Nezihe Muhiddin Üzerine

 

Yazının girişinde yer alan görsel Cumhuriyet (12.02.1958) gazetesine ait. Haberin başlığındaki tuhaflık belki de dikkatinizi çekmiştir.  Haberi yazan muhabir, iki gün önce (10 Şubat 1958) bir akıl hastanesinde (La Paix) vefat eden Nezihe Muhiddin ile Nezihe Araz’ı karıştırmış olmalı.  Halbuki, o tarihlerde 38 yaşında olan Nezihe Araz, Resimli Dünya dergisinde çalışmaktadır ve sağdır.  Neyse, en azından Cumhuriyet gazetesi kaş, yapıp göz çıkartsa da Nezihe Hanım’ın vefatını münhasır bir haber yapmaya layık görmüştür. Milliyet (17.02.1958) gazetesinde yazar, siyasetçi ve aktivist Nezihe Hanım’ın vefatı Geçen Hafta Ölenler Doğanlar, Evlenenler, Boşananlar- Nüfus Kütüğü başlıklı bir toplu haber köşesinde “Türk Kadınlar Birliği kurucularından Nezihe Muhiddin Tepedelenligil (yaşı 69) 10 Şubat Pazartesi akşamı  bir kalp krizi neticesinde vefat etti” şeklinde verir. Aynı haber sütununun devamında Milliyet tertip servisi mensuplarından Kazım İlsever ile eşi Hatice İlsever’in 12 Şubat Çarşamba günü ikinci kız çocukları Nilgün’ün  ve Milliyet foto muhabirlerinden Rüchan Ünver’in ikiz kızkardeşi Müjgan Akçadağ ile eşi Haluk Akçadağ’ın ikinci çocukları Ayşe Bilgin’in de 14 Şubat  Cuma günü doğduğu haberi yer almakta.

Nezihe Muhiddin 1920’li ve 30’lu yılların önde gelen siyasi figürlerindendir.  Bunu, Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarının  Kadınlar Halk Fırkası’nı kurmaları ve sonrasında TBMM seçimlerinde aday gösterilmeleri engellendiğinde  kadınların bu taleplerini dalgaya alan dönemin basının ve Cumhuriyet gazetesinin bilmemesine imkan yoktur.  Nitekim Hadiye Yılmaz’ın dönemin mizah dergilerinin ( Akbaba, Kelebek, Zümrüdü Anka ve Güleryüz) TBMM’de seçim kararının açıklandığı 1 Nisan 1923 tarihinden Kadınlar Halk Fırkası kuruluş dilekçesine red cevabının verildiği 1924 yılı Şubat’ına kadar olan sayılarını tarayarak kadınlara seçme ve seçilme hakkı ile ilgili yazı ve karikatürlerini tartıştığı makalesi bile, bu süreçte Nezihe Muhiddin’in ve onun (kurulmayacak olsa da) partisinin ne kadar “toz kaldırdığını” güzel örneklemektedir.   Konu TBMM’ye bu tarihten de önce TBMM’de 15 Kasım 1921’de Köy ve Bucak Yönetimi Kanun Tasarısı görüşmelerinde (c 14, 2. Yıl, s. 212) gündeme gelmişti. Hüseyin Avni Bey (Erzurum) “Köylerimize gidildiği zaman yirmi evli bir köyde üç erkek bulursunuz, mütebakisi kadındır. Hayat-ı umumiyeye iştirak eder, vergi verir, o zavallılar birtakım adamların elinde esirdirler. Meclis-i âli bunlara bir hak vermelidir. Şuraya kadınlarımız da âzâ olarak girmelidirler. Çünkü köy kadınlarının erkekten farkı yoktur. Bunu istirham ediyorum. Efendiler! Hissiyata kapılmayın. Onlar akşam sabah beraberce, kardeş gibi yaşarlar. Efendiler! Bir köyde üç erkeğe rastgelirsiniz. Kadınlardan aşar alındığı gibi hukukunu da vermek lazımdır, köyde erkek kalmamıştır. Erkekten daha faziletli kadınlar vardır. Yüzlerce kadın bugün üç dört haneye bakıyor, aile reisi olmuştur. Büyük Millet Meclisi aile reisesi olan kadının intihap hakkını teslim etsin!”  Tunalı Hilmi Bey, bu sölere “Yaşa, yaşa!” diye tepki gösterse de diğer mebusların aynı görüşü paylaştıkları söylenemez.

