Pedofili bir suç değil, bir bozukluktur…

Şu son birkaç haftadır detaylı olarak anlatılan çocuk istismarı haberleri ve bu konu ile ilgili yapılan tartışmalar beni pedofili olarak bilinen çocuk istismarının ne olduğunu araştırmaya itti. Öncelikle bu konuda sormamız gereken birçok soru var; mesela çocuk tacizcilerinin hepsi pedofil midir? Her pedofil çocuk tacizcisi midir? Pedofili bir cinsi sapkınlık mı yoksa bir tür hastalık mı? Hastalıksa tedavisi var mıdır, bulaşıcı mıdır, bir tercih midir, vs.

İşte bulduklarım…

NY Times gazetesi geçen aylarda bu konuyla ilgili çok açıklayıcı bir makale yayımlamıştı ve makaleyi yazan Profesör Dr. Margo Kaplan’a göre pedofili bir suç değil, bir bozukluk! Bunu en basit haliyle şu şekilde açıklıyor: ‘Çocukluğunuzda ilk hoşlandığınız kişiyi düşünün; bu ya sınıf arkadaşınızdır ya da komşunuzun kızı… Hissettiğiniz bu hoşlanma duygusu, yetişkinlikte aynı yaş gurubunuzdaki kişilere yönelerek sizinle birlikte büyümeye devam eder. Şimdi, o duygunun siz büyümenize rağmen sizinle birlikte büyümediğini düşünün; pedofili budur.’

Yapılan tahminlere göre erkek nüfusun yüzde 1’i ergenlikten çıktıktan sonra uzunca bir müddet ergenliğe girmemiş çocuklara karşı bir çekim hissediyorlar; bu çekim bitmeyip devam ettiğinde ise zihinsel bir hastalığa yani pedofiliye dönüşüyor ve kişi ömür boyu bu hastalıkla yaşamak zorunda kalıyor. Bunun tedavisi tamamen kişinin kendisinde bitiyor; ölene kadar kendisini kontrol etmeye çalışarak… Ülkemizde ve dünyada bu bozukluğa sahip binlerce kişi var; bunlara tanı konulmadığı ve kanunun bu konuyla ilgili yaptırımları başarısız olduğu hatta yetersiz kaldığı için çocuk istismarı da önlenemiyor.

Peki, çocuk tacizcisiyle bir pedofil aynı sınıfta mıdır?

‘Zihinsel Bozuklukların Teşhis ve İstatistikleri’ kitabı pedofiliyi buluğ çağına girmemiş çocuklara karşı hissedilen ve süregelen cinsel bir dürtü olarak tanımlıyor. Bu dürtünün kişinin kendisinde ve kişilerarası iletişiminde belirgin bir sıkıntı yaratması ve kişinin bu hisler doğrultusunda harekete geçmesi pedofili teşhisi için yeterli sayılıyor. Kanunlarımız ise çocuk istismarını ve pedofiliyi önlemeye odaklanmaktansa, cinsel suçun işlenmesinden sonra cezalandırılmasına yönelik işliyor. Yasalardaki bu eksikliğin bir kısmı çocuk taciziyle pedofilinin aynı sınıfta görülme yanılgısından kaynaklanıyor. Halbuki biri suç, diğeri ise bir tür bozukluk…

Yani bir pedofil bu bozuklukla ömür boyu hiçbir eyleme geçmeden, hiçbir çocuğa zarar vermeden yaşayabilir. Bu bozukluktan mustarip olan insanlara yardımcı olmak için kurulmuş, ‘Virtuous Pedophiles’ gibi pek çok web sitesi var. Bu siteleri kullananlar, kendilerinde böyle bozuk bir dürtü olduğunun farkında oldukları için çocukları istismar etmeyen, istismar etmeyi asla istemeyen ve çocuklarla seksin yanlış olduğuna inananlardan oluşuyor. Bu yüzden ahlak duygusu yüksek pedofiller hayatları boyunca bir cehennemin içinde yaşıyorlar. Bu bozukluktan mustarip kişiler için yapılan destek sitelerinde, pedofil olduğu halde çocuklara asla dokunmayacaklarına yemin ettiklerini söyleyen ve beyinlerindeki bu terörle yaşamak zorunda kalan insanların ifadeleri var. Tabii ki öncelikle durumlarını tanıdıkları herkesten saklamak zorundalar; çünkü aksi halde sevdiklerini, eğitim ve işlerini kaybedecek, şiddete hatta linçe maruz kalacaklar. İstemedikleri halde ellerinde olmadığı için bu bozukluğa sahip insanların çoğu dışlanmış hissediyor, kendini toplumdan soyutluyor, bazıları intihar girişiminde bile bulunuyor. Sonuçta durumları cinsel kimlik bunalımı yaşayan ya da yönelimini herkesten gizlemek zorunda kalan eşcinsellerle aynı değil; onlar hiçbir zaman açığa çıkamayacakları, tamamen kapalı ve kilitli bir kutuda yaşamak zorunda kalıyorlar.

