Köpek Kalbi

Geçenlerde “Köpek Kalbi” isimli son dönem SSCB yapımı bir film izledim. Çevirisini Ãœmit Gurbanov yapmış. [https://www.antivizyon.com/sobache-serdtse.html]

Oyunculuk ve yönetmenliÄŸi baÅŸarılı bir film. 1917 Ekim devrimi sonrası Rus toplumunu, BolÅŸeviklerin eski dönemden kalan sınıf çeliÅŸkileri üzerine yoÄŸunlaÅŸtıkları bir dönemi kara mizah tarzında keskin bir dille eleÅŸtiriye tabi tutuyor. Filmin 1988 yapımı olmasına raÄŸmen siyah-beyaz çekilmiÅŸ olması, ona dönem filmi olarak “belgesel” bir atmosfer veriyor.

“Köpek Kalbi” ünlü yazar Mihail BULGAKOV’un 1925 yılında yayınlanan, sansür ve yasaklamalar nedeniyle SSCB’de ancak 1987 yılında tekrar yayınlanabilen bir romanı.

Kitap Türkçe’ye de çevrilip yayınlanmış ama ben okumadım. Film üzerinden yorum yapacağım.

Sokak köpeÄŸi Åžarik’in gözünden olayların aktarılması çok hoÅŸ bir baÅŸlangıç. Keskin eleÅŸtirel gözlemler var. Ama hep böyle sürmüyor ve eserin isminin yarattığı beklentiye ters orantılı olarak “Köpek Kalbi” kötü, deÄŸiÅŸmez bir imge olarak iÅŸleniyor.

Aristokrat bir aileden olduÄŸu anlaşılan tıp doktoru profesör, eskiden tümüyle kendine ait olan apartmanın devrim sonrası sadece 7 odasını ev ve iÅŸyeri olarak kullanıyor olmasının hoÅŸnutsuzluÄŸunu yansıtıyor ve işçi sınıfının “görgüsüzlüğüyle” epey dalga geçiyor. Tabi bu arada eski mülk sahibi sınıfların kurnazlık, kibir ve ukalalıkları da hicivden nasibini alıyor.

Doktor, herkes tarafından itilip kakılan sokak köpeÄŸi Åžarikov’u sahiplenerek evine alıyor ama niyeti baÅŸkadır… Sokak kavgasında ölen bir insandan aldıkları hipofiz bezi ve testisleri, yardımcısı doktorla birlikte bir ameliyla köpek Åžarik’e naklediyorlar.

Ä°nsana ait hipofiz bezinin bir köpekte ne gibi deÄŸiÅŸiklikler yaptığını gözleyeceklerdir. Sonuç ÅŸaşırtıcıdır: FrankenÅŸtaynvari bu ameliyat sonrası Åžarik kısa zamanda fizyolojik olarak insana dönüşür. Ãœstelik yetenekli ve kurnazdır da…

Ne var ki profesör bu baÅŸarısının keyfini süremez çünkü Köpek’ten insana dönüşen Åžarık, kısa zamanda apartmanın BolÅŸevik yönetiminin etkisine girer, “babacım” dediÄŸi profesöre durmadan sınıf ayrımı ve kiÅŸi hakları üzerinden sorunlar çıkarır.

Bulgakov köpek Åžarik’i metafor olarak kullanarak Rusya işçi sınıfını ameliyat masasına yatırıyor. Ameliyat burada devrimci müdahaleyi, 1917 Ekim devrimini ima eder. KöpeÄŸin beyninin açılıp içine hipofiz bezinin yerleÅŸtirilmesi sahnesiyle de simgesel olarak “işçi sınıfına dışarıdan bilinç aktarılmasını” hicvetmektedir. Bakalım olacak mı?

Köpeğin fizyolojik olarak insanlaşmasına rağmen sonuçta ruhen (kalben) bir türlü hayvanlıktan çıkamayışı gibi; işçi sınıfının da sınıfsal özellikleri ve reflekslerinin dışarıdan çabalarla (bu örnekte Bolşeviklerin propaganda yöntem ve örgütlenmelerine rağmen) değişmeyeceği, sonuçta aslına döneceği ana fikrinde durmaktadır.

Gerçekten böyle midir? Sınıf karakterleri ve ideolojileri
deÄŸiÅŸmez mi?

Bulgakov bir metafizikçi kafasıyla bunun deÄŸiÅŸmeyeceÄŸini savunur; Köpek Åžarık, insan olduktan sonra balalayka çalar, ustaca dans eder ama çatal-bıçak kullanmaktan nefret eder. Hep kaba-sabadır, tiyatrodan, nezaketten hiç hazzetmez, saygısızdır… vb.

Sorunu BolÅŸeviklerin yöntemlerinde deÄŸil sınıfın kendisinde gören biri olarak Bulgakov, sınıftan nefret ettiÄŸini her haliyle hissettirir; Köpekten insan olmaz…

Tabi bilimsel olarak hiçbir duygu ve düşüncenin kalpte oluşmadığı; bütün davranış ve düşüncenin beyinde var olduğu, kalbin ancak beyinde gerçekleşen duygusal gerilimlerden en çok etkilenen organ olarak önem kazandığı sanırım o dönem çok iyi bilinmiyordu.

Film, ironik biçimde SSCB’de “GLASNOT ve PERESTORÄ°KA” döneminde çekilmiÅŸ… Birkaç yıl içinde dağılacak olan SSCB’de Sovyet toplumunu Ä°NSANLAÅžTIRMA (sosyalizmin kuruluÅŸu) çabasının yanlışlığı, imkansızlığına ikna olan aydın ve sanatçılar Bulgakov anlayışına selam duruyorlar gibi…

Bütün bu konuları tersten de olsa eÄŸlenceli bir dille tartışmayı saÄŸladığı için “Köpek Kalbi”ni izlemenizi öneririm.