğitim merkezlerinde dersler vermiş olan bir ekolojist. Aynı zamanda bir zooloji müzesinde küratör olarak çalışmış. Uzmanlık alanı süprüntü sinekleri. Çalışmaları için almış olduğu ödüller mevcut. Çok sayıda bilimsel makalenin yanı sıra Besleme Stratejisi (Chicago University Press, 1980), Bahçe Hayatı (Chatto & Windus, 1983), Bir Bahçenin Ekolojisi (Cambridge University Press, 1991) kitapları arasında.

Owen Leicester’da doğup büyür. Bir tekstil fabrikası sahibi olan babası ülkenin önde gelen amatör ornitologlarındandır ve Owen’in “vahşi hayat”a ilgisi de geniş bahçelerini ziyaret eden kuşları babasıyla birlikte incelemekle başlar. Oxford Üniversitesi’nde zooloji okur, Charles Elton gibi zamanın önde gelen akademik figürlerinden ders alır. Burada kocası Denis Owen’la da tanışır. Denis Owen daha sonra tanınmış bir yayıncı, yazar ve akademisyen olacaktır.

Çift, mezuniyetlerinin ardından ABD, Uganda, Sierra Leone ve İsveç’e seyahat ederler. Ne var ki İskandinav kışı Jennifer Owen’ı iki çocuğuyla beraber Leicester’a dönmeye ikna eder. Leicester’daki evlerinin bahçeleri sadece komşuları için değil, aynı zamanda doğa bilimciler ve doğayla ilgilenen diğer insanlar için de bir uğrak yeri haline gelir.

Owen, çalışmalarının başkaları için de bir ilham kaynağı olabileceğini, insanların kendi bahçelerinde olup bitenlere ve bu bahçelerin barındırdığı değerli habitatlara dair daha yüksek bir farkındalık kazanabileceklerini umut ediyor.

O’na göre bahçesinin hiçbir özel yanı yok! Nitekim ev bahçelerinin kentsel biyoçeşitlilik (biyolojik çeşitlilik) için taşıdığı önemi açığa çıkarmayı amaçlayan ilk geniş ölçekli araştırma 1999-2007 yılları arasında Sheffield Üniversitesi’nce yürütülür. Şehir Bahçelerinde Biyoçeşitlilik (BUGS – Biodiversity in Urban Gardens) projesinden elde edilen veriler, bahçelerin tek tek ve toplamdaki büyüklüğünün, her birinin biricikliğinin ve destekledikleri biyoçeşitliliğin kentsel çevrede hem doğa koruma hem de insan-doğa etkileşimine çok büyük katkılarda bulunan, önemli ekolojik kaynaklar olduğunu ortaya koyar. (Gaston vd. 2004 & 2007) Kuşkusuz Birleşik Krallık şehirlerinin dokusu bu sonuçlarda etkilidir, zira projeyi yürütenlerin aktardığına göre, tipik bir Britanya şehrinin aşağı yukarı %25’i bahçelerden oluşmaktadır. Küçük bahçeler azımsanmamalıdır, bilâkis özellikle önemlidirler, zira sayıları çok fazladır ve bu bahçelerdeki havuz ya da ufak gölet, ağaç, kuş yuvası, gübre yığını gibi habitat çeşitlerinin kümülatif sayısı şehir ölçeğinde kayda değer bir büyüklüğe ulaşmaktadır. (Gaston vd. 2005; Loram vd. 2007) BUGS’ın, tıpkı bir zamanlar Ebenezerd Howard’ın bahçe-kentler ütopyasının yeni-kentler uygulamasına yansımasında olduğu gibi, politika, planlama ve uygulamaya da etkileri olmuştur. Biyoçeşitlilik yönetim planları ve yerel koruma planlarında projenin çıktılarından çokça yararlanılmış; Londra, Norfolk, Kensington, Chelsea, Edinburgh gibi birçok şehirde yerel yönetimler yerel biyoçeşitlilik eylem planlarını geliştirirken, bahçelerin kentsel biyoçeşitlilik açısından önemini daha fazla öne çıkarmaya başlamıştır.[1]

