Kalbin Amberi

12 Eylül ertesi YÖK kurallarının son derece katı olduÄŸu 80’li yılların sonunda Ä°stanbul Hukuk 2. sınıftan atılıp fakülteye karşı idare mahkemesinde dava açtığım dönemde, yani 19 yaşındayken Åžehremini semtinde Elvaniye KargaÅŸ isimli bir teyzenin kiracısı olmuÅŸtum. Ailem Ä°zmir’de olduÄŸu için öncesinde ÇemberlitaÅŸ Kız Yurdu’nda kalıyordum; ama okuldan atılınca yurttan da ÅŸutlanmıştım doÄŸal olarak. Bir yandan davam sürerken, öte yandan da sonraki süreçte o yıl iki bin kiÅŸinin girdiÄŸi üç aÅŸamalı yetenek sınavını geçerek Mimar Sinan sinema bölümünü kazanan yirmi kiÅŸiden biri olma yolumun önünü açan, Atıf Yılmaz’ın da ortaklarından olduÄŸu Odak Film Åžirketi’nin hukuk bürosunda küçücük bir maaÅŸla iÅŸe baÅŸlamış; o gencecik yaşımda hiç beklemediÄŸim bir anda kendimi koskoca Ä°stanbul’da tek başıma hayat mücadelesi verirken bulmuÅŸtum.

Kiracı derken, Elvaniye Hanım’ın dubleks evinin alt katındaki iki odadan birini tutmaya yetmiÅŸti ancak maaşım. Dubleks dediÄŸime bakmayın; eski tip, içten merdivenli, her katında iki oda olan, küçücük bir bahçe içinde müstakil bir evdi. Ãœst katta Elvaniye Teyze’ciÄŸim yaÅŸar, alt kattaki odalardan birinde onun fazlalık eÅŸyaları durur, en fazla dokuz-on metrekare olan diÄŸer odada da ben kalırdım. Bir küçük mutfağım, mutfağımda birkaç temel kapkacağım, bir küçük tüpüm vardı. O tüpte hem yemek yapar, hem eski bir kazanla su ısıtıp buz gibi tuvalet-banyomda titreye titreye yıkanır, hem çamaşır kaynatırdım. Tabii mevsim kış deÄŸilse… Çünkü kışın o cefakâr tüpün görevlerinin çoÄŸunu yapabilen bir kuzine sobam vardı küçük odamda. Ãœstünde daima bir güğüm sıcak su, bir demlik çay, rayihalarıyla içimi açan meyve kabukları olur; borusuna takılı tellerde ufak tefek çamaşırlarım kururdu. Küllerinin içinde her daim patates közler, bazen fırınında hamsi ya da börek piÅŸirirdim. Karşılıklı iki eski divan, trenci dedeciÄŸimin verdiÄŸi bir küçük antika büfe, bir masa, yerde bir küçük halı ve o yetenek abidesi kuzine… Bütün eÅŸyam bunlardan ibaretti. Bir dolabım bile olmadığı, olsa da asla odama sığmayacağı için, giysilerimi fakirhanemin karşısındaki depo odasına koyardım. Haa, o dönem en çok Carmina Burana, Anılar 9 ve Ezginin Günlüğü’nün Alagözlü Yar kasetini dinlediÄŸim takoz radyo-teybimi de unutmayayım tabii… Hâlâ ne zaman Hotel California ÅŸarkısını duysam, burnumun direÄŸi sızlar. Kuzine sobamın dibine çökmüş bir ÅŸekilde gözüktüğüm ve çekildiÄŸi anı sanki daha dünmüş gibi hatırladığım bin yıllık fotoÄŸrafta da trans halde Carmina Burana dinliyorum. O dönem bir yıla yakın bir süre saplantı halinde o görkemli müzikle yaÅŸamıştım. Öyle ki bugün olmuÅŸ, hâlâ her notası ezberimdedir.

