Sarı Yelekliler İsyanında Dördüncü Perde 

 “19. yüzyılın toplumsal devrimi, şiirsel anlatımını, geçmişten değil, ancak gelecekten alabilir. 19. yüzyılın devrimi, geçmişin bütün hurafelerinden kendisini sıyırmadan harekete geçemez.” ( Karl Marx – Louis Bonaparte’ın 18. Brumaire’i)

Karl Marx’ın 19. yüzyıl devrimleri için yaptığı değerlendirmeden bir kesit. Şimdi 21. yüzyıl toplumsal hareketleri, 19. yüzyılın mantalitesinden sıyrılarak bu çağdan geleceğe yürüyor. Dolayısıyla 19. yüzyılın ve geçmişin hurafelerinden, şablonlarından kurtularak, gelecekle bağ kurarak bugünü anlayabiliriz. Bence sol hareketlerin (tüm dünyada) aşması gereken temel sorunlardan biri de budur. Bu yüzden kitlelerin isyan çığlığını iyi dinlemek, anlamak, gözlemlemek ve bu isyana katılarak onlardan öğrenmeyi bilmek gerek. Devrimi kitleler yapar neticede.

Sarı Yelekliler halk hareketinin sadece iktidar partisine değil, muhalefet partilerine ve sol hareketlere de mesafe koyması bir şeyler anlatıyor. Talepleri, çıkış koşulları, seyri farklı olsa da Gezi direnişinde de benzer tepkiler vardı. 21. yüzyılın toplumsal hareketleri topyekûn değişim diyor. Sol hareketlerin bu sesi duyması ve iyi analizler yapması elzem.

Şimdi gelelim 8 Aralık cumartesi günü Gilet Jaunes- Sarı Yelekliler isyanının dördüncü perdesinde yaşananlara. 17 Kasım’da başlayan halk hareketi tabanını genişleterek ilerliyor. 24 Kasım ve 1 Aralık eylemlerinde Sarı Yelekliler isyanına kitle şiddeti damgasını vurdu. Kitle şiddetinin artması sadece Macron hükümetini değil, küresel sermayenin büyük patronlarını da korkutuyor.

Kitle şiddetinin artması Fransız basınında vandalizm tartışmasını başlattı. Hatta sosyal medyada medeniyet düşmanları diye tartışanlar bile var. Fransız basını, eylemcilerin yaktıkları arabaları, l’Arc de Triomphe’de kırılan heykelleri göstererek propaganda yaptı. Fransa medyası, özellikle Macron’a destek veren bazı medya kuruluşları, sarı yeleklilerin şiddetini öne çıkarıyor. Peki ya polis şiddeti? Peki ya polis tarafından atılan flashballar ile gözü çıkarılan insanlar? Gün geçtikçe artan polis şiddetini gizlemek için manipülasyon yapılıyor. 8 Aralık eylemlerinde, polisin attığı flashball ile bir eylemcinin eli koptu. Tabi bu görüntülere ancak sosyal medyadan ulaşabilirsiniz. Zira basın vermiyor.

1 Aralık Cumartesi gününden 8 Aralık gününe gelinen zaman içinde hafta içi, Fransa genelinde liselilerin, ambulans çalışanlarının ve çiftçilerin eylemleri vardı. Liselilerin blokaj eylemlerinde polis şiddetinin vardığı boyut skandal yarattı. Kitlelerin tepkisi arttı.

Mantes-la- Jolie’de, liselilerin diz üzerine çöktürülerek, elleri arkadan kelepçelenerek gözaltına alınması sıkıyönetim uygulaması gibiydi. 700 liseli gözaltına alındı. Liselilere uygulanan şiddet, faşizm ve diktatörlük tartışmalarını gündeme getirdi. Demokrasinin beşiği sayılan Fransa’da, polis şiddetinin bu boyuta varması kamuoyunda infial yarattı.

8 Aralık öncesi Champs-Elysees’deki mağazaların önüne bariyerler kuruldu. Macron hükümeti defalarca acil durum toplantısı yaptı. 65 bin polis ve 89 bin jandarma görev aldı. Gaz bombaları, TOMA’ların yanı sıra zırhlı araçlar kullanıldı. 8 Aralık günü Paris’te hayat durdu. Eyfel kulesi ve Louvre müzesi kapatıldı. Metrolar kapatıldı. Sabahın erken saatlerinde gözaltılar başladı. Yüzlerce kişi gözaltına alındı. Lakin buna rağmen kitlelerin sokağa dökülmesi engellenemedi. Kitleler on binler olup sokaklara aktılar. Ne gaz bombaları, ne de zırhlı araçlar kitleleri dağıtamadı. Sabahın erken saatlerinde başlayan eylemler gece yarısına kadar devam etti.

