Çanlar senin için çalıyor…

“Her şeyi yeniden tanımlamak zorundayız;
‘İnsan olmak ne demektir’ den başlayarak.
Slovaj Zizek

Mutluluk, Türk Dil Kurumu sözlüğünde:”Bütün özlemlere eksiksiz ve
sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu” olarak
tanımlanır. Devamında da Halikarnas Balıkçısı’ndan alınan bir örnek
verilir: “Hele bir de bir kaç sünger bulabilse artık mutluluğunun
sınırı olmayacaktı.”

Mutluluk göreceli bir kavram olduğu için sayısız tanımlanabilir.
Ancak sanırım herkes için bir ortak tanım yapılsa, yaşamımızın temel
amacı şeklinde olur.
Çünkü tüm çabalarımız mutlu olmak için.
Çalışmamız, düşünmemiz, para biriktirmemiz, dost biriktirmemiz…

Her
şey mutlu olmak için ama yine de kime sorsanız mutsuz!
Sanırım herkes mutluluğu ararken yolunu kaybetmiş durumda.
Artık insanoğlu, ne kadar az çalışıp, ne kadar az düşünüp ne kadar çok
yemek yerse, o kadar kendisini mutlu hissedeceğini düşünür olmuş.

Belki de Nietsche’nin dediği gibi, olduğumuz ve olmak istediğimiz
arasındaki uçurumdan dolayı mutsuzuz ve acı çekiyoruz.
Vücudumuzun
üretmekte yetersiz kaldığı melatonin, serotonin ve endorfin
hormonlarını, tüm dünyada pazar payı büyüyen bitkisel takviyelerle
tamamlamaya çalışıyoruz.

Eski Yunan filozoflarına göre mutlu olmak, parayla satın alınan
değerlerle mümkün değildir. Mutlu olmanın yolu, sorgulamaktan,
bilgiden ve özgür olmaktan geçer.
Belki de mutlu olmak için gereken o üç şeyi, dostluk , özgürlük ve
düşünmeyi aynı anda bir araya toplayamamaktan dolayı mutsuzluğa mahkumuz.

Yani siyasi ideolojileri güncellemeden, düşünüp sorgulamadan, ezber
ve amaç yaptığımız için.

Yani oturduğumuz yerde, bir kahramanın çıkıp gelip bizi
özgürleştirmesini beklediğimiz için.

Dostluk ve kardeşliğin temeli olan sevgiyi unuttuğumuz için.

Eğer siyasi ideolojileri dogma haline getirmeseydik, ne mülkiyet
kavgası içinde olurduk, ne de din, mezhep, ırk, millet, renk,mevki,
sınıf vs. farkı!

Eğer bizi özgür kılması için bir kahraman bekleyişinde olmasaydık;
harekete geçer, kendi gücümüzün bilincinde olurduk!

Eğer dostluk, sevgi ve kardeşliğe yabancılaşmasaydık, kendimiz için istediğimiz her şeyi tüm dünya insanları için de isterdik.
Adalet isterdik!
Eşit ve özgür bir dünya isterdik!
Barış isterdik!

Budizm der ki; “Bütün mutsuz insanlar, yalnız kendi mutlulukları
peşinde koşanlardır. Bütün mutlu olanlar ise, başkalarının mutlu olması
için çalışanlardır.”

İnsan nasıl toplumsal bir varlıksa, mutluluk kavramı da, aynı zamanda
toplumsal bir kavram.
İnsanın mutluluğu, insanlığın mutluluğuyla mümkün.
Tıpkı John Donne’nin meşhur şiirinde söylediği gibi:

“Hiç kimse bir ada, tek başına bir bütün değildir.
Herkes anakaranın bir parçası, bütünün bir bölümüdür.
Deniz bir parçacık toprağı alıp götürürse, Avrupa eksilir.
Deniz buru aşındırırsa arkadaşlarının ya da senin toprakların aşınmış demektir.
Her ölüm beni eksiltir,
çünkü insanlığın bir parçasıyım ben.
Bundan dolayı hiç bir zaman çanlar kimin için çalıyor diye sorma
ÇANLAR SENİN İÇİN ÇALIYOR”