İşte o zaman bir şeyler güzel olur

“Yakında çok güzel şeyler olacak” bu ve benzeri cümleleri son 16 yıldır kim bilir kaç defa dinledik. Muhalefet parlamenter sistemin aksak da olsa işlediği, hukuk devletinin defolarına rağmen yürürlükte olduğu, medyanın en azından iktidar tekeline girmediği dönemde “güzel günleri” bir türlü getiremedi. Çünkü siyaseti tabanla, halkla değil kerameti kendinden menkul güç odaklarıyla yürütmeyi tercih etti. Sokağı dinlemedi; gençlere, kadınlara, emekçilere sırtını döndü. Ve neticede her defasında sandıktan mağlup çıktı.

Bugün o “eski Türkiye’den” eser yok! Meclis var ama yok, medya sahibinin sesi, laiklik ise zaten defnedildi bir eksiği mezar taşı… İşlerin bu noktaya gelmesinde Türkiye’nin ilerici güçlerinin de sorumluluğu olmasına rağmen bugüne dek dört başı mamur bir özeleştiriye denk gelmedik. Bugün yaşadığımız tıkanıklığın nedeni büyük ölçüde geçmişten ders almamış olmak.

Uzağa gitmeye ne hacet, 24 Haziran tecrübesi dün kadar yakın ama o tecrübeden damıtılmış bir politik strateji ortada yok. Üstelik şu anda mevcut durum muhalefet için 24 Haziran tablosunun çok gerisinde. Milyonlarca insanın evinden çıkarak Hayır dalgasını geri getirdiği sıcak günlerde muhalefet kapısına kadar gelen fırsatı geri tepti. Sandık güvenliğinde sınıfta kaldığı gibi oy sayımı sonrasına dair politik bir hazırlık da yapmadı. O boşluk elinde silahlarla erken “kutlama” yaptırılan kimi AKP’liler, zafer sarhoşu MHP’liler tarafından dolduruldu. Şaibeli sandıkların hesabını sorma zahmetine bile girmediler zira o sandıklarının çoğunun başında tek bir muhalefet temsilcisi yoktu.

Şimdi kalkıp bunlar hiç olmamış gibi yerel seçim için umut tüccarlığı yapıyorlar. 188 bin sandık için isimleriniz hazır mı?

Geçen sefer işlemeyen alternatif seçim sonucu platformu işler hale getirilip test edildi mi? Hangi seçim bölgelerine avukat takviyesi yapmanız gerektiği üzerine bir çalışma yapıldı mı? Muhalefet partileri arasında bir haberleşme ve bilgi paylaşım ağı kurma girişimi oldu mu? Bu sorulara tatmin edici cevap vermeden kimse “güzel şeyler” beklemesin.

Diyebilirsiniz ki bunlar işin “mekanik” tarafı bak işte CHP, İyi Parti, Saadet’in bazı illerde ittifak arayışı var, “güzel şeyler olacak”! Şu ittifak denilen şeyi yukarıda, siyasi parti ve örgütlerin kulislerinde kurulacak bir proje olarak görmenin ağır bedelini genel seçimlerde hep birlikte yaşadık. Parti kurmaylarının mühendisliği tarafların oy oranlarının toplamından bir fazlasına karşılık gelmiyor. Çünkü partilerin mevcut seçmeni dışında kalan hiç kimseye dokunmuyor, heyecan vermiyor. Bu gerçeğe sırtını dönüp kulislerden liste çıkarmanın iktidar blokunu geriletemeyeceği aşikâr.

İktidarın şehirleri, dağları, meraları rant uğruna talan etmesi neticesinde oluşmuş milyonlarca mağdur var. Bu talana karşı çıkan, örgütlenen, mücadele eden binlerce yurttaş yıllardır terk edilmişlik hissi içinde. Parti koridorlarından çıkıp tabanın mücadelesinin bir parçası olmak yalnızca bir kaç siyasetçinin vazifesi olmamalı. Bu temasın, bu beraber mesai yapma pratiğinin bir siyasi perspektif, bir politika yapma biçimine karşılık gelmesi lazım. 16 yıl önce adım atılmış olsaydı şimdi belediye başkanlıkları için isim arama gibi bir mesaimiz olmayacaktı. Yerel mücadele dinamikleri ve muhalefet partilerin seçmenleri kendi adaylarını çoktan kamuoyunun ilgisine sunacaktı.

Zararın neresinden dönülse kâr. Muhalefet zaman kaybetmeden üç büyük şehirde toplumsal mücadelenin özneleriyle bir araya gelmeli, eldeki bilgiler paylaşılmalı ve her bir şehir için bir kent manifestosu hazırlanmalı. Bu manifesto sokak kürsülerinde, kahvehanelerde, parklarda okunmalı, tartışılmalı ve tabanda son haline kavuşmalı. Belirlenecek aday ve kadrosu üzerinde mutabık kalınacak ilkelere uygun davranacağının sözünü şimdiden vermeli. İşte o zaman bir şeyler güzel olur!

Güven Gürkan ÖZTAN