Fransa’da Sarı Yelekliler Ä°syanı

Fransa’da sarı yelekliler, Paris’in ve diÄŸer ÅŸehirlerin sokaklarında isyan fırtınası estirince haliyle gözler Fransa’ya çevrildi. Herkes sarı yeleklilerin kim olduÄŸunu merak etmeye baÅŸladı. Sarı yelekliler ve bu asi fırtınayı anlamaya, analiz etmeye çalışıyor gerek hükümet, gerek basın mensupları, yazarlar, gerekse Fransız sosyalistleri… Yine Türkiye’den solcular, aydınlar, ilericiler, yazarlar, gazeteciler yahut baÅŸka ülkelerden insanlar merak ediyor bu halk hareketini.

Peki, kim bu sarı yelekliler? Neden sarı yelek? Fransa solu neden ilk başta bu harekete mesafeli durdu? Hareket nasıl patlak verdi? Bu hareketin içinde sağcılar, ırkçılar var mı? Bu hareket birden mi patlak verdi yoksa bardağı taşıran son damla mıydı?

Macron’un işçi ve emekçilerin haklarını tırpanlayan reform yasalarına karşı iki yıldır direniÅŸ süreci yaÅŸanıyor. Bu yıl direniÅŸin üçüncü sezonunda sarı yelekliler isyanı ortaya çıktı. Paris ve diÄŸer ÅŸehirlerin sokaklarında direniÅŸ ve eylemler sürerken bir baÅŸka isyanı mı mayaladı?

Paris’te yaÅŸayan ve tüm bu süreçleri yakından takip eden, eylemlere katılan biri olarak gözlemlerimi, naçizane analiz ve fikirlerimi aktarmaya çalışacağım.

Bugüne gelmeden önce yaklaşık üç yıldır devam eden Macron hükümetinin Yeni Ä°ÅŸ Yasasına karşı yürütülen grevlere bakmak gerekir. Üç yıl önce “nuit debout” (gece ayakta), “Paris ayakta” eylemlerine bakmayı unutmamak gerekir. Zira ” nuit debout” sürecinde insanlar, “demokrasi nedir”, “temsili demokrasi nedir” tartışması yapmaya baÅŸlamışlardı. Büyük meydanlarda forumlar kurulmuÅŸ, yüzlerce insan bu tartışmalara katılmıştı.

Fransa’daki bu süreci takip edenler hatırlayacaktır, döneme damgasını vuran slogan, “Police partout, justice nulle part!” Yani “Polis her yerde, adalet hiçbir yerde” sloganı. Fransız halkının uzun yıllar sonra polis ÅŸiddetiyle tanıştığı bir dönemdir bu. Yine aynı yılın 1 Mayıs yürüyüşünde, polis, kitleye gaz bombalarıyla saldırmıştı. Bunlar hep ilklerdi. Polis ÅŸiddetine baÅŸlarda ÅŸaşıran Fransız halkı, hızla bu sürece alıştı ve kendini koruma yöntemlerini öğrendi. Gazın etkisini azaltacak karışımlar yapmayı, limon, göz solüsyonu gibi gazdan korunma yöntemlerini keÅŸfetti. Fransız sosyalistleri ve anarÅŸistler, anti-faÅŸistler, anti-kapitalistler bu süreçte hep sokaktaydı.

Türkçesi Yeni Çalışma Yasası olan Loi Travail, işçi sınıfının mücadelelerle elde ettiÄŸi hakların gasp edilmesiydi. Fransa’da tartışmalı OHAL ve vatandaÅŸlıktan çıkarılma yasalarının ardından Loi Travil ile hak gaspları zirveye varmıştı. Fransa polisi, 2016 yazı boyunca devam eden Loi Travail yasasına karşı yapılan eylemlere sert ÅŸekilde müdahale etmiÅŸti.

Loi Travail karşıtı eylemlere gençlerin yoğun katılımı tesadüf değildi. Gençler, mevcut sistemde geleceğini göremiyor, bundan dolayı haklı bir öfkeye sahipler.

Kapitalist sistemin geldiği aşamada mevcut ekonomik durumun faturası emekçilere kesiliyor. İşçiler, çalışma şartları kötüleşen sağlık emekçileri, ev yardımı kesilen öğrenciler, vergisi artırılan emekliler, tüm memurlar, işsizler ve de onur kırıcı politikalara maruz kalan göçmenler. Kapitalizmin krizinin faturası ezilenlere ödetilmeye çalışılıyor.

Macron, iktidara geldiği günden beri işçi ve emekçilere yönelik saldırıları devam ediyor. Çalışma yasası ile esnek çalışmanın esas kural haline getirilmesinden sonra eğitim, sağlık, demir yollarında çalışan memur ve emekçilere ciddi saldırılar devam ediyor. Macron, bu yasada geri adım atmayacağını sürekli olarak yineliyor. Buna karşı ise işçi ve emekçilerin, gençlerin direnişi, grevleri devam ediyor.