Elvaniye Teyze’m bir düğünde çekilen tek fotoÄŸrafımızda da görüldüğü üzere -malum o zamanlar cep telefonu yoktu ve henüz daha hepimiz birer selfi manyağı olmamıştık- hem fiziken hem de karakter olarak Adile NaÅŸit’in ikizi gibiydi. Bir söyler, bin güldürürdü beni. Benim televizyonum olmadığı için bazı geceler ona çıkardım, birlikte film izlerdik. Ä°kimiz de ödümüz kopmasına raÄŸmen yine 80’lerin furyası olan VHS video kasetlerden izlediÄŸimiz korku filmlerine bayılırdık. Onun odasında da karşılıklı divanlara uzanır, üstümüze öncelikle gerektiÄŸinde gözlerimizi kapatma iÅŸlevi görsün diye birer battaniye çeker, daha fazla korkmak için olsa gerek ışığı da söndürür, ellerimizde patlamış mısır kâseleri, dalardık zombili, ruhlu ya da psikopat serî katilli kan revan filmlerin içine… Sonrasında aÅŸağı inerken yusuf yusuf eder, bütün gece korkuyla titreyerek karanlığı dinlerdim; ama birkaç gün sonra yine aynı ritüeli tekrarlamaktan geri kalmazdık. Hani derler ya, geçmiÅŸ zaman olur ki hayali cihana deÄŸer…

Evet; dünyanın hayali cihana deÄŸen, en tatlı kadınlarından biriydi kısacık boylu, kumral, masmavi gözlü, tombik bir Bulgaristan göçmeni olan Elvaniye Teyze’m. ÇocukluÄŸundan beri hayatın sert rüzgârlarıyla incinen kederli ve yalnız genç kız kalbimi son derece yürekten sevgisiyle ısıtır, bazen harika anne yemekleri yapardı bana… Ben de mutlu etmek için zaman zaman en sevdiÄŸi çiçek olan gül buketleri alırdım ona. Bir gün güllerin artık hiç kokmamasına çok üzüldüğünü söyledi. O mavi çocuk gözlerine düşen özlem dolu gölgeye o kadar içlendim ki her yerde kokan güller aramaya baÅŸladım; tabii ki bulamadım. Güllerin kokusu taa o zamanlarda çalınmıştı çünkü…

Ne var ki bu iÅŸin peÅŸini bırakamazdım; ne yapıp edip Elvaniye Teyze’me kokulu güller götürerek o bayıldığım boncuk gözlerini ışıldatmak zorundaydım. Sonunda bir ÅŸimÅŸek çaktı kafamda. En doÄŸalından harika bir gül kokan parfüm buldum; ardından bir demet gül aldım ve bahçe kapısında üzerlerine o parfümü sıkıp merdivenleri koÅŸa koÅŸa tırmanarak buketi heyecanla Elvaniye Teyze’ciÄŸime uzattım. Her zamanki gibi sevinçle aldı, kokmayacağını zannetse bile refleks olarak burnuna götürdü ve bunu yapmasıyla gözlerinde adeta yüz mumluk ampüller yandı! O kadar ÅŸaşırdı ve mutlu oldu ki o anı asla unutamam. “Ama bunlar… bunlar kokuyor…” dedi maviÅŸ gözleri dolarak… Kim bilir hangi hatıralarını canlandırıyordu gül kokusu… Ah kokular! Var mıdır onlar kadar anılarımızı canlandıran, bizi ansızın kalbimize saplanan bir bıçak gibi geçmiÅŸimizin buruk hatıraları ve özlemleriyle buluÅŸturan baÅŸka bir ÅŸey! Belki bir de ÅŸarkılar…

Sonrasında ona her gül aldığımda aynı ÅŸeyi yaptım; hatta fırsat buldukça, o bahçede bir ÅŸeylerle meÅŸgulken ya da alışveriÅŸe gittiÄŸi zaman filan gizlice odasına girip güllerinin kokusunu tazeledim. O hiçbir zaman gerçeÄŸi bilmedi ya da bildi de bildiÄŸini bana hiç bildirmedi, bilmiyorum; her defasında çok mutlu oldu. Tabii ki onunla birlikte ben de…

Elvaniye Teyze’m neredeyse çeyrek asır önce öldüyse de anısı daima kalbimde ve güllerde yaÅŸar.

Güller hâlâ kokmuyor. Hatta yaşamın bütün güzel kokuları birer birer çalınıyor. Bununla birlikte her şeye rağmen, hayatın tamamını değilse bile anları güzelleştirme şansımız her zaman var! Yeter ki bunu isteyelim; yeter ki kalbimizin misk-i amberini çaldırmayalım.

Ben yaşama ve insana dair olanca umutsuzluğuna rağmen kalbinin amberine sımsıkı sarılanlardanım.

Yaşam andır! İsterim ki anları gül kokutalım!

Kokulu güllerce sevgilerimle.

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)