Hastalar ve Yaşlılar Önden Buyursun

Bütün etkili ve yetkili ÅŸahısların aÄŸzında, “Sadece hastalarla yaÅŸlılar risk altında, gençlerle saÄŸlıklı insanlar için korkulacak bir ÅŸey yok,” lafı…

Nasıl da kayıtsızca söylüyorlar bu cümleyi…

Duyanlar nasıl da oh deyip rahatlıyor.

Sanki hastalar ve yaşlılar genetik artık.

Sanki hastalar ve yaşlılar evsel atık.

Sanki hastalar ve yaşlılar çöp.

Sanki hastalar ve yaşlılar sadece bir rakam.

Sanki hastaların ve yaşlıların Corona yüzünden çekeceği korkunç acılar acı, ölümler ölüm değil; sanki onların sevenleri yok.

Kafatasçılığın Nirvana’sı!

ÖrneÄŸin ben astım, yüksek tansiyon ve kalp gibi son derece ciddî hastalıkları bulunan orta yaşın üzerinde bir insan olarak, virüsü kapmam halinde neredeyse garanti ölüm riski taşıyorum; ama hadi diÄŸer aile fertlerimden geçtim, bir anda hayatından yok olmam halinde kahrolacak bir çocuÄŸum ve insanı olduÄŸum canım kedi MiÅŸka’m var. Ölümün kendisinden fazlaca korkum yok; lâkin bilincim açık bir ÅŸekilde nefessiz kalıp, içimdeki onca ukdeyle çırpına çırpına boÄŸularak ölmekten ve ardımda bırakacağım sevdiklerimi müthiÅŸ kederlere gark etmekten deli gibi korkmadığımı söylersem yalan olur.

Kaldı ki eskilerin, “Gönül kocamaz” diye bir lafı vardır. YaÅŸlanmak sadece bedenle ilgili bir olgudur; içinde hapis olduÄŸumuz vücutlarımız yıpranıp tükenirken, ruhlarımız aynı kalır. Yani, yüz yaşında da olsak, ölüm, yaÅŸlanmayan bilinçlerimizin hiçbir zaman kolay kolay hazır olamayacağı son derece ürkütücü bir nihaî deneyimdir.

Hele ki böyle bir ölüm…

Düşünsenize, aniden sevdiklerinizden koparılarak apar topar karantinaya alınıyorsunuz ve izbe bir hastane köşesinde onların isimlerini sayıklayarak hayata veda ediyorsunuz. Şuurunuz son derece açık bir şekilde nefes almak için çırpınırken, acıyla boğularak ve yapayalnız!..

DehÅŸet verici bir ölümle geride bıraktığınız dünyanın genç ve saÄŸlıklı insanları ise, sizden sadece rahatlatıcı bir istatistik olarak bahsediyorlar: “Bugün de ÅŸu kadar hasta ve moruk öldü; oh ne güzel, dünya bize kalıyor….”

Çoğu en ufak bir özgün vizyona, fikre, bilgiye sahip olmayan; göğüs boşluğunda gram vicdan, merhamet taşımayan; çoğu kendinden başka hiç kimseyi ve hiçbir şeyi sevmeyen; leylakla erguvanın farkını bilmeyen; en büyük zevkleri, onlarla yatıp kalktıkları teknolojik aletlerde vahşet oyunları oynamak ya da dudak büzmek olan zombileşmiş gençler, virüsün hedefinin siz olmanız sayesinde hayatta kalmış olmalarından dolayı göbek atıyorlar.

Tamam, elbette ki kimse dünyaya kazık kakmayacak; ama olmaz ki, böyle de söylenmez ki…

Kaçınılmaz olarak ölünüyorsa da, bu hazin ve de korkunç trajedi böylesine kafatasçı bir üslupla ifade edilmez ki…

Ben ömrüm boyunca aÄŸladım, yaÅŸadığım ve tanığı olduÄŸum büyük acılar bana hep kederin ÅŸiirini yazdırdı; ama Didem Madak’a sözüm var, daha ‘çiçekli ÅŸiirler’ yazacağım, daha mutlu olacağım. Daha kızıma kırmızı mercimek köftesi yapmayı, probiyotik turÅŸu kurmayı öğreteceÄŸim. Daha aÅŸk acısı çektiÄŸinde elinden tutacağım. O da son derece duyarlı ve aykırı bir çocuk olduÄŸu için yaÅŸayacağı kesin olan büyük hayal kırıklıkları yüzünden süzülecek gözyaÅŸlarını sileceÄŸim usulca… Åžefkatle baÄŸrıma basıp, “Ãœzülme yavrum, seni çok seven annen yanında,” diye teselli edeceÄŸim. Kendi dramatik varoluÅŸum yüzünden istemsizce verdiÄŸim üzüntüler için binlerce kere daha özür dileyeceÄŸim.

Daha, içimde ukde olan incelikleri benden esirgemeyerek yaralarımı iyileştirecek aşkın insanlar tanıyacağım. Daha kalbimi kıranların özürlerini işitecek, istemeden kırdıklarımdan af dileyeceğim. Daha, son derece haklı da olsa öfkemi ehlileştirip, mağrur ve vakur bir mertebeye evrilerek tekamülümü gerçekleştirecek; ondan sonra da:

sevdim iÅŸte ulan!
sana inat âşık oldum
ağladım güldüm seviştim
çakallarla dövüştüm
yüz kere kırdın kalemimi
yüz kere dürdüm hükmünü deyyus!
değil mi ki verdim hakkını
şu ahir ömrümün ben
alabilirsin artık
bir kuru canımı da sen!

diyerek, Azrail’e kendim gel edeceÄŸim.

Tamam, ölüm haberimi duysalar zil takıp oynayacak sayısız haset ve de nefret çıbanıyla sarılı etrafım; ama onlardan çok daha fazla da, en yakınlarından birini kaybetmiÅŸ kadar üzülecek sevenim var… Kalbine dokunduÄŸum, kalbime dokunan, her yaÅŸtan deÄŸerli insan… Çok hastayım evet; evet çok kederliyim, çok kez kendiliÄŸimden ölmeye yattım; ama ÅŸimdi deÄŸil! Hayır böyle deÄŸil!

Ä°nsanlık ÅŸu güzelim dünyayı pek karanlık bir yere çevirse de her insan bir dünyadır ve hiçbirinin ölümüne böylesi bir kayıtsızlık reva görülmemelidir. Güya kitleleri sakinleÅŸtirmek adına buz gibi bir soÄŸuklukla, “Ölenlerin tamamına yakını hastalar ve yaÅŸlılar olacak, rahat olun,” ÅŸeklinde; sanki atılmaları durumunda, düşmekte olan bir uçağın kurtulacağı safralardan bahsediyorcasına mekanik bir söylem kullanmak, bu kadar basit ve de kolay olmamalı.

Rabia Mine

Rabia MÄ°NE
Latest posts by Rabia MÄ°NE (see all)