Dersimli Ali Kemal Hoca, Apo’nun Mektubu ve ‘Sıkışmış’ Dersim

Dersim, fena halde Kürt sorunu içinde. En son saÄŸolsun bizim Mazgirtli Ali Kemal hoca ‘Kürt bilgesi’ sıfatıyla sahne aldı; MÄ°T eliyle adaya giderek hem ‘akademisyen’ kimliÄŸini hem de Dersim’i epeyce zedeledi. Neticeten Öcalan’dan getirdiÄŸi mektup doÄŸru çıksa bile, ÅŸahsi olarak yıpranması yirmi dört saati bulmadı.

Dersim’in, tarihi boyunca Türk ve Kürt hinterlandı arasında ‘sıkışmış’ pozisyonu tüm görkemiyle devam ediyor. Apo’dan Fatih’in çatısı altında seçildiÄŸi TKP’ye, ordan onun kalben ve aklen baÄŸlı olduÄŸu SMF’ye, herkes günlerdir bugünkü seçim için ‘tarafsızlık’ çaÄŸrısı yaptı. Ama baÅŸkan, ortalama demokratik tepkilere ve seçmeni olan Dersimliler’in baskısına daha fazla dayanamadı ve son anda Ekrem’e oy verme çaÄŸrısı yaptı. ‘Sıkışmışlık’a bundan daha iyi bir örnek olamaz herhalde.

Dersim tarihte de böyleydi, Osmanlı Meclis-i Mebusanındaki ilk milletvekili, Düzgün Baba dağının karşısındaki Qıl köyünden bir peynircinin oÄŸlu olan ve Sorbounne’da hukuk okumuÅŸ Lütfi Fikri bey idi. Abdulhamit’in koyu baskıcı rejimine raÄŸmen Meclis-i Mebusan’da Kuran’ın okunma ÅŸeklinden, iÅŸkencenin yasaklanmasına, ordan da kadınların eÄŸitim ve oy hakkına dek adeta bir devrimci önergeler manzumesi vermiÅŸti, Abdulhamit onu sürgün ve bir gemide yirmi dört saat kürekle cezalandırdı. Lütfi Fikri bugünkü koÅŸullarda dahi ‘aydınlanmacı’ sayılabilirdi. Cumhuriyet’in ilanını da gören bu deÄŸerli adam, ‘milli’ bir renk vermemiÅŸti.

Cumhuriyet’in ilk meclisinde (23 Nisan 1920-16 Nisan 1923) Dersim milletvekilleri beÅŸ kiÅŸiydiler. 72 kiÅŸilik Kürt milletvekilleri içinde sayılıyorlardı ve aralarında KurtuluÅŸ Savaşı’nda çeÅŸitli cephelerde savaÅŸmış Hasan Hayri de, Sıvas Mahkeme üyesi Mustafa Zeki bey de vardı, ancak bu beÅŸ milletvekili TBMM albümüne ‘Kürtçe (veya Zazaca) bildiklerini’ nedense yazdırmadılar. Oysa Van, Siirt, MuÅŸ ve Diyarbakır vekilleri ‘Kürtçe bildiklerini’, Ergani vekili ise ‘Kürtçe ve Zazaca bildiÄŸini’ yazdırmıştı (Ä°. GöldaÅŸ, Lozan Biz Türkler ve Kürtler, 2000).

Ama bu kiÅŸiler kısa bir süre sonra ‘Dersim’e Özerklik’ için bir tür kanun teklifi verdiler ki, dünya tarihinde de -tesadüfe bakın ki- ilk siyasal özerklik denemesi 1921’de Finlandiya’da ortaya çıkmıştır (T. Benedikter, Modern Özerklik Sistemler, 2014)

Åžunu söylemek istiyorum: Diyap AÄŸa ve Hasan Hayri bey, Dersim’in otonom yapısının ta 1921’de farkındaydılar, siyasal veya berrak bir ÅŸekilde deÄŸil ama bunu hissediyorlardı, çeÅŸitli cephelerde -mesela Ruslarla savaÅŸta-, meclis görüşmelerinde, hayat onlara bunu öğrenmeleri için epeyce fırsat sunmuÅŸtu.

Dersim, ister Türklerle, ister Kürtlerle yaÅŸasın bu ‘çeliÅŸik’ konumunun farkında olmak zorunda ve aslında ta 1878’den beri hep -ağır aksak, üstü örtülü veya açık- olmaya da çalıştı. Karşısındaki güçler çok makro bir alanda ve sayısal, örgütsel, askeri ve diÄŸer yönlerden çok güçlüler, Dersimli sayısı az, Avrupa’ya da dağılanları sayarsak ancak yarım milyon ederler. Karşılarındaki güçler ise on milyonlarla ifade ediliyor.

Dersim eski kayyumu ve ÅŸu anki valisinin sosyal ve dinsel çalışmaları ve PKK’nın yakında toplayacağını açıkladığı ‘Dersim Kongresi’ de bir gösterge olsa gerek.

En iyisi Dersim’e bir tür siyasal özerkliktir. Etnik, dini ve kültürel bir azınlık bölgesi olan bu bölgeyi korumanın yolu galiba bundan geçiyor.

Hüseyin AYGÜN