İçimdeki kuyuları çekebilirsiniz bu sudan…

Her memlekete gidiÅŸimde, Cizre terminalinde, otobüsten indikten sonra “Mezarlıkla otogar arasında kalmıştık” diyerek ÅŸiire giren bariton iç sesimin yankısı bir sigara kağıdı ve bir tutam tütünü tutuÅŸturur ciÄŸerime. “Duvarından çalınmış taÅŸları, kendi göğünden kovulmuÅŸ kuÅŸların” derken soprano olur o ses ve alır süpürür kafamdaki bütün tozları, Mem ile Zîn’ in yanından geçerken dört yola doÄŸru; dört nara dört çıra yakar dörtnala giden atlılarıma..

Serim su perisi çöllerde
yerim dağların en ağrısı
işte tam da burada bir çiçek var öremezsiniz
nice karları eritir sıcağı…

Ä°ÅŸte tam orada baÅŸlar koÅŸmaya içimdeki tandırın kızarmış sert toprağında o baritona yakın tenor ses ve sadece taÅŸ kalır devamında ÅŸiirin. Ä°dil’ e gidiÅŸ tam da burada kırılmaya baÅŸlar hıçkırıklar.
Her taşın bir adı var burada. EÄŸer dikkatlice bakmazsanız ne hikayelerini, motiflerini, köşe baÅŸlarına ne sermiÅŸler, nasıl serilmiÅŸler gözlerinizin perdelerinde göremezsiniz. Burada küme küme gördüğünüz bu taÅŸlar, rastgele gelmiÅŸ, buralara konmuÅŸ kuÅŸlar deÄŸildirler, elbet bilemezsiniz. Eminim, Cizre’den çıkıştan itibaren siz de Ä°dil’e doÄŸru geçtiÄŸiniz her rampada, “TaÅŸ ve toprak burada kavuÅŸmuÅŸtur birbirlerine.” dersiniz.

Sazına yeni sızılar arıyorken
ellinci cildin arasında saklanıyor o ses
yıllıklarında Spinoza’nın
bu tütün var ya bu tütün hepsini biliyor
dumanlarını bütün dilsiz kuşların

En dik rampasının ardından, son iç çekiş ile görünürdü gözlerine eskiden İdil. Kaya-gibi tok ve kara bir ses heyecanla giriverirdi şiire, İçindeki diğer bütün sesler acıkıp; susmadan önce. Burada taşlar herkese konuşmazlar. Dillerini bilenleri bilirler. Yirmi sekiz kilometreden bile tanırlar onların iç seslerinin silületlerini..
Dünyadaki bütün kuşlar ve taşlar üzerine yemin ederim
Aragon sadece bir tutam sistir gözlerinde Elsa’nın..

İçimin sesi tenore di forza* deÄŸil artık, tenore di grazia* dır. Ä°dile her gidiÅŸimde taÅŸlar biraz daha kuÅŸlaşır içimde. Annemin tandırı gibi içim hep halis-muhlis buÄŸday ekmeÄŸi, hep pırpır.”Kal-u beladan beridir.”
Ne olduÄŸunu tam bilmiyorum ama ne zaman Ä°dil’de Mexelêye insem; taÅŸlar böyle fısıldıyor içimdeki cam buÄŸusu sesin kulağına. MaÄŸaralar en içlileridir taÅŸların en dertlileri..
Görsem sormak isterdim o kayaların içini oyan kiÅŸilere, “orada ne gördünüz, ne iÅŸittiniz”

kırış- kırış yüzlerinde
bağların bağlama sesini duyarsınız
taşın ve toprağın evlendiği yerde
asmalar Süryanice hıçkırır ağıtlarını
gözlerinin turnaları göç etmiş çocukların ağzında

Ne zaman ayrılsam toprağın ve taşın çocuklarından, içimin sesi hep lirik ve spinto kalır. Çîyayê Spî’ ye karşı kapkara kalır esmerliÄŸim. Dışım “iki dükkan bir çarşı” TaÅŸlar tek arkadaşım.

üstü ıslak
altı dut ağacı gölgeli
çünküleriz biz
elli mezara yaslı
elli tomurcuktan yaşlı

(Ne olur, bu gün bana “Ayaklarının geçtiÄŸi o kaldırım taÅŸlarının üstünde çocuklarların kanı ıslıkları kadar ıslakken sen kalkmış ÅŸiir yazıyorsun, taÅŸlardan bahsediyorsun ” demeyin…)

KORKMAYIN BURALARDA AÇ KALMAZ ŞİİRİNİZ..

*Tenore di forza : lirik fakat güçlü tenor
*Tenore di grazia: zarif tenor, rossini tenor da denir