Eğitimde düşünmeyi öğretebilme…

Her yıl eğitim-öğretim yıllı başladığında, hep olumsuzluklar dile getirilir. Okulların fiziki yetersizliği, öğretmen sayısının azlığı, sınıfların kalabalık oluşu,okul müfredatının yetersizliği, eğitimde fırsat eşitliğinin olmaması… V.b. Her yıl genellikle aynı şeylerden söz edildiği halde, çözüm için gereken çaba da gösterilmemektedir.

Eğitimde bütün bu eksikliklerin yanında üzerinde durulması gereken bir eksikliğinde “Öğrencilerin nasıl düşüneceklerini bilmemeleridir.” Sistemli düşünmeyi bilmedikleri gibi,eğitim sisteminde öğrenciye düşünmeyi öğretecek bir çabanın da olmadığını söyleyebiliriz.Lise son sınıf müfredatına konulan iki saatlik Felsefe dersiyle sözde bu amaç gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.Ancak,Bu iki saatlik dersle bu amacın gerçekleşmediği net bir şekilde görülebilmektedir.Çok basit bir konuda bile öğrencinin fikir yürütemediği hepimizce bilinmektedir. Oysa Felsefe eğitimiyle öğrencinin aklının sınırlarını genişletmek ve bir problem için yaratıcı çözüm geliştirmek için nasıl düşünüleceğini, kısacası düşünmeyi öğretmek gerekir. Düşünmeyi bilmek, iyi bir eğitimin öğrencilere kazandırdığı bir beceri olmalıdır. Düşünme yeteneğimiz, yeni bilgiyi ne kadar iyi alabilmemiz ve işleyebilmemiz üzerinde de etkilidir.

Düşünebilmeyi öğretmek için ne yapılmalıdır? Bunun için öğretici davranışı nasıl olmalıdır? Düşünmeyi öğrenmek isteyen biri ne yapmalıdır?

Bu yeteneğin geliştirilebilmesi için sınıfta kullanılan zamanın bir bölümü öğrencilere bir konuyu sadece hatırlamaları için değil, bunun nedenini sorgulamaları ve düşünmelerini sağlamak için kullanılmalıdır. Özellikle zor öğrenen öğrencilerin bu zamana daha fazla ihtiyacı vardır. Her konuda olduğu gibi düşünmeyi öğrenmek de bu konu üzerinde pratik yapmayı gerektirir. Düşünmeyi öğretebilmek için; öğrencinin tartışılan konu üzerinde kendi düşüncesini gözden geçirecek fırsatın verilmesi, sadece zeki çocuklar doğru düşünür fikrinden vazgeçip, sınıf içerisinde bütün öğrencilere düşüncelerini açıklama fırsatı vermek,

Onların gördükleri ve duydukları şeyler hakkında düşünmelerini teşvik etmek gerekir.

Bütün yönlerden bakmayı öğretmek, Öğrencileri diğer bakış açılarını dikkate almaları için teşvik etmek, aynı olay üzerine yazılmış farklı kitapların olayı ne kadar farklı yorumlar ile ele alacağını örneklerle göstermek gerekir. Öğrenci farklı bakış açılarını dinlerken görüş açısı genişler. Öğrencilerden kendilerini başkalarının yerine koymasını(Empati yapmasını)isteyin. Öğrencilerde başkalarının nasıl düşündüğünü ve hissettiğini anlamaya çalışma alışkanlığını geliştirin. Öğrencilerin yaratıcılıklarını ve kendi görüşlerini geliştirmelerinde ihtiyaç duyacakları pratik yapma fırsatınının verilmesi gerekir.

Araştırmalar göstermektedir ki, ilköğretim ve orta öğretimde öğretmenler bir derste onlarca soru sormasına rağmen bu soruların % 90’ının cevabı ezberlenen bilgilerdir.
Çeşitli amaçlara hizmet edecek şekilde sorular sorulabileceği gibi öğrencilerin düşünmesini sağlamak için de sorular sormak gerekir. Öğrencinin hayal gücünü geliştirmesine fırsat verilmelidir. Hayal gücü doğal akıcılığı olan bir düşünme biçimidir ve çok hassastır. Küçümsendiğinde veya eleştirilerek, ilgisizlikle dinlendiğinde hemen durur. Hayal gücü, yaratıcılığın aracı olduğu için hassasiyetle dinlenmeli ve önemsenmelidir.

Bütün bu öneriler, çağdaş eğitimde olması gereken ilkelerdir. Çağdaş eğitim anlayışını benimseyen ülkeler bu ilkelerin uygulamasını gerçekleştirmeyi, eğitimin bir zorunluluğu olarak görmekte ve bu işe ilköğretimde başlamaktadırlar. Çağdaş bir ülke olmayı esas alan Türkiye’de, çağdaş eğitimin bu ilkelerini uygulamanın artık zorunlu hale geldiği görülmektedir. Bunu uygulamada öğretmenlere büyük bir sorumluluk düşmektedir. Düşünmeyi bilen öğrenciler yetiştirme dileğiyle başarılı bir eğitim-öğretim yıllı diliyorum.

Sosyolog-Rehberlik Ve Aile Danışmanlığı Uzmanı

Arslan ÖZDEMİR