Büyük Menderes Havzasındaki Görünür Tehlike!

Büyük Menderes nehri 584 km uzunluğunda, 24 970 kilometre kare drenaj alanına sahip. Havza ülke yüzölçümünün % 3.5 i büyüklüğündedir.

Bu havzadaki ağır metal kirliliği, yaşamımızı tehdit eder duruma gelmiştir. Gerek toprak kirliliği, gerek su kirliliği, gerekse hava kirliliği direkt yaşamımızı ilgilendiriyor. Bu yüzden bu konuda çok daha duyarlı olmamız gerekiyor. Menderesin kirliliği, sulanan araziye de geçiyor. Bu kirliliğin nedenleri sıra ile şöyledir; Yerleşim yerlerinden kaynaklanan evsel atık suları, dere , kanal ve araziye akıtılan jeotermal akarlar, sanayi kuruluşlarından oluşan endüstriyel atık sular. Aşırı, zamansız ve yanlış gübre-pestisit kullanımı etkileriyle kirlenmenin yanında, suların toprak aşınımı ve toprak kaymalarından kaynaklanan durumlardan kaynaklı, topraktaki bazı ağır metallerin suya karışmasıyla menderes yüksek düzeyde ağır metallerden kaynaklı bir kirlilik ortaya çıkarmaktadır. Atmosferdeki hava kirliliğinin nedeni ise şöyle açıklanıyor; Kirliliğin bir bölümünü oluşturan metaller; fosil yakıtların yanması, endüstriyel işlemler, jeotermal santrallerde açığa çıkan gazlar, metal içerikli ürünlerin atık yakma tesislerinde yakılması sonucunda ortama yayılır. Ve bu yolla havada ağır metallerde dolanıma girer. Bu sıraladığımız şeyler kirlenmenin kısaca nedenleridir. Bunların büyük çoğunluğu insan kaynaklıdır. Onun için toplum bu konuda ne kadar duyarlı olursa, insan yaşamına verilecek zararlarda o oranda azalacaktır.

DSİ’nin 2000’li yıllarda yaptığı bir araştırmaya göre, havza ile ilgili şöyle bir istatistik göze çarpıyor. 165 belediyenin atık sularını nehre akıttığını tespit etmiş. Bunların sadece 6’sında kanalizasyon şebekesi olduğu belirtiliyor. İşte kirliliğin bir nedeni hemen kendini ele veriyor.

Yine Denizli, Aydın ve Uşak illerinde Büyük Menderes nehrine atık sularını bırakan 20 tür endüstri kuruluşu tespit edilmiştir. İnsan kaynaklı bir kirletme de budur. Ve nehirdeki kirlilik insan sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşmıştır.

Büyük Menderesle ilgili 2006 ve 2008 yıllarında hazırlanan iki Doktora tezi vardır. Bu tezlerde durumun vahametini açığa çıkarıyor. Nazmi Durukan, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü bölümünde; “Yukarı Menderes Nehri Havzasındaki Makrofunguslarda  Ağır metal içeriklerinin araştırılması” başlıklı tez bize birçok önemli veri sağlamaktadır.

“Büyük Menderes nehri yukarı havzasında 9 istasyonda toplanan makrofunguslarda ve toprak örneklerinden (*)Cr (Krom), Mn (Mangan), Fe (Demir), Cu (Bakır), Zn (Çinko), (*)Cd (Kadminyum), ve PB (Kurşun) metalleri analiz edilmiştir.” Tespit edilen metal miktarların en yüksekleri sıra ile şöyledir; Cr- 161.6 mg/kg kuru ağırlık (ka), Mn-176.4 mg/kg.ka. Fe- 4858mg/kg.ka. Cd- 21.47mg/kg.ka Pb- 19.42mg/kg.ka olarak analiz edilmiştir. Bu miktarlar ise Uluslar arası toprak kirliliği kriterlerine göre çok yüksek olduğu görülmüştür. Bazı istasyonlarda ise Cu ve Zn topraktaki metal miktarlarından daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Örneğin Uluslar arası kritere göre Kadminyum metali en fazla 1-3 mg/kg olması gerekiyormuş. Büyük Mendereste bu (21,47 mg/kg.ka) çok yüksek görülüyor. Diğer tüm ağır metaller için de aynı şey söylenebilir.

