Büyük Harp-Lozan-Saltanat-Cumhuriyet-Hilafet

Osmanlı saltanatı tam 98 yıl önce bugün kaldırıldı. Eski-resmî tarih saltanatın kaldırılmasını Atatürk’ün bir “başarısı” olarak kutlarken, yeni-resmî tarih saltanatın kaldırılmasını İngiliz  ajanı Mustafa Kemal’in bir “kumpası” olarak görme eğiliminde. Oysa Cihan Harbi ve Lozan Antlaşması ekseninden bakmadan saltanatın kaldırılmasını anlamak zor görünüyor.

Cihan Harbi, 1914’ün Temmuz’unda başlayıp 1945 yılı ortalarına kadar devam eden bir paylaşım savaşıydı.  Dünya 20.yy. ilk çeyreğinde iki “adet” değil “tek” bir  Paylaşım Savaş(lar)ı ile yüz yüze geldi, ama bu savaşlar silsilesi iki devrede cereyan etti. Cihan Harbi’nin ilk evresi (1914-1918)  sona erdiğinde ise İttifak Devletleri’ni  oluşturan monarşiler ve elbette bu monarşileri yöneten  hanedan aileleri de darmadağın oldular. Aralarında bu gidişata en fazla dayananı yine Osmanoğulları oldu.

Alman Kaiser’i ve Prusya Kralı II. Wilhelm 9 Kasım 1918’de tahttan indirildi ve Hohenzollern hanedanı son bulmuş oldu. Sevgili Kaiser’imizin anası Britanya Kraliçesi Victoria’nın büyük kızı olmasa acaba sonu olurdu bilmek zor ama Kral Hollanda’ya gidecek, orada 1941’e kadar yaşayacaktır

İttifak devletlerinin bir diğer üyesi Avusturya Macaristan İmparatoru I. Karl’ın sonu da Alman Kaiser’inden farklı olmadı. Ülkesinin teslim olmasından sonra 11 Kasım 1918’de tahttan ayrılmak zorunda kaldı böylece Hambsburglar’da tarih sahnesindeki rollerini tamamlamış oldular. Kral daha 1922 yılında 34 yaşındayken öldü.

Saxe-Coburg ve Gotha hanedanından Bulgar Çarı I. Ferdinand da ülkesinin yenilgiyi kabul etmesinin ardından 3 Ekim 1918’de oğlu  III. Boris lehine tahttan çekilir. III. Boris 1943 yılı Ağustos’una kadar iktidarda kalmayı başaracaktır.

Bu manzaraya İttifakın içinde yer almasa da 1917 sonlarında  Ekim Devrimi ile  Paylaşım Savaşı’ndan çekilen Lenin yönetimini, Romanov hanedanını ve ailesi ile birlikte öldürülen (16-17 Temmuz 1918) Çar II. Nikolay’ın hikayesini de ekleyebiliriz.

Son Padişah VI. Mehmet’in İngiliz İşgal Komutanı General Harrington’a yazdığı Mektup “…İstanbul’da hayatımı tehlikede gördüğümden İngiltere devleti fehimesine irtica ve biran evvel İstanbul’dan mahall-i ahara naklimi talep ederim efendim.

İttifak devletlerinin bir diğer üyesi Osmanlı hanedanının son üyesi VI. Mehmet’i de bu küresel manzaranın dışında düşünmememiz gerekiyor.  Osmanoğulları hanedanı 1922’de lağvedildiğinde ne Habsburglar ne Hohenzollern’ler ne de Romanovlar kalmışlardı. Bulgar Kralı III. Boris’in devam eden (!) saltanatını  konuşmak bile gereksiz görünüyor.

