Türkiye ve Almanya’da İsrail politikalarına tepkiler ve demokrasi algısı

Türkiye ve Almanya, İsrail’in politikalarına karşı farklı tepkiler gösteriyorlar ve bu durum, her iki ülkenin hükümet ve güvenlik bürokrasisinin yaklaşımlarındaki ayrışmayı gözler önüne seriyor. Türkiye’de, İsrail ile ticaretin durdurulması talepleri, polisin sert müdahalesiyle karşılaşırken, Almanya’da kamu çalışanları hükümete İsrail’e silah tedarikinin durdurulması çağrısında bulunabiliyor.

İstanbul’un Beyoğlu ilçesinde düzenlenen ve İsrail’in Gazze’deki eylemlerini protesto eden gösterilere polis tarafından sert müdahale edilmesi, Türkiye’de ifade özgürlüğü ve toplanma hakkının kullanımına yönelik endişeleri artırmıştır. Bu durum, Türkiye’nin demokratik değerlerden uzaklaştığı yönündeki eleştirileri güçlendiriyor.

Almanya’da ise, yaklaşık 600 üst düzey kamu çalışanının Başbakan Olaf Scholz’e yazdığı mektup, demokratik katılımın ve ifade özgürlüğünün bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Kamu çalışanları, İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması ve Gazze Şeridi’ndeki Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansına (UNRWA) desteğin devam etmesi çağrısında bulunmuşlardır.

Bu iki ülkenin yaklaşımları, demokrasi algısının ve ifade özgürlüğünün korunması konusunda ne kadar farklı olduğunu gösteriyor. Türkiye’de anayasal hakların kullanımının sınırlı olduğu ve kamu çalışanlarının hükümete açıkça mektup yazma gibi eylemlerin sonuçları olabileceği bir ortamda, Almanya’da kamu çalışanlarının hükümet politikalarına karşı seslerini yükseltebildikleri görülüyor.

Türkiye’nin demokrasi durumu ile ilgili raporlar, ülkenin ‘hibrit rejim’ kategorisinde yer aldığını ve hukukun üstünlüğü, medya üzerindeki baskı ve yolsuzluk gibi konularda ciddi sorunlar yaşadığını ortaya koyuyor. Bu durum, Türkiye’de demokrasinin geleceği ve ifade özgürlüğü konusunda ciddi kaygılar uyandırıyor.

Türkiye ve Almanya’nın İsrail politikalarına yönelik tepkileri ve demokrasi algıları, her iki ülkenin siyasi ve toplumsal yapısını anlamak için önemli birer gösterge niteliğinde. Bu farklılıklar, uluslararası ilişkiler ve insan hakları bağlamında daha geniş bir tartışmanın parçası olarak ele alınmalıdır.

NHY, Deniz ÇINAR