Cinsiyetçi Dilden Ne Kadar Uzağız

Neden eleştirdiğimiz, fikrini beğenmediğimiz yahut sevmediğimiz kişinin cinsi kadın olunca hemen bel altı laflar edilir? Neden o kişinin, cinsel kimliğine göndermeler yapılarak, kadınlığı aşağılanır? Mesela karşı mahalleden bir kadın söz konusu ise ona cinsiyetçi hakaretler etmek mubah mıdır? Fikirsel olarak karşısında olduklarımıza bangır bangır eril dil kullanılması bizi rahatsız etmez mi? Rahatsız etmiyorsa bu bir sorun değil midir? Peki bu eril dil cinsiyetçilik her gün kendini nasıl üretir? Bizim mahalle bundan muaf mıdır?

Son günlerde gündemde olan Hülya Avşar ve Niran Ünsal meselesinden bahsediyorum. Sosyal yal medyada yapılan cinsiyetçi paylaşım ve yorumlar tiksindirici boyuta varıyor. Hülya Avşar’ın referandumda ‘evet’ diyeceğini açıklaması yahut Niran Ünsal’ın ticari kaygılarla türban takıp sonra açılmasını elbette eleştirebiliriz. Hatta AKP iktidarı süresince, din tacirliğine ve insanların nasıl yozlaştığına dair iyi bir örnek olarak teşhirde ederiz. Buraya kadar her şey normal.

Peki, eleştiri nerede başka bir yere eviriliyor? Neden hızla cinsiyetçiliğin sularına kulaç atılıyor?

Sosyal medya bazen turnusol kâğıdı görevini oynuyor. Cinsiyetçilik patır patır dökülüyor, yorumlarda, esprilerde, eleştirilerde… Bizzat kendi mahallemizde yani sol cenahta oluyor hem de bunlar. Hatta kimi zaman bu cinsiyetçi dili eleştirdiğimizde ‘ya ne oluyor size, Hülya Avşar’ı mı savunuyorsunuz’a geliyor söz. Bahsi geçen kim ise ona atıfta bulunarak, onun ettiği sözler, davranışlar tutumlar getiriliyor önünüze ve üstüne eleştirdiğiniz için azar yiyorsunuz. Sanki onların tutumlarından biz sorumluyuz gibi…

Oysa biz kendi davranışlarımızdan, tutumumuzdan sorumluyuz. Düşüncelerimizi, davranışlarımızı, ilkelerimizi karşıdakine göre belirleyemeyiz. Şayet düşünsel tutarlılığımızı karşıdakine göre belirliyorsak pek de farkımız kalmaz eleştirdiğimizden. Mesela biz ahlakımızı karşıdaki kişinin ahlakına göre mi belirliyoruz? O halde ikiyüzlülük bataklığı kurumaz bilakis bataklıkta debelenip durulur. Sonrada bu bataklık neden kurumuyor der, söyleniriz.

Peki, bu lanetlediğimiz cinsiyetçi dil her gün nasıl kendini üretiyor? Yoksa sadece bize dönük kullanıldığında mı lanetliyoruz? Hadi devam edelim, daha cüretli tartışalım; karşımızdaki ırkçı faşist düşünceye sahip bir kadınsa yahut burjuva sınıfından bir kadınsa sinkaflı sözler, espriler mubah mıdır? Peki, bu cinsiyetçi dili Marslılar mı üretiyor?

“Dil tarafsız değildir. O, yalnızca düşünceleri taşıyan bir araç değil; bizzat düşüncelerin şekillenmesinde etkendir.” (Dale Spender) Dili kullanmamızı sağlayan araçlar olan kelimeler de, zihindeki imgeleri, fikirleri canlandırıp beynimizin içinden çıkarak paylaşmamızı, iletişim kurmamızı sağlamanın yanı sıra; düşünceyi kendi içinde sınırlandıran ve kendi gerçekliğinin dayatmasıyla düşüncenin kalıplarını hazırlar.

Altını çizerek belirtmek gerekir ki, eril dil hiç masum değildir. Ne yazık ki, tacizden, kadın cinayetlerine varan, kadınlara cehennem olan o yolun taşları eril dilde döşenir, inşa edilir. Aman şaka dediğimiz o eril espriler aslında masum değildir. Günlük hayatta kullandığımız dilde, eril dilin her hali karşımıza çıkar. Özetle, eril dili Marslılar ya da sadece kaba cinsiyetçiler değil bizde üretiyoruz. Bazen inceltilmiş haliyle, bazen çeşitli kılıflar uydurarak, bazen gayet yalın haliyle… Farkında olarak yahut olmayarak evet, biz de üretiyoruz…

O zaman farkındalık yaratalım. Kendi mahallemizde cüretle mücadele edelim. Gocunacak bir şey yok, yapacağımız tek şey bu gerçekle yüzleşmeyi sağlamak. Erkek egemenliğinin sürdüğü bir dünyada eril dilden kimse muaf değil. Eril, cinsiyetçi dilden arınmadan kadının özgürleşmesi ne kadar mümkün?

Ancak dildeki cinsiyetçi kalıpların ortadan kaldırılmasıyla, kadının erkek tahakkümünden arınıp özgürleşmesi mümkün olabilir.

Eril dil her gün farklı örneklerle karşımıza çıkan bir olgu. Kadınlar söz konusu ise fikirleri değil bedenleri hedef olur. Bunu en çok siyaset alanında görüyoruz. Kimi zaman HDP’li kadın bir vekil, kimi zaman diğer siyasi partilerden kadın vekiller bu eril dilin hedefi oluyor. Kimi zaman bir sanatçı kadın, kimi zaman muhalif olan tüm kadınlar…

Aslında eril dilin hedefi tüm kadınlardır. Kadın kimliğine saldırır eril dil. Tamda bunun için karşısında durmalıyız. Ben bir kadın olarak eril dili gördüğüm her yerde rahatsız oluyorum. Bizim mahallede olunca sempatik olmuyor yani. Bilakis kendi mahallemizde gördüğümüz zaman en fazla biz mücadele etmeliyiz. Alışkanlıklar güçlüdür. Eril dilin, binlerce yıllık hükmünü düşününce alışkanlığın ne kadar köklü olduğu aşikar. O halde bizim eril dile karsı mücadelemizde sürekli ve köklü olmak zorunda. En önemlisi ise kendi evimizin önünü süpürmeyi ihmal etmemek, aman canım diyerek görmemezlikten gelmeyelim. Tutarlığımız ancak o zaman anlam bulur.