Doğal Hayat Bahçeciliği Forumu (WLGF)[2] kentsel yeşil altyapının en önemli unsurlarından biri olarak bahçelerin tanınmasında BUGS’ın istatistiki açıdan sağlam temellendirilmiş verilerinin etkisine vurgu yapar. Bu veriler, WLGF’ye göre, planlama otoriteleriyle yerel ve ulusal yönetimlerin türlü birimlerindeki karar alıcıları da etkilemiştir. Forum tarafından yayınlanan bir bildirge 2007 yılında Doğal İngiltere veDEFRA’nın da sahiplendiği bir kampanyaya dönüşür, kampanyaya Biyoçeşitlilik Bakanı da destek verir. Takibinde WLGF hükümete bir dizi rapor sunar ve bu raporlar Hükümetin, “Büyük Doğal Hayat Bahçesi” programına kamusal malî destek sağlamaya başlamasıyla sonuçlanır. 2012 yılında, Ulusal Planlama Politika Çerçevesi NPFF şehir bahçelerinin korunmasına özel bir önem atfeder. Yine WLGF’ye göre, BUGs, kilit önemdeki bir kentsel habitatın, şehir bahçelerinin ekolojik bağlamının anlaşılmasında, tanınmasında, politika ve eyleme dönük sonuçlar oluşmasında radikal etkiler yaratmış, başka ülkelerdeki benzer çalışmalara da ilham vermiştir.

2016 yılında Birleşik Krallık’ın ortalama kentleşme düzeyi %83 olmakla beraber, kişi başına erişilebilir yeşil alan İngiltere’de 20, İskoçya’da 160 m². Kriter, bileşen ve yöntem farklılaşmalarından ötürü ülke düzeyinde kentsel yeşil alan hesaplamaları bir uçta %54’le (sadece İngiltere) diğerinde %6 gibi çok farklı sonuçlar verse de belli başlı şehirlerin toplam yüzölçümünde yeşil alanların oldukça yüksek bir oran tuttuğu görülüyor: Birmingham’da binaların ve yolların toplamda %26’lık oranına karşılık yeşil alan ve bahçeler toplamı %63. Londra için aynı oranlar sırasıyla %25 ve %62 ve Liverpool’da %21’e karşılık %38.[3] İngiltere’de kent peyzajının ortalama olarak ve toplamda %13’ünü kent bahçeleri kaplıyor. Londra ve Birmingham için bu oran ¼. İskoçya’da kentsel yeşil alanların yaklaşık 1/3’ünü evlerin bahçeleri oluşturuyor. (UK NEA, 2011: 362, 366, 368)

İngiltere ve Galler’deki banliyö evlerinin bahçeleri 433 bin hektarlık bir alan kaplar. Şayet bu bahçelerden sadece birinde bu kadar çok yeni tür bulunuyorsa, diğerleri için de aynı şey geçerli demektir. 2000-2007 yılları arasında gerçekleştirilen Sheffield’deki Şehir Bahçelerinde Biyoçeşitlilik Projesi, Dr. Owen’ın çalışmalarını daha büyük bir ölçekte tekrarladı. Evlerin bahçeleri Sheffield şehrinin yüzde 23′lük bir kısmını kapsar. Bu bahçelerde 25 bin gölet, 45 bin kuş yuvası, 50 bin gübre yığını ve 360 bin ağaç bulunmaktadır. Bütün bunlar, aynen projenin araştırma şefi Profesör Kevin Gaston’un da ifade ettiği gibi ’175 bin farklı muhafaza fırsatı’ ortaya koyar.

Yeni bir tür keşfetmek için ihtiyacınız olan şeyler bir bahçe, sabır ve bir miktar da uzmanlıktır. 18. yüzyıl doğa bilimcilerinden Bilbert White’ın (1720-1793) sözleriyle: ‘Bilimde olduğu gibi hayvan bilimde de doğa öylesine doludur ki, en fazla incelenen bölge en fazla çeşitliliği ortaya çıkarır.’ 2010 yılında, Londra Doğal Tarih Müzesi kendi bahçesinde yeni bir böcek türü keşfetti. Binanın içindeki 28 milyon türden hiçbirine benzemeyen bu böcek bulanları şaşkınlığa uğrattı.

Yeni bir tür keşfetmenin keyif veren yanlarından biri de istediğiniz ismi verme şansına sahip olmanızdır. Yeni keşfedilen ve bacakları aşırı gelişmiş insan pazusuna benzeyen bir böceğe Agra schwazeneggeri; kum saati biçimli bir kabuğu olan fosilleşmiş trilobite Marilyn Monroe’ya atfen Norasaphus monroeae; smokin giymiş gibi gözüken fırıldak böceğine ise şarkıcı Roy Orbison’dan etkilenerek Orectochilus orbisonorum adı verilmiştir. Şu anda İtalya’daki Lecce Üniversitesi’nde profesör olan Ferdinando Boero, 1982 yılında Genova’da henüz bir araştırma görevlisiyken keşfettiği denizanasına Philalella zappai ismini verirken sinsi bir amacı vardı, hayranı olduğu Frank Zappa’yı kendisi ile tanışmaya ikna etmek istiyordu. İşe yaradı da… Müzisyenin hayatının sonuna kadar dost kaldılar.

