Köpekler

Kayseri’de köpeklerin on dört yaşındaki bir lise öğrencisini parçaladıklarını okuduk. Çocuğu köpeklerin öldürdüğü otopsi raporuyla kesinleşmiş. Bu haberin doğruluğuna inanmayanlar, köpeklerden kurtulmak için yalan söylendiğini düşünenler de hala var elbette.

Genel geçer bilgilere sığınalım: Köpeklerin bazen saldırganlaşabileceğini hepimiz biliriz. Hayvanların insanları öldürmesine izin verilmeyen bir dünyada yaşadığımız da çok açık. Mehmet’i öldürdüğü söylenen o köpek sürüsü değil sadece, kim bilir ne kadar çok köpek bu olayın bedelini yaşama alanlarını kaybederek ve barınaklara kapatılarak ödemek zorunda kalacak. Umarım daha kötüsü olmaz. İnsanların hayvanlardan öç almalarını akla sığdırmak zor, ama akıldışı şeylere içinden geçtiğimiz şu zamanlarda sık rastlanıyor.

Sevginin bir hali de bakmak, beslemek, barındırmak. Yedirmekten, içirmekten, bakmaktan, başkalarının iyi olduğunu görmekten mutlu olan insanları yıllar geçtikçe daha iyi anlıyorum. Yaşatmak ve büyütmek mutlu olmaya ait; insan böyle davranabildiği için kendi çıkarlarını aşıyor; hatta türcülüğün ötesine geçiyor. Yaşatan bir sevgi var ki, kan bağına ve tür bağına dayalı aileyi genişletiyor, evin ve türün dışına taşıyor.

Canlıların karınlarının doyup doymadığı beni ilgilendirir. Evime giden orman yolundaki köpekleri besleyen insanları izler, twitter’daki hayvan severleri takip ederim. Onları, sorumluluk duygusunu evlerinin, sokaklarının ötesine taşıyabilen kahramanlar olarak görüyorum. Dünya ne kadar kararırsa kararsın onların amaçları sarsılmaz, moralleri bozulmaz. İnsanların sorumsuzlukları ve ilgisizlikleri yüzünden, hayatta kalma mücadelesi veren hayvanlara destek olmaktan bir gün bile geri durmazlar.

Hayvanların da bir canı var deriz, onlar da neşeleniyor, acı çekiyor. Hayvanlarla en büyük ortaklığımız, onlarla iletişim kurmamızı sağlayan duygularımız. Bir hayvanın bedeninden onun mutlu ve keyifli mi yoksa üzgün ve mutsuz mu olduğunu anlarız. Hayvanlar da bizi duygusal olarak hissedebilir, niyetlerimizi anlarlar. Bizi çok iyi gözlemledikleri kesin.

Hayvanların düşünemiyor ve konuÅŸamıyor oldukları için ahlakın konusu da olamayacakları; bir mal veya ÅŸeyden ibaret oldukları fikrine, ilk kez 18. yüzyıl düşünürü Jeremy Bentham itiraz etmiÅŸti. “Düşünüp düşünemedikleri, konuÅŸup konuÅŸamadıkları önemli deÄŸil, acı çekiyorlar mı asıl önemli olan soru bu” demiÅŸti Bentham. Ahlaki kararlarımızı verirken acı çeken tüm varlıkların iyiliklerini hesaba katmamız gerektiÄŸini öne sürüyordu. Onun takipçisi olan günümüz faydacı düşünürleri, hayvan etiÄŸinin amacının hayvanların acısını azaltmak olduÄŸuna inanıyorlar.

Çok farklı özelliklere sahip oldukları halde, aslında sinir sistemi olan tüm hayvanlar—ki buna insan hayvanlar da dâhildir—acı çekebilmek bakımından eşittir. Doğada hayvanlar birbirine acı veriyor, ama insanın hayvanlara verdiği acı çok daha sistemli, çok daha acımasız ve endüstriyel.

Hayvanlar haklarını anlamaz, savunamaz ve yaptıklarından sorumlu tutulamazsa onların hakları olabilir mi? Ä°lkelere baÅŸvurarak veya akıl yürüterek nasıl davranacağına karar veremeyen bir varlık yaptıklarından sorumlu tutulamayacağı için hayvanların ahlaki sorumlulukları yok. Hayvanları suçlayamayız, ama onların ahlakın dışında kaldıkları anlamına gelmez bu. Nasıl çocukların ve zihinsel melekelerini yitirmiÅŸ insanların hakları varsa hayvanların da hakları var. Hayvan hakları üzerine çok düşünen ve yazan Tom Regan’a kulak verelim: “Hayvanlar baÅŸlarına gelenin farkındadırlar, kendilerine nasıl davranıldığını umursarlar. Akıl sahibi olmasalar bile bir hayatın öznesidirler. Bir bitki olmaktan çok daha farklı bir ÅŸeydir bu, çünkü ayrı bir birey olmak ayrı bir hayat yaÅŸamakla ilgilidir. ”

DoÄŸaya terk edilen ve beslenmeyen hayvanları düşünelim… Onlar kendilerini çok zor koÅŸullarda bulabilirler. Hayatları tehlikede olabilir. Açlık ortamında davranışları da deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸrayabilir. Normal ÅŸartlarda kendi türünü yemeyen bir hayvan aç kalınca kendi türüne saldırabilir; besin zincirinde yer almayan baÅŸka bir türü de öldürebilir. Çok aç kalan insanların da birbirini yediÄŸi uç durumlar olmuÅŸtur. Bir gemi kazasından kurtulan dört kiÅŸinin günlerce açık denizde açlık ve susuzlukla boÄŸuÅŸtuÄŸu bir durumu hayal edelim. Kayıktaki üç kiÅŸi bir kiÅŸiyi yerse elbette cinayet iÅŸlemiÅŸ olur, onları böyle davranmaya hayatta kalma güdüsünün zorlamış olması ahlaki sorumluluÄŸu ortadan kaldırmaz. Fakat açlık yüzünden baÅŸka hayvanlara ve çocuklara saldıran köpeklerin ahlaki bir suçu yoktur. Köpeklerin aç olduklarının fark edilmesi ve onları doyurmak insanın sorumluluÄŸudur. Ä°nsanlar hayvanların açlığı konusunda sorumluluk alsalar, köpekler de vahÅŸileÅŸmezler. Belki. Yani saldırganlığın sebebi açlıksa eÄŸer. Sitemizde doÄŸum yapan köpek ona yemek verildiÄŸi halde kedileri öldürüp yavrularının önüne koymaya baÅŸladı. Belki on taneye yakın kedi öldürdü; onu ve yavruları barınak alana kadar. BaÅŸka köpeklerin bunu yaptığını görmedim. Ama o köpek yaptı.

Eğer bir hayvan vahşileşmişse ve başka evcil hayvanların ve insanların hayatına zarar verme ihtimali varsa, onun bunu yapmasına engel olmak gerekir. Birlikte yaşadığımız başka hayvanları korumak adına, doğal güdüleriyle şiddet davranışı gösteren hayvanların haklarının ihlal edilmesi zorunluluk haline gelebilir. Sonuç olarak, intikam almadan vahşileşmiş hayvanların yol açtıkları tehlikelere karşı önlem almak insanların sorumluluğudur.

Zeynep DÄ°REK
Latest posts by Zeynep DÄ°REK (see all)