Evet, Fransa üç yıldan beri büyük grev eylemleriyle sarsılıyor. Bu yıl işçiler şalter indirdi, öğrenciler üniversite işgalleri yaptılar. İşte böyle hareketli, direngen bir süreç. Sonra hiç beklenmedik bir anda, beklenmedik bir şekilde sarı yelekliler meydanlara damgasını vurdu.

Sarı yelekliler öyle ki estirdikleri fırtına ile sokakları kuÅŸattılar. Paris, ’68’den beri ilk kez bu denli kitle öfkesine ÅŸahit oldu. Kaldırım taÅŸları söküldü, Paris’in en turistik caddesi ve burjuvazinin kalbi Champs-Elysees (Åžanzelize)’de barikatlar kuruldu. Paris’in birçok bölgesi ve diÄŸer ÅŸehirlere sıçradı bu ateÅŸ. Sanki komünarların, ihtilalcilerin ruhu dirildi, sokaklar yangın yerine döndü. Fransız basını, iç savaÅŸ görüntüleri gibi diye manÅŸetler attı. Herkes ÅŸaÅŸkın aslında, ne olduÄŸunu anlamaya çalışıyorlar. Bu yüzden çok farklı yorumlar yapılıyor.

Kimisi “Avrupa Baharı” diyor, kimisi Gezi direniÅŸi gibi diyor, kimisi faÅŸizmin ayak sesleri diyor. Evet, ortada fırtına gibi esen, geri çekilmeyen, meydanları tutuÅŸturan bir halk hareketi var. Haklı talepleri ve haklı öfkeleri var.

Arap baharına gönderme yaparak ” Avrupa baharı” tanımlaması bu tabloya uymuyor zannımca. Zira “arap baharı” diye nitelendirilen sürecin bahar deÄŸil zemheri getirdiÄŸini gördük. Gezi direniÅŸine ise benzer yanları bulunsa da bire-bir aynılaÅŸtıramayız. Aslında her isyan geçmiÅŸ isyanlardan bir parça taşır ve her isyan kendi toprağında büyür, kendine özgüdür.

Sarı yelekliler, iÅŸin aslı, alayına isyan der gibiler. Ne iktidar partisi, ne muhalefet partisi, ne sendikalar, ne sol partiler… Hepsine sarı kart çekerek, kendi isyanlarını yarattılar. İçlerinde saÄŸcı da var solcu da; anarÅŸist de var, eylemlere hiç katılmayan da var. Bir nevi herkes kendi isyanın kuÅŸanıp gelmiÅŸ. Bu yanıyla Gezi direniÅŸine benzer.

Eylemcilerin ellerinde Fransa bayrağı da var, Che resminin olduÄŸu bayraklar da var. Eylemciler, Fransız ulusal marşını da söylüyor, enternasyonel marşını da söylüyor. Ellerideki dövizlerde, Fransız ihtilalinin simgelerinden olan ve Fransa’da tüm resmi dairelerin giriÅŸinde yazan, “Özgürlük, EÅŸitlik, KardeÅŸlik” kelimelerinin üzerine bir çizgi çizerek eleÅŸtiriyorlar. Bu kavramların anlamının yeniden hayata geçmesini istiyorlar. Sefalet eken öfke biçer diyorlar. Hep birlikte kazanacağız diyorlar, herkesi sokaÄŸa, desteÄŸe ve dayanışmaya çağırıyorlar.

Yeter artık diyorlar, bu yaşam mı diyorlar, sefalet neden hep bizim payımıza diyorlar. Çoğunluğu asgari ücretle geçinmeye çalışan işçi ve emekçiler. Sarı yeleklilerin en önemli farkı, bu zamana kadar sınıfsal mücadelenin dışında yer alan toplumsal kesimlerin ve taşranın da alanlara çıkmasıdır. Fransız halkının büyük çoğunluğu bu hareketi destekliyor. Zaten bir halk hareketi ve bir halk direnişi. Öncüsü yok, örgütleyicisi yok.

Ä°le-de-France’ın, Melun bölgesinden bir tır ÅŸoförünün, akaryakıt zammına karşı attığı bir twit epey ses getirdi. 17Novembre (17 Kasım) etiketiyle sosyal medyada tartışma ve örgütlenme süreci baÅŸladı. 17 Kasım’da yol kapama ve blokaj eylemleri yapıldı. Bu eylemler, Fransa genelinde yayıldı. Polisle çatışmalar yaÅŸandı. Göstericiler simgesi haline gelen sarı yelek, hem her araçta bulunma zorunluluÄŸu olan “yüksek görünürlük yeleÄŸi” hem de işçilerin çalışma saatlerinde giydikleri bir yelek.