Arizona Devlet Üniversitesi’nde görevli, İngiltere doğumlu Paul Davies bizleri yeni ve bilinmeyen hayat biçimlerini keşfetmeye davet ederken ‘Burnumuzun dibinde hatta içinde bile olabilirler’ diyor.

Kaynak: Birikenler


Referanslar

Brown, Jonathan (2015, 23 Ekim) Me and My Garden: How Jennifer Owen Became an Unlikely Champion of British Wildlife, Independent,http://www.independent.co.uk/environment/nature/me-and-my-garden-how-jennifer-owen-became-an-unlikely-champion-of-british-wildlife-2131712.html, 25 Eylül 2018’de erişildi.

Gaston, Kevin J. et al. (2004) Gardens and Wildlife: The BUGS Project, British Wildlife 16: 1-9.

———- (2007) Urban Domestic Gardens: Improving Their Contributions to Biodiversity & Ecosystem Services, British Wildlife 18: 171-177.

Owen, Jennifer (1991) The Ecology of a Garden, CUP.

———- (2010) Wildlife of a Garden: A Thirty-year Study, Royal Horticultural Society

Tellfer, Mark (2015, 25 Şubat) Jennifer Owen’s Leicester Garden, http://www.brc.ac.uk/psl/content/jennifer-owens-leicester-garden, 25 Eylül 2018’de erişildi.

UK NEA -National Ecosystem Assessment- (2011) The UK National Ecosystem Assessment: Technical Report, Cambridge: UNEP-WCMC.

[1] BUGs Impact case study (REF3b), http://impact.ref.ac.uk/casestudies2/refservice.svc/GetCaseStudyPDF/11853, 25 Eylül 2018’de erişildi. Projeyle ilgili daha fazla bilgi için bkz.http://www.bugs.group.shef.ac.uk/

[2] WLGF (Wildlife Gardening Forum) 2005 yılında gönüllü örgütler, ilgili devlet kuruluşları ve bireyler arasındaki iletişimi güçlendirmek, doğal hayatın korunması ve gelişmesinde bahçelerin rolünü savunmak amacıyla kurulur. Şubat 2017 itibariyle 300’ü örgüt / kuruluş temsilcisi olmak üzere 900’den çok üyesi bulunan Forum, “herkesin doğal hayat, insanlar ve toplum için bahçelerin öneminin ayırdına varması ve bundan heyecan duyması” amacıyla çalıştığını belirtiyor ve sloganı “doğayı evinize yaklaştırmak”. (http://wlgf.org/, 25 Eylül 2018’de erişildi.) Son yıllarda Türkiye’de örneklerine çokça rastlanan “doğa ile evi buluşturmak” temalı güvenlikli site, plaza, avm, lüks konut sitesi reklâmlarının ironisi WLGF’nin oluşumu ve gayretlerinde yalın bir samimiyete dönüşüyor.

[3] UK NEA’nın oldukça geniş bir “yeşil alan” tarifi olduğunu da göz önünde bulundurmak gerek. Rapor, yeşil alanı, şu kentsel toprak kullanım biçimlerini kapsayacak biçimde tarif ediyor i) doğal ve yarı-doğal yeşil alanlar (ağaçlık arazi, bilimsel amaçlar için geliştirilip korunan yeşil alanlar, kent ormanları ve fundalıklar); ii) yol ve caddelerdeki ağaçlar; iii) kamusal parklar ve devlet kuruluşlarına ait bahçeler; iv) ev bahçeleri; v) yeşil koridorlar; vi) Açıkhava spor alanları ve rekreasyonel alanlar; vii) mahalle parkları; viii) kiralık bostan ve bahçeler, komünite bahçeleri ve kentsel tarım alanları; ix) mezarlıklar ve kilise avluları; x) Önceden üzerinde imar bulunan alanlar; xi) su ve xii) yarı-kentsel alanlar (yöre-kentlerle açık kırsal alanlar arasında bulunan kentsel saçak. (a.y.: 364)