Ben buraya sadece bir meclis konuşmasını aldım. Osmanlı’dan günümüze basında, edebiyatta, siyasette kadınların verdikleri mücadele hiçte “Atatürk kadınlara seçme seçilme hakkını verdi” ye indirgenerek ala alınacak türden değil.  Meral Balcı  ve Mervenur Tuzak Cumhuriyet’ın İlk Yıllarında Nezihe Muhiddin Özelinde Türk Kadınlarının Siyasi Hakları İçin Mücadelesi başlıklı makalelerinde bu süreci çok güzel özetlemekte, bu konuyla ilgili litaratüre de yer vermekteler.

Bu konudaki en kapsamlı çalışmalardan birinin  Yaprak Zihnioğlu’nun 1998’de Boğaziçi Üniversitesi’nde yaptığı Nezihe Muhiddin: Bir Osmanlı Türk Kadın Hakları Savunucusu başlıklı yüksek lisans çalışması olduğunu söyleyebilirim. Yazar daha sonra bu çalışmasını, Kadınsız İnkılap  Nezihe Muhiddin Kadınlar  Haalk Fırkası Kadın Birliği adıyla 2003 yılında Metis yayınlarından kitaplaştırdı. Ondan yararlanarak Nezihe Muhiddin’in hayatını özetleyeyim:

Nezihe Muhiddin 1889 yılında İstanbul, Kandilli’de doğar. Serasker Ağa Hüseyin Paşa’nın torunu, Ali Şevket Paşa‘nın kızı Zehra Hanım ile savcı Muhiddin Bey‘in kızıdır. Eğitim hayatı Kandilli mahalle mektebinde başlamış, sonrasında kardeşiyle birlikte evde devam etmiştir. Farsça, Arapça, Fransızca ve Almanca ile bu dillerin edebiyatını özel öğretmenlerden öğrenen Nezihe Muhiddin‘in bu donanımını yaşamında şekillendirecek olanlar ise annesi ile ilk öğretmeni olarak andığı dayısının kızı Nakiye Hanım’dır. Kadın sorunları üzerine düşünen, aynı zamanda ilk kadın gazetesi Hanımlara Mahsus Gazete’nin Zekiye takma adıyla aktif yazarlarından olan Nakiye Hanım ile annesinin edebiyat ve toplumsal sorunlar üzerine yaptıkları tartışmalar, Nakiye Hanım‘ın evde düzenlediği toplantılar, ilerideki düşüncelerinin ilk tohumlarını atacaktır. Henüz sekiz yaşındayken, annesiyle birlikte kadınların kurdukları hayır derneklerinin çalışmalarında bulunur; Nakiye Hanım vesilesiyle Fatma Aliye ile tanışma fırsatı yakalar. Fatma Aliye Hanım ile ilişkileri uzun yıllar sürecektir.

Yirmi yaşında Maarif Nezareti’nin fen sınavını kazanarak fen bilgisi derslerini vermek üzere kız idadisine atanacaktır. Aynı zamanda İttihat ve Terakki Kız Sanayi Mektebi’ne müdür olur. Çalışma hayatı oldukça üretken geçer. Maarif Bakanlığı‘na eğitim hakkında raporlar yazar; birçok okulda müdürlük, ilkokul ve yabancı okullar için müfettişlik yapar. İki kere evlenir. Muhlis Bey ile olan ilk evliliği kısa sürer. Belediye şirketler komiseri Memduh Tepedelengil ile yaptığı ikinci evliliğinden ise Malik adında bir oğlu olur.