Aksine İtilaf devletlerinin hanedanları ise  yaşamlarına devam ederler, İngiltere Kralı V. George, İtalyan Kralı III. Vittorio Emanuele,  Belçika Kralı I. Albert  bir çırpıda akla gelenler. Sırbistan’ın durumu ise biraz daha farklı, Sırbistan Krallığı 1918’de Hırvat ve Sloven  ile birleşme kararı alarak  daha sonra adı Yugoslavya olacak farklı bir yapıya doğru evrilecektir; konuyu dağıtmayayım.

Elbetteki Osmanlı imparatorluğu’nun lağvını sadece Cihan Harbi’nin küresel trendleriyle açıklamak mümkün değildir; ama onun dışında bir Osmanlı tarihi yazmak da mümkün değildir.

Saltanatın kaldırılmasını, Mondros’tan Lozan’a çizilen hattan da ayrı düşünmemek gerekmektedir. Çok kısaca özetlemek isterim: 30 Ekim 1918’de Mondros’un imzalanmasından sonra  Osmanlı’nın önüne Sevr Antlaşması konur. İlginçtir, Osmanlı hanedanının ömrünü uzatan da, hanedanın lağvına yol açan da Sevr’den Lozan’a yaşanan dönüşümdür. Bir başka ifade ile, eğer bir Hohzenzollernler gibi, bir Habsburglar  gibi 1918 sonları 1919 başlarında  Osmanlı hanedanı da sora ermediyse bunu Sevr’in yerine Lozan’ı ikame etmek için verilen Milli Mücadele’ye borçludur. Ama aynı Milli Mücadele, Lozan’a gidiş sürecinde saltanatın tasfiyesine de karar vermiştir. Tarihlere biraz daha yakından bakalım.

VI Mehmet’i Malta’ya götüren HMS Malaya Zırhlısı

9 Eylül 1922’den sonra 11 Ekim’de Mudanya Mütarekesi imzalanır. Mudanya’ya bir anlamda “yenilenmiş Mondros” diyebilir miyiz? Hukuki olarak değil ama siyasi olarak evet. İşte Yenilenmiş Mondros (Mudanya), Yenilenmiş Sevr’in (Lozan) de yolunu açar. 28 Ekim’de İtilaf Devletleri hem İstanbul’u (Saltanat Hükümeti) hem de Ankara’yı (TBMM Hükümeti) davet ederler. İşte bu davetten 5 gün sonra Ankara Hükümeti, İstanbul Hükümeti’ni ve bu hükümetin dayanağı olan hanedanlığı 16 Mart 1920’den geçerli olmak üzere, yani İstanbul’un işgal edildiği (ve yaklaşık 3 hafta sonra Ankara’da yeni bir  hükümetin kurulacağı) tarihte  kaldırdığını beyan eder. 4 Kasım’da Sadrazam Ahmet Tevfik Paşa istifa eder.  Ertesi gün  İstanbul Hükümeti bakanlıklarına bir genelge gönderilerek, kurumlarının lağvedildiği ve işlerine son verildiği bildirilir. 17 Kasım sabahı VI Mehmet ve maiyeti Dolmabahçe’den bir kayıkla ayrılır ve HMS Malaya  Zırhlısı ile sürgüne giderler. IV Mehmet, 16 Mayıs 1926’da San Remo’da vefat edecek, cenazesi Türkiye hükümeti tarafından kabul edilmeyince Şam’da defnedilecektir.

Lozan, Saltanatın kaldırılmasında o kadar  önemli bir role sahiptir ki, saltanat kaldırıldığı halde, yeni bir rejimin, Cumhuriyet’in ilanı için bile Lozan’ın sonuçlanması beklenir. Lozan 24 Temmuz 1923’de imzalandıktan kısa bir süre sonra Halk Fırkası teşkil edilecek (9-11 Eylül) bir ay sonra (29 Ekim) ise Cumhuriyet idaresi tesis edilecektir. Saltanat’ın ayrılmaz parçası hilafet ise Cumhuriyet’in ilanından yaklaşık 6 ay sonra tarihe karışacaktır.

Mete Kaan KAYNAR