Bu tip sitelere üye olmak, kullananların sadece harekete geçmedikleri için pasif olduklarını göstermiyor elbette; çünkü pedofili uygulanan bir pratik değil, sürekliliği olan bir durum… Araştırmalara göre, çocuk tacizcilerinin yarısı kurbanlarına cinsel bir ilgi duymuyor bile; sadece seks yapma amacıyla saldırıya geçiyor, karşılarındikinin kim ya da ne olduğu önemli değil ama pedofiller için durum bu değil!Onlar için amaç seks yapmaktan ziyade hissettikleri çekim…

Bu konudaki en büyük yanılgılardan biri de pedofilinin bir tercih sanılması… Pedofil tanısı konulan suçlular üzerinde yapılan son araştırmalar, bu bozukluğun nörolojik kökenlere dayandığını gösteriyor. Yani beyin, hangi çevresel uyarıcıların ne tip bir cinsel tepkiye sebep olacağını belirlemede başarısız oluyor. Özellikle pedofillerin beyin MR’larında beyin içinde bulunan beyaz maddenin daha az olduğu gözlemlenmiş; bunun sonucunda da bu durum istem dışı bir bozukluk haline geliyor. Mesela erkek pedofillerin solak ya da her iki elini de kullanabilme yeteneğinin diğer insanlara göre 3 kat daha fazla olduğu bulgusu da pedofilinin nörolojik bir sebepten kaynaklandığını açıkça gösteriyor. Ayrıca bazı bulgular rahimde ya da erken çocukluk döneminde yaşanan nörogelişimdeki bozuklukların, pedofili riskini arttırdığını da ortaya çıkarmış. Bu konuda yapılan başka bir araştırmada ise pedofili erkeklerin görsel-konumsal yetenek ve sözel bellek testlerindeki puan ortalamasının düşük çıktığı gözlemlenmiş.

Tedavisi var mıdır?

Beyin doğru dürüst işlevini yerine getiremediği için pedofilinin bir bozukluk olduğu bilimsel bir gerçek ve her bozuklukta olduğu gibi bunun da bir tedavisi mevcut. Tedavi pedofilin cinsel dürtülerini eleyemese de kognitif terapi ve ilaç kombinasyonu, kişinin dürtüleri yönetmesine ve suçu engellemesine yardımcı olabiliyor. Ancak etkili bir tedavi hakkında yeterince bilgi sahibi olunamamasının nedeni de yapılan araştırmaların genellikle suç işlemiş olanlarla sınırlı olması… Kişi böyle bir bozukluğa sahip olduğunu kendisine bile itiraf edemezken, başkalarına itiraf etmesini beklemek kuşkusuz ki imkansız!

Dünyanın genelinde ve bizim ülkemizde bu konuyla ilgili mevcut yasalar caydırıcı olmamakla birlikte, tutarsız ve akıldışı gerçekten… Örneğin bazı ülkelerde mahkemeler, mahkumiyetini tamamlamış cinsel suçlulardan özellikle pedofili tanısı konmuş olanları akıl sağlığı kuruluşlarına gönderiyorlar, normal akıl hastalarına uygulananlardan daha esnek kurallara tabi olarak. Yine de pedofillerin herhangi bir suç işlemeden tedavi olmak için başvurmalarına ve yardım talep etmelerine olanak veren ve yasal koruma gerektiren kamu politikaları henüz yok!

Yasal koruma olmadan bir pedofil tedaviye başvurma veya durumunu açıklama riskini göze alamaz. Önce ailesini, arkadaşlarını sonra işini ve toplumdaki yerini kaybedeceği için… Böyle bir durumda bireyleri uygun istihdam ve tedaviden ayırmak ve dışlamak da suç işleme riskini arttıracaktır. Pedofilleri tespit edebilmek adına önerilen ve yasal koruma içeren kamu politikalarının, bu bireylerin etraflarındakilerin özellikle de çocukların sağlık ve güvenlik ihtiyaçlarına göre tartılması ve üretilmesi gerektiği konusunda herhangi bir şüphe yok. Sonuçta sivil haklar ve yasal korumalar söz konusu olsa da muafiyetler de göz ardı edilmemeli! “Başkalarının sağlığını ve güvenliğini doğrudan tehdit eden” yani bir kör nasıl otobüs şoförü ya da bir şizofren nasıl bir güvenlik görevlisi olamazsa, pedofil birinin de sınıf öğretmeni olması söz konusu olamaz! Dolayısıyla kanunların her iki tarafı da gözeterek bir yaptırım ve koruma uygulaması gerekiyor. Bunun hukuki yönden araştıran uzmanlar, pedofili bireylerin dışlanmasını kaldırmanın, ceza hukukunu etkilemeyeceğini ve hukukun çocuk istismarına olan korumacılığını zayıflatmayacağını söylüyorlar. Sonuçta bu, çocuk tacizcilerinin delilik iddiasıyla suçsuz olduklarını iddia edebileceği anlamına gelmiyor.

Sırf hastalık olduğu için bir pedofilin davranışlarından sorumlu tutulamayacağı anlamına da gelmiyor. Bir pedofil yaptığı davranışlardan elbette ki sorumlu tutulmalıdır ama hissettiği duygudan ya da çekimden dolayı sorumlu tutulamaz. Hor görülen ve yanlış anlaşılan grupların haklarını savunmak, özellikle de gerçekleşen zarar ile ilişkili olduklarında, pek iyi karşılanmaz. Ancak, pedofillerin çok fazla aşağılanması ceza hukuku ve akıl sağlığına verilen tutarsız ve ters tutumlardan kaynaklanmaktadır. Pedofillerin zihinsel bir bozukluğa sahip olduğunu kabul etmek, ortaya çıkmalarının ve yardım istemelerinin önündeki engelleri ortadan kaldırmak, çocukların zarar görmesini önlemek adına da atılmış önemli bir adım olacaktır.