24 Kasım’da onbinlerce hatta yüzbinlerce kiÅŸi bu eylemlere bulundukları yerden katıldılar. Champs-Elysees’de (Åžanzelize) barikatlar kurulup, kaldırım taÅŸları sökülerek polisle çatışmalar yaÅŸandı. Burjuvazinin kalbi Åžanzelize isyan alanına dönüştü.

24 Kasım eylemlerinden sonra Macron, “protestocuların sesini duydum” dedi. Hükümet sözcüsü Benjamin Griveaux ise görüşmeye açık olduklarını söyledi. Sarı Yelekliler gerekli temaslarda bulunmak için resmi heyet kurdu. Sosyal medyadan açıklama yapan heyet, Emmanuel Macron hükümetine iki teklif sundu. Eylemciler, “Bütün vergilerin düşürülmesi” ve “Ekolojik geçiÅŸ, satın alma gücü, güvensizlik” konularını tartışmak için bir “vatandaÅŸ meclisi” oluÅŸturulmasını talep etti. Açıklamada, “Tek arzumuz, bu tekliflerin referanduma sunulmasıdır” denildi. Aralarında eylemi baÅŸlatan Eric Drouet ve Priscillia Ludosky’nin de bulunduÄŸu sekiz sözcünün lider olmadıkları, yalnızca sözcü oldukları bildirildi.

1 Aralık’ta gerçekleÅŸen eylemler ise Paris’i ve Fransa’yı yaktı geçti. Polisin sert müdahalesina raÄŸmen kitle geri çekilmediÄŸi gibi öfkesini biledi. Kitlenin öfkesini hiçbir ÅŸey durduramadı. Hatta öyle ki valilik binası ateÅŸe verildi. Sokaklarda “Macron istifa” sloganları yankılandı. Sadece Paris sokaklarında deÄŸil, Marseille, Bordeaux, Toulouse ÅŸehirlerinde de barikatlar kuruldu, çatışmalar yaÅŸandı.

Fransa İçiÅŸleri Bakanlığı’dan yapılan açıklamada, ülke genelinde düzenlenen akaryakıt zammı protestolarına 136 bin kiÅŸinin katıldığı, olaylarda 263 kiÅŸinin yaralandığı ve 630 kiÅŸinin gözaltına alındığı bildirildi.

1 Aralık eylemlerinde kitle öfkesi ve ÅŸiddeti sokaklarda adeta bir kasırgaya dönüştü. G-20 zirvesinden dönen CumhurbaÅŸkanı Macron, soluÄŸu acil durum toplantısında aldı. Ordu’dan takviye güç istendi. Hatta OHAL uygulaması gündeme geldi. Macron, ÅŸiddet eylemlerini gerçekleÅŸtirenlerin, bunun sorumlularının bedelini ödeyeceÄŸini söyledi.

Fransa’da bir direniÅŸ süreci yaÅŸanıyor. Zamlara ve vergilere karşı bir baÅŸkaldırı yaÅŸanıyor. Bir halk hareketi ve sosyalistlerin öncülüğünde deÄŸil. Her kesimden insanın katıldığı bir hareket. Sarı Yelekliler hareketi ilk baÅŸladığında tereddütlü yaklaÅŸan sendikalar ve sol hareket, eylemlere destek çaÄŸrısı yaptı. Ä°lk baÅŸlardaki tereddüt, ulusalcıların bu eylemlere katılmasıydı. Elbette bu direniÅŸten siyaseten nemalanmak isteyen gericiler var. Lakin ortada bir halk direniÅŸi ve halk hareketi var. Sosyalistlerin, ilericilerin, anti-faÅŸistlerin, muhaliflerin görevi bu isyana kayıtsız kalarak izlemek deÄŸil, bu halk hareketine destek vermek ve direniÅŸe katılmaktır. Sosyalistlerin görevi, kitlelerin isyanına kulak vermek ve sahiplenmektir. Nitekim öyle de oluyor, sarı yelekliler ve kırmızı yelekliler bir isyanın ezgisinde yerlerini alıyorlar. Hep birlikte güçlüyüz ve hep birlikte kazanacağız. DireniÅŸ devam ediyor. 8 Aralık cumartesi günü yine meydanlarda olunacak.

Bu halk hareketinin en büyük zaafı önderliÄŸinin olmaması. Lakin kapitalist sisteme isyanın tohumlarını ekiyor bu direniÅŸle. Yıllar önce Bastille zindanlarına atılan devrimcilerin ruhu ayaÄŸa kalkıyor. Avrupa’da bir heyula… Sarı Yeleklilerin eylemi, Belçika ve Hollanda’yı sardı bile. DireniÅŸ, güzel yollarda açar harekete. Yeni olan eylem alanlarından filizleniyor. Ä°nsanın, insanca yaÅŸayacağı bir baÅŸka dünya mümkün. Ä°nsana, hayvana, doÄŸaya deÄŸer verilen, sömürünün ve zulmün olmadığı bir dünya hayal deÄŸil. Yine, yeniden; EÅŸitlik, kardeÅŸlik ve özgürlük!