Grup Yorum

Grup Yorum
Bir zamanlar bir Ä°stanbul Lokantası vardı, bu yakınlarda adı deÄŸiÅŸti. O BeyoÄŸlu’nda deÄŸil, Dersim’in Mameki ÅŸehrinin tam merkezindeydi ve bundan elli yıl evvel kurulmuÅŸtu.

O lokantanın ilk yıllarında orada kıvırcık saçlı, esmer bir çocuk çalışırdı. Adı Ali Haydar olan bu çocuk, garsonluk yapardı.
1969’larda olmalı, bizim Hıdır Ataç yan sokakta dükkan iÅŸletiyordu, bir sabah vakti kendisine çorba getiren Ali Haydar’a, ‘OÄŸlum dikkat et, biz ’38’i gördük, herkese öyle kolay güvenme’ dedi.

Hıdır amca bir ’38 emaneti’ idi ve ‘Milisleri Devrini’ görmüştü. Bunlar ‘para karşılığı kafa kesen Dersimliler’ idi. Suriye iÅŸgal edilmemiÅŸ, IŞİD’li yamyamlar kafa kesmeye baÅŸlamamıştı daha. Bu bizim Dersim Milisleri, kumandandan ödül almak için askerlerin önüne düşüyor ve ’38’in o kanlı yazında daÄŸlarda saklanan çoluk çocuÄŸun yerini gösteriyorlardı, yetmiyor ellerine aldıkları silahlarla insanları avlıyor, kestikleri insan baÅŸlarını bir torbaya atıyor, karakollara yetiÅŸtiriyorlardı. Bunların tarihi yazılmadı daha.

Hıdır amca, Haydar’da geliÅŸen devrimci duyguları seziyor, ‘yaklaÅŸan felaketi’ hissediyordu. Çorba tasını masaya bırakan Ali Haydar, inceden güdü, tek söz etti: ‘Ederim’. Ali Haydar Haydaranlıydı, Hıdır Ataç da.

Bir kaç ay sonra Ali Haydar Yıldız, Vartinik Mirik’te çıkan çatışmada öldürüldü. Bu Dersim’in ilk silahlı çatışması, ilk yargısız infazı ve ilk ‘genç ölü’süydü. Hıdır Ataç’ın rüyalarından hiç çıkmayan ‘ol felaket’, bu defa o gencecik esmer çocuÄŸun başına gelmiÅŸti.

Ali Haydar’ın acısı neredeyse elli senedir ruhumuzdan çıkmaz, davası da: Bakın dün çıkan savcılık iddianamesinde, Yılmaz Çelik bu yirmilik Ali Haydar’ın ağıdını söylediÄŸi için de suçlanıyor, ÅŸimdi biz nasıl unutalım Ali Haydar’ı? Her devirde hatırlatıyorlar..

Ben bu Ä°stanbul Lokantası’nda tıpkı Ali Haydar gibi çalıştım, sene seksenlerdi. Hayır, garson deÄŸildim, sahipleri 1986’da bizim aile efradlarımızdı, ama ben bir işçi gibi çalıştım, lise son sınıftaydım sanırım, o lokantada Ankara Hukuk’u kazandığım haberini aldım.

Bir öğlen servisiydi, dışarıda kar yağıyordu, lokanta tıka basa dolu, bu Grup Yorum’un kasetini bir müşteri getirdi, teybe taktık, dönmeye baÅŸladı, ama ne türküler, kasada o gün kim vardı hatırlamıyorum, eliyle ‘kapat’ iÅŸareti yaptı bana, ‘bu öğlen servisinde devrim marşı mı olur’ der gibi bir bakış da attı, neyse kapattım tabi, bir sürü fırça da yedim.

Grup Yorum bizim gençliÄŸimizdi, ama o Türkiye sosyalist hareketinin de bir simgesiydi, Emekçi 1980 öncesi Türkiye köylü Alevi ve sol hareketi ne idiyse, Yorum’u da ’80 sonrası öyle niteleyebilirim. Elbette Grup Yorum’un etkisi ve müzikal ömrü daha uzun sürmüştür, sürmektedir.

