Fransa’nın Afrika’daki geleneksel etkisi hızla azalırken, Rusya ve Türkiye gibi yeni güçler kıtada artan nüfuzlarıyla dikkat çekiyor. Fransa’nın Sahel bölgesinden ve Batı Afrika’daki stratejik üslerinden askerlerini çekmesi, kıtada yeni bir jeopolitik denge arayışına yol açıyor. Özellikle, anti-Fransız duyguların yükseldiği bu dönemde, Afrika ülkeleri daha fazla bağımsızlık ve egemenlik talep ederken, farklı uluslararası aktörlerle iş birliğine yöneliyor.
Bu haber, Almanya merkezli DW’nin (Deutsche Welle) analizine dayanmakta olup, Fransız basını ve Afrikalı uzmanların görüşleriyle desteklenmiştir. Haberde, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un eleştirilen açıklamaları, Fildişi Sahili’nde Fransız askerlerinin çekilme süreci ve kıtanın Rusya ile Türkiye gibi aktörlerle geliştirdiği ilişkiler kapsamlı şekilde ele alınıyor.
Fransa’nın Askeri Çekilme Süreci
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Sahel bölgesindeki askeri müdahalelere rağmen Afrikalı devletlerden yeterince takdir görmediklerini belirterek, “Teşekkür etmeyi unuttular” ifadelerini kullandı. Macron’un bu sözleri, özellikle Çad ve Senegal gibi ülkelerde tepkiyle karşılandı. Çad Devlet Başkanı Mahamat Idriss Déby Itno, Macron’un tutumunu “sömürge dönemi zihniyetinin bir kalıntısı” olarak nitelendirdi.
Fransa, geçtiğimiz yıllarda Mali, Burkina Faso ve Çad gibi ülkelerde askeri varlığını kaybederken, son olarak Fildişi Sahili’ndeki 43. Deniz Piyade Taburu’nun bu ay içerisinde yerel ordulara devredileceği açıklandı. Böylece Fransa, Afrika’da sadece Gabon ve Cibuti’de askeri üsleriyle varlığını sürdürebilecek.
Anti-Fransız Dalga ve Egemenlik Rüzgarı
Batı Afrika’daki birçok ülke, Fransa’yı kıtanın sorunlarına çözüm üretmek yerine daha fazla müdahaleci ve sömürgeci bir tutum sergilemekle suçluyor. DW’ye konuşan Seidik Abba, bu durumun Afrika ülkelerinde yükselen “egemenlik talebinin” bir yansıması olduğunu belirtiyor. Fildişi Sahili Devlet Başkanı Alassane Ouattara da, “Ordumuz modernize edildi, artık kendi güvenliğimizi sağlayabilecek kapasiteye sahibiz” diyerek, Fransa’nın askeri varlığına olan ihtiyacın azaldığını vurguladı.
Ancak uzmanlar, Fildişi Sahili’ndeki çekilme kararının Fransa ile Abidjan yönetimi arasında bir mutabakatla alındığını, dolayısıyla tamamen anti-Fransız bir hareket olmadığını ifade ediyor. Fransa’nın askeri iş birliği eğitim ve danışmanlık düzeyinde devam edecek.
Rusya ve Türkiye’nin Yükselen Etkisi
Fransa’nın gerilemesiyle Afrika’da etkisini artıran iki önemli aktör Rusya ve Türkiye.
- Rusya: Mali ve Burkina Faso gibi ülkeler, Rusya’dan askeri destek alarak cihatçı gruplara karşı mücadele ediyor. Wagner Grubu, bölgede etkinliğini artırmış durumda. Ancak bu iş birliği, zaman zaman insan hakları ihlalleri ve yerel halkla gerilimlere yol açıyor.
- Türkiye: Türkiye, özellikle ekonomik yatırımlar ve savunma sanayi projeleriyle Afrika’da etkili bir aktör haline geldi. Bayraktar SİHA’ları, Somali ve Nijer gibi ülkelerde kullanılmakta ve Türkiye’nin askeri teknolojideki gücünü Afrika’ya taşımaktadır. Bunun yanında, TİKA gibi Türk kurumlarının eğitim, sağlık ve altyapı projelerine yaptığı yatırımlar, Türkiye’nin kıta halkları nezdindeki olumlu imajını pekiştiriyor.
Değişen Jeopolitik Dengeler
Afrika’daki güç dengesi yalnızca askeri değil, ekonomik ilişkiler üzerinden de değişiyor. Çin ve BRICS ülkeleri, kıtada önemli bir ekonomik oyuncu haline gelirken, Afrika ülkeleri eski sömürgeci Batılı devletlere alternatif ortaklıklar arıyor.
Afrikalı liderler, kıtanın geleceği için daha fazla bağımsızlık ve iç dinamiklere dayalı çözümler talep ediyor. DW’ye konuşan analist Tessa Dooms, “Afrika Birliği’nin son yıllarda kıta içi stratejik koordinasyonda etkinliğini kaybettiğini” ifade ederek, bunun endişe verici olduğunu vurguluyor.
Fransa’nın kıtadaki etkisinin azalması, Afrika’da yeni jeopolitik fırsatlar yaratırken, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin yükselen etkisi dikkat çekiyor. Bu durum, Afrika ülkelerinin daha bağımsız hareket etmeye çalıştığı bir döneme işaret ediyor. Ancak bu süreçte kıtanın, yeni aktörlerin stratejik hedeflerine karşı kendi çıkarlarını nasıl koruyacağı büyük bir soru işareti olarak kalmaya devam ediyor.
- İstanbul Barosu’na Soruşturma ve Dava: Hukuk ve İnsan Hakları Savunusuna Darbe - 14 Ocak 2025
- Erkek Dehşeti: Eski Polis Kadını Defalarca Bıçakladı - 14 Ocak 2025
- Pexşan Ezîzî’nin İdam Cezası ve Uluslararası Tepkiler - 14 Ocak 2025