Gerçek olmayan bir koşulsuz sevgiden kutsal yaratma saçmalığı!

“Öyleyse felsefe yapmanın ilk iki şartı şöyledir: Birincisi yüreğinde soru saklamayacak kadar cesaretli olman gerekir. İkincisiyse insan doğal olarak kabul edilenleri sorgulamalı ve bunların bilincine varmalıdır.”

Arthur Schopenhauer

Bizi olduğumuz gibi seven pek az kişi vardır. Geri kalan herkes, isteklerini karşılamak için gösterdiğimiz çaba kadar sever. Kendimize olan sevgimiz de bu iki sevme biçimi arasındaki gerilimden doğar; bazen kendimizi olduğumuz gibi severiz, bazen başkalaşır, koşullu severiz.

Şimdi iki taraftan biri diğerine seni sevmekten korkuyorum filan diyorsa, bilin ki o zaten hiç sevmiyor ve hiç sevmeyecek…
Emin olun öyle!
Ya seversin ya da sevmezsin…

İnsanın kendisine karşı olan sevgisi de gel-git halindedir… Bazen kendimizi olduğumuz gibi bazen de koşullu severiz…

Maalesef bir başkasını severken de, sen çok öptüğünde ne olup bitiyorsa o öpmemeye başlar…

Koşulsuz bir sevginin gerçekten var olduğuna inanıyor musunuz?

İki sevgili arasında koşulsuz sevgi diye bir şey söz konusu olamaz.
Hatta değil iki sevgili; dostluk, arkadaşlık, aile ilişkilerinde dahi bu mümkün değildir…

Hayvanlarla kurduğumuz ilişkide bile koşullarımız vardır.
Bir köpekle yaşamaya başlarken tuvalet eğitimi verir, biraz zaman tanır, 3 ay, 6 ay bekler, baktın ki hiç öğrenemiyor, en sonunda bir barınak aramaya başlarsın.
İstediklerimizi gerçekleştirdiği takdirde sevgimiz yolunda devam eder…
Çocuklar dışında hiç kimseye koşulsuz bir sevgi duyulacağını düşünmüyorum. Çocuklarda da ancak belli bir yaşa kadar bu mümkündür sanırım. Sonrasında karşılıklı istek ve dengeler giriyor devreye.

En basit şekliyle insan ilişkisi şöyle gelişir; biri diğerine ‘merhaba’ der ve karşılığında bir ‘merhaba’ bekler.
Sonra ‘merhaba, nasılsın?’ şeklinde devam eder… ‘merhaba, iyiyim, sen nasılsın?’ yanıtıyla yol alır..

Biri diğerine karşılık vermez ise, ‘merhaba’ diyen, şansını bir kere daha dener, sonra bir kere daha ve ses çıkmazsa ‘E seninle mi uğraşacağım’ diyerek yoluna devam eder’

Evet bu kadar basittir!
Olduğumuz hâlimizle kabul görmek çok ender karşılaşacağımız bir durumdur.
Bizi tüm defolarımıza rağmen kucak açan insanlar olabilir mi gerçek hayatta?
Sevgi talepkârdır…
İnsandan bir kutsal yaratmayı bırakmak gerekir.

Mucizevi bir varlıktır evet, ama bir o kadar da güzel ve kusurludur.

Koşulsuz sevmek bir erdem de değildir üstelik.
Son derece insanidir.
İnsanı kutsamaktan vazgeçin, vazgeçelim, ahlâklı olmayı öğretmeye de kalkmayın lütfen!

Aşkta illüzyon sona erdiğinde, insan ilişkisini sorgulamaya başlar.
Bizi sürekli kıran, üzen, ilişkinin bir ucundan tutmayan, duygusal ihtiyaçlarımızı görmezden gelen kişiyi evet sorgularız. Ve bunları karşımızdakinden bekleriz. Bunun adı koşullu sevmekse eğer öyle olsun. Ancak bunları beklemek son derece insanidir. Diğeri bencil, kendi istediği ilişki biçimini dayatan insan örneğidir.

Çok ahlâklı olduklarını düşünenler kendilerini sorgulamalıdır!
Kenarda durarak mı ahlâklıdırlar, sunulan tüm ahlâksızlıklar içerisinde ahlâklı olmayı seçerek mi ahlâklı olmuşlardır?

İnsan koşulsuz bir sevgiye kendini adayacak bir varlık değildir, olmamalıdır da.

İnsandan kutsal yaratma çabası kimin ne işine yarar?
Neden?
Nedir bu kutsal sahi?

Annelik kutsaldır.
Aile kutsaldır.
Öğretmenlik kutsaldır.
Doktorluk kutsaldır.
Askerlik kutsaldır.
Şehit olmak kutsaldır.
Bayrak kutsaldır.
Evlilik kutsaldır.
?
Eylemleri ‘kutsal’ yapan eylemin kendisi değil toplum yapısıdır.
‘Kutsal’ ön kabullerle bastırılmış aksi iddia edilemez mefhumlarla bezendirilmiş, bu sebeple özünü yitirmiş bir kavramdır.
Bir insanın başına gelebilecek en büyük tehlikedir benim gözümde.
‘Kutsal’ adalet barındırır mı?
‘Kutsal’ olanın dokunulmazlığı varken ‘adalet’ duygusuna nasıl yaklaşacağız?
‘Kutsal’ı sorgulayamazsın!
Sorgularsan ‘kutsal’ olmaz!

Annelik eşsiz duygulardan biridir bir kadın için. Bir annenin yaşadığı fedakârlıklar saymakla bitmez ancak annenin tüm yaptıklarına ‘kutsal’ atfedildiğinde anneliği bu şekilde yaşamayan, hiç annelik yapmayan anneler de mümkün olduğuna göre anneliğin kendisine nasıl ‘kutsal’ diyebiliriz?
Kişiden bağımsız ‘anne, annelik’ olabilir mi?

Aile ‘kutsal’dır. Aile, içindeki bireyleriyle aileyi oluşturur, ailenin çocuğa zarar veren yanı da mümkünse aileyi kişilerden bağımsız nasıl ‘kutsal’ ilân edebiliriz?
Aile sebebiyle çocukluğumuzdan bu yana getirdiğimiz travmalarımız, sıkıntılarımız, acılarımız yok mu hiç? Kim bilir üzerimize yüklenen binlerce şey ile kendimizi var etmeye çalışırken, çaba gösterirken, tüm bunlardan bağımsız,
‘Aile kutsaldır’ deyip kenara mı çekileceğiz?

Hastasını ölmekten kurtaran doktor ‘kutsal’ sayılırken, bina yaparken tuğlayı doğru bir şekilde koyduğu için belki de depremden sağ çıkmana sebep olan ‘inşaat işçisi’ neden ‘kutsal’ değildir?
‘Kutsal’ sorgulanmalıdır…

Hiçbir şeyin kendisi ‘kutsal’ değildir, onu ‘kutsal’ yapan sadece toplumdur.
‘Kutsal’ olana dokunduğunda ‘inanan’ incinirken, sorgulanmadığında da ‘adalet’ duygusundan uzaklaştığını hissedip incinemez mi insan?

İnsandan kutsal yaratmaya çalışmak ve koşulsuz sevmesini beklemek kadar gerçek dışı bir şey olamaz…

Tanrım; sen beni ‘koşulsuz sevgi’ deyip duran sahtekâr bir takım gurulardan, tuhaf yaşam koçlarından, kendisini pirüpak gören insandan koru lütfen!

Yap bunu olur mu…

Ben pirüpak hiç olmadım, en az sizin kadar!

Arzu BURSA