Onlarla lise, üniversite, meslek hayatı sırasında iliÅŸkim oldu, hayır, onlardan hiç olmadım, türkü yoluyla gençleri örgütleme ‘baÅŸarıları’na hep ÅŸaşırdım, ama onlar Türkiye’de solcu olan herkesi etkileyen bir çevreydiler. Bırakın solu, saÄŸcılar bile Grup Yorum’un müzikal etkisinden yararlandılar hep. Bu yakınlarda hapisteki avukat Ebru’nun yazdığı gibi ‘onların müziklerini Gökçek’ten AKP gençlik kollarına dek herkes çalmaktadır’. Kelimenin gerçek anlamında ‘çalmaktalar’, bugüne kadar herhangi bir telif de ödemediler (https://www.gazeteduvar.com.tr/…/grup-yorum-ezgilerini-kul…/).

Lise, 12 Eylül’den çıkış zamanıydı, devrim yenilmiÅŸti, hapishaneler dolup taÅŸmıştı, bir milyon kiÅŸinin iÅŸkence gördüğü konuÅŸuluyordu. Sonradan AKP övgüsünde yarışacak liberal aydınların tümü darbecilere güzelleme yapıyordu, Yorum o ÅŸartlarda devrimci ve ilerici müzikler yaptı, herkes moral buldu,

Bu dönem Yorum, bizim Metin Kahraman’dan Ä°lkay Akkaya’ya, Efkan ÅžeÅŸen’den Desmal-Gülbahar’a dek çok büyük müzisyenlere sahipti, sonra bu isimler birer birer ayrılacaktır Yorum’dan. .

Sonra ’90’lar geldi, hapishaneler, açlık grevleri, ölümler, ölüme güzellemeler: Evet, kesinlikle kabul ediyorum, hapse düşen insan sertleÅŸir, ölümü, aç kala kala erimeyi normal görür, orada yalnızca iki taraf vardır: Dost ve düşman. Geçen gün yazdım burada, 19 Aralık öncesi Emin ve Eyüphan’ı BayrampaÅŸa’da ziyarete gitmiÅŸtim, onlar hep bağırarak konuÅŸuyorlardı ve kelimelerinin yarısı ‘düşman’ sözcüğünden oluÅŸuyordu. Bu reailte bariz ama Grup Yorum açlık grevleri sırasında içerideki direniÅŸi savunma adına ölüme ölçüsüz övgülerde bulundu, belki o günün ÅŸartları öyleydi, emin olamıyorum.

Meslek yıllarında ise grubun üyeleriyle tanıştım, Ä°nan ve diÄŸerleriyle, çok ideolojik adamlardı, sanatçılarda görülmesi zor bir katılıkları vardı. Marçik’te bir nehir kıyısında Ä°nan ile oturduk, iki binli yılların baÅŸlarıydı, Metin gruptaki yıllarında bestelediÄŸi türküler için kendileriyle görüşmüş ve haklı taleplerde bulunmuÅŸtu. Dövülmüş ve bir eÅŸya gibi bir yol kenarına atılmıştı, Ä°nan’a sordum, yüzünde hiçbir acıma, kınama ya da kabul etmeme belirtisi yoktu, ‘bunu yapmamalıydı’ dedi, Metin için.

Bu son yıllarda yaptıkları ‘açık hava konserleri’ne beÅŸ yüz bin kiÅŸi katıldı, öylesine umut yayıyorlardı ki, Hürriyet’in başına getirilen ve aslında tüm hayatı boyunca tutarlı bir Ä°slamcı olan ÅŸu malum zat bile bir konser sonrası, ‘Türkiye’de devrim olabilir mi?’ diye yazmıştı.

Bu büyük, solcu ve biz neysek o olan müzik grubunun üyeleri uzun zamandır hapiste, açlık grevindeler, iki yüz gündür, daha fazladır açlık çekiyorlar, Ä°brahim’den bizim tanımadığımız genç üyelere dek hepsi eylemdeler. Ölebilirler, biliyoruz ki bu ülkede sanatçılar öldürülmüş, açlık çekerek ölmüştür. Ayça Ä°dil Erkmen onlardan biri deÄŸil midir?

Grup Yorum üyelerinin açlık grevi sessizlik içinde sürüyor. Yılmaz Çelik’in tutukluluÄŸu onlardan daha fazla ses yaratabiliyor. Bu tablonun sebepleri var, ama yine de kabullenmek imkansız.

Yorum için bir şey yapalım, ne yaparız bilmiyorum, biraraya gelelim, durduralım ölmelerini, türkü söylesinler bize yeniden. Aslolan yaşamaktır, unutmayalım.

Hüseyin AYGÜN