Gezi sanığı Mücella Yapıcı: Kavala’ya kızgınım…

İşadamı Osman Kavala ve akademisyen Yiğit Aksakoğlu dahil 16 şüphelinin müebbet istemiyle yargılandığı Gezi davasında Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Çevresel Etki Değerlendirme Danışma Kurulu Sekreteri Mücella Yapıcı savunmasında “Kavala’ya kızgınımKendisini zengin biliyorduk!” dedi.

Yapıcı, Kavala’nın Gezi’ye finansal destek olduğu iddiasına espirili yanıtını şöyle sürdürdü: “Gezi’ye üç beş plastik masa sandalye göndermiş iddianameye göre. Mahalledeki Ayşe hanım bile tencerelerce zeytinyağlı yaptı gönderdi.”

Yapıcı aynı suçtan ikinci kez yargılandığını hatırlatarak başladığı savunmasında şunları söyledi:

“Benim buraya bu konuda aynı suçtan ikinci gelişim. Geçen iddianameden ve onun dayalı olduğu fezlekeden bahsedeceğim. FETÖ savcılarının hazırladığı iddianamenin yeni versiyonu olan son iddianameye göre bendeniz darbeye teşebbüs ve daha birçok suçlama var. Bunların en komiği Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na muhalefet ettiğim iddiası; 40 yıllık meslek hayatımda bu gülünç bir suç, gülünç bir iddia.

İddianamede yer alan telefon konuşmalarımda ‘Devrim yapacağız’ dediğim suçlama konusu yapılmış. Ben 68 kuşağındanım ve devrim sözünün ne kadar güzel olduğunu bilseydiniz siz de kullanırdınız.

İddianamede beyanlarına yer verilen Murat Pabuç kimdir? Akli yeterliliği var mıdır? Kendisi olmadığını açıkladı ama iddiaları suçlama konusu yapılmış.

Osman Kavala’ya kızgınım. Kendisini zengin biliyorduk. Gezi’ye üç beş plastik masa sandalye göndermiş iddianameye göre, mahalledeki Ayşe hanım bile tencerelerce zeytinyağlı yaptı gönderdi.

Biber gazından etkilenmemek için kullandığımız malzemeler öyle özel şeyler değildi. Gaz maskesi, talcid vs. Siz de Gezi’ye geldiyseniz (mahkeme heyetine) görmüşsünüzdür.

Benim fıtratım şakacılıktır, gelin görün ki telefonda yaptığım şakaların hepsi iddianamede yer almış bu gayriciddilik için ben sizden özür dilerim.

Bana suçlama olarak yöneltilen her şey benim mesleki sorumluluğum ve görevimdir. Eğer bunları yerine getirmezsem vatan haini olurum.

Beş yıl önce aralarında bulunduğum 26 kişi hakkında dava açılmıştı aynı suçtan. Gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet etmekten suçlandık ilkinde ve darbecilik suçlaması yoktu. Beş yıl sonra aynı fezleke ve aynı sözde delillerle bu kez de örgüt ve darbecilik suçu yöneltilmiş.

İddianamede FETÖ ile işbirliğinden bahsediyor ama soruşturmayı FETÖ’cü dediğiniz yargı mensupları başlatmış.

Gezide şiddet varmış algısı oluşturmaya çalıştığımız söyleniyor. Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Cömert, Medeni Yıldırım öldürülenlerin tamamının adını saydı… bu insanlar kalp krizinden mi öldü?

Her şeyle suçlanmışız hiçbir delil ortaya konmamış. Ben buraya iddianame hakkındaki suçlamalarımı yöneltmek üzere geldim.

Hükümeti istifaya zorlamışız, bütün partiler hükümeti istifaya zorluyor.

Aynı dosya içeriğiyle açılmış ilk davada beraat ettim ve kesinleşti. Savcılık itiraz dahi etmedi. Şimdi aynı içerikle aynı sözde delillerle açılmış bu davada müebbetle yargılanıyorum. Ben size sorayım; ne yapayım?

Bu iddianameye karşı savunmam şudur: İnsanlar sahip oldukları hakları kullanmaları nedeniyle suçlanamaz. Dayanışma görevdir suç değildir. Suçlamaların hiçbiri hukuki değildir. Evrensel hukuka da doğal hukuka da adalete de aykırıdır.

İlk iddianamede suç örgütü, ikinci iddianamede de darbeye teşebbüsle suçlanan Taksim Dayanışması, hukuksuz imar planlarına karşı çalışan meşru bir platformdur. Meslek odaları tarafından dava açtık ve idare mahkemesi tarafından haklı bulunduk. Ne yazık ki hukuka rağmen bu proje uygulanmaya devam etmiştir.

45 yıllık yüksek mimar mühendis olarak mesleğim ve görevim icabı açıkça kaçak olan, hiçbir izni bulunmayan, ve dozerle yaptıkları kazı nedeniyle parkın su elektrik tesisatını tahrip ederek, halkı çok ciddi bir tehlikeye atan yetkililere sorduğumda hepimizi hedef alarak gaz sıktılar. Benim yüzüme yakın mesafeden üç tane gaz sıktılar. İki ay mide kanaması geçirdim.

Biz örgüt kurmak yanda olmak için değil dayanışmak ve doğal haklarımızı kullanmak için bir araya geldik. Dayanışmak için bir araya geldiğimize yönelik suçlamalar hukuki değildir. Dayanışma güzeldir.

Hayatımızı kurtarmak için bile olsa tek bir şiddete başvurmadık. Son derece sağduyulu ve barışçıldık. Bu süreçte uygulanan polis şiddeti, başta Erdoğan olmak üzere merkezi yöneticilerin kışkırtıcı söylemleri olayların büyümesine neden oldu.

Türkiye’de gelişen demokratik tepkiler, gaz bombaları, plastik mermi gibi şiddetle karşılandı. Onlarca genç insan kafa travması geçirdi. Ben de bu yaşımda çıplak arandım. Niye? Ben sadece mesleğimin gereğini yaptım.

Hükümet istifa demek suç değildir. Bu kadar çok şiddet uygulayan hükümetler kendiliğinden istifa ederler. O günleri de göreceğiz elbet.

Tüm suçlamaları kendim için ve tüm arkadaşlarım için reddediyorum. Kent suçlarına karşı çıkmak, dayanışmak suç değildir.

Gezi bizim yarınımızdır, çocuklarımızın ayıdınlık geleceği için umut fişeğidir. Taksim Dayanışması görev aldıysa onur duyarım. Bu anlattıklarım ilk savunmamdan, bu kadar haklıyken. Kamusal bir görevim varken neden gazeteci oldum?

Şimdi bir de hükümeti devirmeye teşebbüsten yargılanıyorum. O günden bugüne yapılan tüm çağrılar alenidir.

Asıl suçluların hesap vermesi gerekirken, sağduyu çağrısı yapan, şiddet ortamının bitmesi için çaba gösteren Taksim Dayanışması temsilcilerinin hukuksuz bir şekilde yargılanması kabul edilebilir olmaktan çok uzaktır.

Asıl suç toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının şiddetle engellenmesidir. Hala öldürülen çocukların katillerinin davaları sürmektedir. Şiddet uygulayan polisler komik para cezalarıyla cezalandırıldılar.“