Yetimlere ve muhtaç kadınlara yardım amacıyla kurulan Osmanlı-Türk Hanımları Esirgeme Derneği‘nin ve Donanma Cemiyeti‘nin kurucusudur; Müdafaa-i Milliye Osmanlı Hanımlar Heyeti’nde etkin olarak çalışır. Kadınların durumunun yalnızca toplumsal alanda desteklenerek iyileşeceğine inanmadığı için siyasi alana da el atma ihtiyacı duyacaktır. Kadınların seçme ve seçilme hakkı gibi siyasal hakları konusunda mücadele etmek üzere 16 Haziran 1923 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan önce, Cumhuriyet rejiminin ilk fırkası olan Kadınlar Halk Fırkası’nı (KHF) kurar ve 27 maddelik parti nizamnamesi ve programı yayımlanır. KHF’nin amacı, kadınların siyasi ve sosyal haklarını kazanmak, Meclis’te bu hakları savunmak ve kadınlığın statüsünü yükseltmektir.

İçişleri Bakanlığı tam sekiz ay süren sessizlik döneminden sonra, ‘kadınların seçme ve seçilme hakkı olmadığı’ için KHF’nin kuruluşuna izin vermediğini tebliğ eder. Tanin gazetesinde ise fırkanın bazı düşüncelerinin müfrit (aşırı) bulunması nedeniyle uygun bulunmadığı’ iddia edilir.  Bu hiçbir zaman resmi gerekçe arasında yer almaz ama muhtemeldir k, KHF Nizamnamesi’nin siyasi hakları ima eden ikinci maddesi, kadınların belediye seçimlerinde aday olmasını öneren üçüncü maddesi ve ‘kadınların savaş halinde askerlik görevi yapmasını’ öneren sekizinci maddesinin çok müfrid bulunduğu kulaktan kulağa yayılır. KHF kurucuları partinin başına rejimin önemli adamlarından Ali Fethi Bey’i getirerek tekrar başvurdularsa sonuç değişmez.

Nezihe Muhiddin ve arkadaşları yılmazlar;  müfrid olduğu düşünülen maddeleri değiştirerek 7 Şubat 1924’te Türk Kadınlar Birliği (TKB) adlı örgütü kurarlar. Nizamnamenin üçüncü maddesinde ‘Birliğin siyasetle alakası yoktur’ denmesine bakılırsa, bir önceki tecrübeden fazlasıyla ders alınmıştır. 13 Şubat 1925’te patlak veren Şeyh Said İsyanı, Kürtler, solcular ve dindar grupların yanı sıra kadınların siyasi taleplerine de kulak tıkamak için yeni bir bahane olur. Nezihe Muhiddin yine pes etmez ve Kadın Yolu dergisini çıkarmaya başladı.

1927 ile 1929 yılları arasında Nezihe Hanım hakkında birçok dava açılır. 1929 yılına kadar süren davalardan ancak afla kurtulabilir. 1930’da Suat Derviş ile birlikte parti programında kadınlara oy hakkı tanıyan Serbest Cumhuriyet Fırkası‘na katılır; o yıl kadınlar ilk defa belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkına sahip olurlar. Her iki yazar da bu vesileyle adaylıklarını koyar; ancak ne parti ne de adaylar başarılı olabileceklerdir. Muhiddin’in son siyasi hareketidir bu; artık köşesine çekilerek kendini roman yazmaya ve öğretmenliğe verir. 1931 yılında, Osmanlı kadın hareketini Cumhuriyet dönemine kadar anlatan, Türkiyeli kadın hareketi için günümüzde önemli bir kaynak olan Türk Kadını adlı yapıtını yayınlar. Muhiddin, 1930’lardan sonra yaşamını küskün ve hayal kırıklığına uğramış bir şekilde geçirir. Romanlarının çoğunu bu dönemde yazar. Evinde Yaşar Nezihe, Şükûfe Nihal gibi yazar dostlarıyla toplanır; Fatma Aliye‘yi düzenli ziyarete gider. 10 Şubat 1958 yılında, yalnız bir halde La Paix ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde ölür.

Yaprak Zihnioğlu, 2006 yılında Nezihe Muhiddin’in bütün eserlerini 4 ciltte topladı. Çalışma Mor Kitaplık / Kadın Tarihi ve Eserleri Dizisi’nden çıktı.

Keyifli Pazarlar

 

Mete Kaan KAYNAR