Yine Adnan Menderes Üniversitesinde Burcu Keser’de bir tez hazırlamış. Onda da benzer sonuçlar öne çıkıyor. “Aydın İlinde Büyük Menderes Nehri ile sulanan bölgelerde yetişen bazı sebze ve meyvelerdeki Ağır Metal kirliliğinin araştırılması” başlıklı tez. Bu tezde 2008 yılında yayınlanmıştır. “Börülce, Bamya, Mısır, Biber, Ispanak, Patlıcan, Domates, Karpuz ve Fasulye de çeşitli ağır metaller tespit edilmiştir. Bu metaller ise, Cu, Zn, Fe, Pb ve Cd’dır. Aydın-Menderes havzasında 173 000 hektar alanda sulu tarım yapılmaktadır. Bu sulu tarımın su kaynağı da Büyük Menderestir. Havzadaki yer altı sularının da pek farklı olacağı yoktur. Çünkü havadan gelen ağır metaller yağmur sularıyla yeraltına inmektedir. Tarlaya atılan gübre ve ilaçlar yine suyoluyla yer altı sularına ulaşmaktadır.

Sakarya Üniversitesi  Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet İşleyen, “insan ve hayvan sağlığı için ciddi tehdit oluşturan DDT’nin 60 yıl toprakta kalabildiğini” belirterek, zaten kullanımı yasak olan bu ilacın satışının da engellenmesi gerektiğini söyledi.

“Klorlandırılmış hidrokarbonlu pestisitler (DDT bu gruba girer) ciddi sağlık sorunlarına neden olabiliyor. İnsan bu maddeleri doğrudan bitkilerden aldığı gibi hayvanların et, süt ve yağ gibi ürünlerinden de alır. Bu tür pestisitler yarı buharlaşıcıdır ve bunun sonucu olarak da atmosfere yayılır. Çevrede her yerde bulunur ve kalıntılarına kutuplarda bile rastlanır.” Duruma geldiğini belirtiyor. DDT’nin uzun süre toprakta kalması, geçmişte uzun süre ve çok kullanılmasından dolayı, bugün hala onun kirlilik etkeni olarak kalması da söz konusudur.

Bu ağır metallerin hepsinin de insan sağlığı üzerinde çok büyük olumsuz etkileri tespit edilmiştir. Kanserojen etkileri açıkça tespit edilmiştir. Bu neden yöre halkının kendi sağlığı ve gelecek kuşakları için bu konuya müdahil olup, devletin ve kurumlarının etkin tedbirler almasını sağlaması ivedi bir görev haline gelmiştir. Özellikle de Söke halkının bu konuda daha çok duyarlılık göstermesi gerekiyor. Büyük Menderesin ağır metalli suları ile sulanan araziden sofralarımıza gelen sebze ve meyvelerin bizi ağırdan ağıra zehirlediğinin görülmesi gerekiyor. Bunun için uyarıcı adımlar atmalı. Gerekli kamuoyunu oluşturup, devletin bu konuya el atmasını sağlama yönünde baskısını artırmalıdır. Yoksa çok geç olabilir. Sökenin merkezinde geçen Söke deresindeki kömürlü sulara da bir çözüm bulunması sağlanmalıdır. Bu işte Belediyeye büyük görev düşmektedir. Halkın sağlığı öncelikli alınmalı ve gerekli tedbirlerin alınması için harekete geçmelidir.

Zaten çevrede son dönemlerde kanser vakaları hızlı bir şekilde arttığı kamuoyu tarafından da dillendirilmektedir. İşte tamda zamandır. Bu konunun üstüne ivedilikle varmalıyız ve herkesi buna taraf yapmalıyız.


*Kadminyum (Cd) Suda çözünme özelliği en yüksek metaldir. İnsan yaşamı için gerekli değildir. Mantarlarda, kabuklularda ve sakatatlarda çok bulunur. Havada 0,01 mg/ metreküp oranı bile tehlikelidir. En çok hastalık ve rahatsızlık üreten ağır metaldir.

*Krom (Cr) İnsanlara diyet için eser miktarda verilir. Başkada vücudun buna ihtiyacı yoktur. Akciğer kanserine neden olur. Mide ülseri, böbrek ve karaciğer hastalıklarına neden olur. Diğer tüm ağır metallerde insan sağlığı için çok tehlikelidirler. Ve bunlar, ovadan yetiştirilip soframıza gelen her üründe fazla miktarda bulunma olasılığı çok yüksektir.