Özgür bir memleket için boykotun ötesine geçelim

CHP, kendisini ve muhalefetin diğer unsurlarını hedef alan onca rezalet sonrasında CNN Türk’ü boykot etme kararı aldı. Hiç şüphesiz doğru bir adım attı. CNN Türk, kuruluşunu takip eden dönemde Türkiye’nin ana akım haber televizyonu olarak gündem belirleme gücüne ulaşmıştı. Bu başarının arkasında gazetecilik mesleğinin duayenlerini kadrosuna katması ve tecrübeli bir muhabir ağıyla sahada olması vardı. Muhalif denemezdi ancak habercilik ilkelerini ihlal etmeden yayın yapıyordu. Zaman içinde geniş bir izleyici kitlesine ulaşan kanal o günlerde doğrudan AKP’nin nüfuzuna tabi olmadığı için iktidar kendi “haber kanalını” kurdurtma arayışına girmişti.

AKP’nin aşamalı bir biçimde medyayı ele geçirme stratejisi, CNN Türk’ü de adım adım kuşattı. Daha Doğan döneminde editörler iktidara dair haberlerde “temkinli” davranmaları konusunda uyarılmıştı. Hatta patronun kimi eleştirel yayınlar nedeniyle AKP tarafından sıkıştırıldığı da kulaktan kulağa dolaşmaktaydı. Gezi sırasında belgesel yayınlama refleksi belki de bundan kaynaklanmıştı. Yine de Doğan Medya, 7 Haziran 2015 seçimlerine kadar muhalefetin kendini kısmen ifade edebildiği bir mecra olma özelliğini korumaya çalıştı.

AKP’nin tek başına hükümet olma imkânını kaybettiği 7 Haziran seçimleri sonrasında ise işler tamamen değişmeye başladı. Erdoğan’ın seçim sonuçlarını kabul etmemesi yalnızca muhalefeti değil “ana akımı” da hizaya getirme stratejisinin bir parçasıydı. Bombalar, çatışmalar, katliamlar eşliğinde gidilen 1 Kasım seçimleriyle birlikte bildiğimiz ana akım medya teslim bayrağını çekti. Yayınlardaki dil, tartışma programlarına çağrılan konukların profili, hükümete ve muhalefete ayrılan süreler başta olmak üzere her şey iktidar lehine organize edildi.

Erdoğan 15 Temmuz akşamı CNN Türk’ten halka seslenme ihtiyacı duyduğunda kanal hâlâ ana akımdı. Darbe girişimini takip eden dönemde AKP’liler kanalı mesken tuttu. Referandum öncesinde CNN Türk ‘evet’ kampanyasının lokomotifi değildi ancak yeni duruma uyum sağlayarak ayakta kalmayı seçti. Verilen her taviz daha büyük baskı olarak geri döndü. Neticede A. Doğan sırtındaki medya yükünden kurtulmaya ikna edildi.

Demirören’in talimatıyla tek adam rejimine uygun hale gelen CNN Türk, A Haber ekibine teslim edildi. Kanal, 31 Mart/23 Haziran sürecinde referandum dönemini mumla aratacak kadar iktidara yaslandı. Artık ana haber bültenleri, tartışma programları izlenmez hale gelmişti. Böylece kendi kuyusunu kendi kazdı.

Ana akımı protesto fikri ilk kez 2018 seçimleri öncesinde Haziran Hareketi’nden gelmişti. “Tamam kapatıyoruz” kampanyası, parkları forum günlerine geri çağırmıştı. Şimdi CHP’nin CNN Türk boykotu muhalefetin istediğinde küçük bir adımla nasıl büyük ses getirebileceğini bir kez daha göstermesi bakımından derslerle dolu. Nitekim karar sonrasında binlerce kişi CNN Türk’ü takibi bıraktı. Belki de medya tarihinde ilk defa halk bir haber kanalını ışık hızıyla çürümüş “ana akım” tahtından indirdi.

CNN Türk yönetimi CHP’yi kararından vazgeçirmek için sıkı bir “diplomasi” atağı gerçekleştirdi. Hatta kanalın A Haber kökenli genel yayın yönetimi, kargaları dahi güldürecek biçimde “tarafsız haber yapıyoruz” beyanatı verdi. Çünkü CNN Türk, yalnızca AKP–MHP tabanıyla ayakta kalamayacağını biliyor. İktidarın kemik seçmeninin zaten kendilerine itibar etmediğinin farkında. Her geçen gün eriyip giden bir iktidarın medyası olmak kendini imha etmekle eşdeğer.

CHP ve bir bütün olarak muhalefet tabanının gücünü göstererek yandaş medya boykotunu büyütmeli. Böylesi bir çaba, iktidarın propaganda aygıtına dönüşmeye teşne aktörlere demokratik uyarı anlamına gelecek. Ancak boykotla yetinmemek; özgür ve bağımsız habercilik yapmanın bedelini ağır bir biçimde ödeyen mecralara destek olmak da bir o kadar önemli. Örneğin BirGün, Evrensel gibi gazeteleri, bağımsız haber platformlarını yaşatmak için muhalefet partileri üye ve seçmenlerine çağrı yapabilir; özgür medyanın imkânlarını geliştirecek adımlar atabilir. Ama bilmelidir ki o gazete ve televizyonlar muhalefet hata yaptığında kendisini ilk eleştirenler olacaktır.

Açım diyerek kendini ateşe veren babaların ülkesinde bağımsız habercilik aş gibi, ekmek gibidir. Bakana kel dedi diye dava açılan bir memlekette özgür medya adalet terazisi gibidir. Kadınların katledildiği, iktidarın kılını kıpırdatmadığı zamanlarda iddia makamı gibidir. Vergi kaçırmak için kamu kurumlarının paravan yapıldığı bir coğrafyada gerçek muhabirlik vergi memurluğu gibidir. İşte bu yüzden patronsuz gazeteniz sizindir, sizin geleceğinizdir.

Güven Gürkan ÖZTAN