8 Aralık eylemleri öncesi kitle katılımını engellemek için çeşitli açıklamalar yapıldı. Güya silah dağıtılacakmış, darbe yapmak isteyen bir grup varmış vs. Macron hükümeti köşeye sıkışınca saçmalamaya başladı resmen. Sonra hep aynı nakarat. Yaktılar, yıktılar, kırdılar. Casseurs’ler bu eylemleri proveke ediyorlar. Casseurs (okunuşu kassör- kırıcılar anlamına geliyor haydut gibi) diyorlar. Oysa en büyük casseur, küresel sermayedir. Dünyayı savaşlarla yakıp, yıkıp, yağmalayan, halkların kanını emen küresel sermayedir.

Kapitalist sistemin geldiği aşamada, devletler, küresel sermayenin kiracısı rolüne bürünüyor. Devlet, küresel sermayenin çıkarlarını korumak için kendi halkına saldırıyor. Fransa’da yaşanan tam da bu durum. Macron, kimin çıkarlarını koruyor? Eylemciler arasında konuşulan, “Rothscild mali diktatörlüğü, Fransa’da savaş ilan etti” söylemi boşa değil.

Küresel sermayenin işçi ve emekçilere, ezilenlere karşı savaşıdır bu. Sarı Yelekliler hareketi sadece Macron hükümetini değil , asıl olarak mali oligarşiyi korkutuyor. Macron’a halk desteği, eylemlerden sonra yüzde 18’e düşmüş durumda. Oysa sarı yeleklilere halk desteği yüzde 80 civarında. Macron iktidarı sallantıda. Macron’u iktidara taşıyan çevreler, alternatif arayışı içerisinde.

Sarı Yelekliler hareketi, Macron hükümetinin hesaplarını altüst ediyor. İki yıldır devam eden eylemlilik sürecinde sürekli olarak, ” Kararlıyız, geri adım atmayacağız” diyen Macron, sarı yelekliler karşısında tavizler vermek zorunda kalıyor.

Sarı Yelekliler, Macron’un benzini sararttı. 10 Aralık günü ” Ulusa Sesleniş” konuşması yapan Macron’un, kibiri kırılmış, endişesi yüzüne yansımıştı. Fransa’da bu konuşmaya kilitlenen halk, Macron’un açıklamalarına ikna olmadı. Evet, bazı tavizler veriyordu ama asıl olarak durumu kurtarmaya çalışıyordu. 100 euro zam vaadi kitleler için bir anlam ifade etmiyordu. Kitleler, bilakis ileride gelecek saldırıların farkındalar. Sarı yelekliler eylemlere devam dediler.

Sarı Yelekliler hareketi için çeşitli analizler yapılmaya devam ederken, küresel sermaye başına gelecek felaketin farkında. En büyük korkuları bu hareketin Avrupa’ya ve tüm dünyaya yayılması. Bundan dolayı bu hareketi bastırmak için devlet şiddetinin en sert şekilde kullanılmasından çekinmiyorlar.

Macron, halkın taleplerini yerine getiremez. Çünkü Macron’u, küresel sermaye patronları iktidara taşıdı. Macron, bu realite doğrultusunda geçici geri adımlar atabilir ki bu sadece hareketi sönümlendirmek için taktiksel bir hamledir. Fransız halkı ise tüm bu politikaların farkında olduğu için Macron’un açıklamalarından ikna olmuyor.

Küresel finansın dünyayı yöneten en büyük patronları, Macron hükümeti şahsında Fransa’da halk isyanıyla köşeye sıkıştı. Bu hareket bağrında, küresel sermayenin sonunu hazırlayan tohumlar taşıyor. “Demokrasinin beşiği” Fransa’da artan polis şiddeti bu yüzden. Kapitalizmin efendileri varlıklarını korumak için halkların kanını dökmekten çekinmezler. Bu gerçeklik bize sürecin daha da sertleşebileceğini söylüyor. Bu mücadele, bu isyan, bal gibi de sınıf savaşımıdır. Fransa’daki bu halk hareketi şimdiden dünya halklarına umut aşılıyor, ışık oluyor.

14 Aralık cuma günü için Fransa’nın işçi sendikaları ” mücadele günü” çağrısı yaptı. 15 Aralık cumartesi günü yine sokaklarda olunacak. Yani beşinci perde.

Macron’un ” Ulusa Sesleniş” konuşmasından sonra sosyal medyada tepkiler gelişti. Herkes ” a samedi” diyor. Yani cumartesiye görüşürüz diyorlar. Direniş devam ediyor.

Paris’ten izlenimlerimi, naçizane analiz ve fikirlerimi aktarmaya devam edeceğim.