Dünya kültürünün taşıyıcılığını yapan kadim halk: Çingeneler

8 Nisan Dünya Çingeneler Günü. Yeryüzünün kadim halklarından biri olan çingeneler, yüzlerce yıldır göçebelikle yarı göçebelik arasında farklı yaşam tarzlarına sahip olarak dünyanın neredeyse her ülkesinde yaşadı. 

Tarihsel kaynaklar çingenelerin anavatanları olan Hindistan’dan savaşlar, çeşitli sebepler nedeniyle dağıldıklarını gösterdi ve bu milletin bitmeyecek göç olgusu başladı.

Yola çıkış tarihleri, göç yolları, sınıfsal ve kastsal farklılıkları Çingene kavimlerinin bugün de adlarını oluşturur. Rom (Roman), Dom, Lom, Abdal, Ashkal, Mugat ve daha nice kavimler dünyanın dört bir yanına dağılmış, büyük bir ihtimalle Çingene olmayan “gadjolar” tarafından verilen Çingene ismiyle adlandırılmışlar. Yüzyıllarca bu kelime, bu halkı aşağılamak için sıfat olarak kullanıldı hala da kullanıyor. Son olarak nefret söylemini, ırkçılığı, ayrımcılığı ortadan kaldırmak amacıyla lügata ‘roman’ kelimesi eklendi. Dünya kültürünün taşıyıcılığını yapan bu sanatsal topluluklar günümüzde romanlar olarak anılmaya başlandı. Balkan Savaşı’ndan, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’na ve sonrası dönemlerde milyonlarca Çingene göç yollarını değiştirip farklı coğrafyalara yönelmek zorunda kaldı. Irkçılık ve ayrımcılık, özellikle Nazi Almanyasında doruğa ulaştı.

NAZİLERİN ÇİNGENE KATLİAMI

Nazilerin ölüm kamplarında 500 bine yakın Roman, can verdi. Kurtulanlar Avrupa’nın dört bir yanına dağıldı. Bu büyük felaketten sonra Romanlar pek çok platformda bir araya geldi. 8 Nisan 1971 tarihinde Londra’da toplanan Birinci Uluslararası Roman Kongresi, bu tarihin Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmasına karar verdi.

8 Nisan bütün dünyada, İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından soykırıma uğratılarak katledilen ve sayısı tam olarak bilinmeyen yüz binlerce Roman’ın anısını yaşatmak adına Dünya Romanlar Günü olarak kabul edilmiştir. Bu kongrede, Romanların kullandığı bayrak, gökleri ve yeri temsil eden maviyeşil arka planın üzerine kırmızı chakra (tekerlek) olarak tanımlandı. Tekerlek, hem göçebeliği hem de Hindistan’ın tarihî simgelerinden biri olarak Roman göçünün başlangıç noktasını işaret eder. Ardından gelen yıllar boyunca, dünyanın neredeyse tüm ülkelerinde, Roman toplumu sürekli ayrımcılığa uğradı. İki kutuplu dünyada dağılan Doğu Bloğu sonrasında yükselen milliyetçilik olgusunda, Balkanlar’daki çatışmalı dönem boyunca on binlerce Roman evlerinden edildi. Bu zanaatkar toplum yaşadıkları ülkelerden başka ülkelere göç etmek zorunda kaldı. Bugün de Roman halkına yönelik nefret söyleminin, ırkçılığın, ayrımcılığın ve tahammülsüzlüğün işaretleri hâlâ her yerde görülebiliyor.