Büyük Göç

Büyük beyinler fikirleri, orta beyinler olayları, küçük beyinler ise kişileri konuşur.

Hyman Rickover

Hyman George Rickover, İkinci Paylaşım Savaşı’na katılmış bir askerdi. Onun asker kişiliğinden çok, fikirleri, görüşleri ve söylemleri hep ön planda yer almıştır. Saygıyla anıyoruz.

Sözlük anlamıyla “beyin göçü” çok iyi yetişmiş meslek ve bilim adamları ile uzmanların, bir başka ülkede yerleşip çalışmak ereğiyle, kendi ülkelerini bırakıp gitmesidir. Özellikle geri kalmış yeni sömürge ve üçüncü dünya konseptine dahil ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru yoğun olarak beyin göçü gerçekleşmektedir. Göçe muhatap ülkelerde daha iyi bir çalışma ortamı ve yaşam standartlarının yüksek olması beyin göçünün ana unsurunu oluşturmaktadır. Ülkemizde gençlerin % 59’u dış ülkelere gitmeyi tercih etmektedir. Ancak olanaklar bu oranı düşürmektedir.

Yurt dışında lisans, lisansüstü ve doktora eğitimi uzun yıllardan beri gençlerimizin ilgisini çekmiş ve genç mezunların kazandığı bilgi ve becerileri ülkeye dönerek kullanmak yerine yurt dışında kalarak “beyin göçü” kavramının oluşmasını gündeme getirmiştir.

Ülkemizden dışarıya oluşan beyin göçü ile ülke, büyük değer kaybına uğramıştır. Hantal olan devlet yapısı, görevlileriyle birlikte hızla değişen çağın hızına ayak uyduramamaktadır. Ülkedeki koşullar onları dışarıya itmektedir.

Yurt dışında eğitimini tamamlayıp, ülkeye dönüş yapanların büyük çoğunluğu iş imkanlarına kavuşamamaktadır. Ülkenin onlara verebilecek fazla bir olanağı da yoktur. Bu nedenle eğitimini tamamlamış gençlerimiz, o ülkede veya dünyanın başka ülkelerinde daha rahat iş bulma olanağına sahiptir. Bu nedenledir ki, yeni sömürge tipi ülkelerden, gelişmiş ülkelere büyük oranda beyin göçü oluşmaktadır. Tüik verilerine göre 2017 itibariyle yurt dışına giden öğrencilerimizin 253.640 kişi olduğu bildirilmiştir. Her ne kadar son günlerde Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi, bu rakamı aşağıya çekmeye çalışsa ve TÜİK bilgilerine müdahale etse bile sayı çeyrek milyonun üstündedir.

Gençlerimiz arasında yaygın olan iki tür beyin göçü vardır. Bunlardan birincisi ya Milli Eğitim Bakanlığının veya YÖK’ün düzenlediği sınavlarla yabancı ülkelere giden öğrencilerdir. İkincisi ise yurt dışındaki üniversitelerin başvuru koşullarını yerine getirerek kendi imkanları ile giden öğrencilerdir. ikincisinde yani kendi imkanları ile giden öğrencilerden kabul edilenler bir yabancı dil ve bilim sınavına girip başarılı olma şartı aranmaktadır. Ancak bu grupta yer alan öğrencilerin bir dezavantajı var ki o da, eğitimini tamamlayıp yurda döndükten sonra diplomalarını YÖK’ün koyduğu ve gereksiz olan denklik sorununa takılmalarıdır. Birinci gruptaki öğrencileri de bekleyen olumsuzluklar vardır. Bunların başında ülkeye döndüklerinde yurt dışında kaldıkları sürenin iki katını ülkemize döndüklerinde “mecburi hizmet” olarak ifa etme zorunluluğudur. Örneğin, yurt dışında MEB ya da YÖK tarafından gönderilip, 7 yıl doktora eğitimini yapan öğrencilerin ülkeye döndükten sonra 14 yıl boyunca çalışma zorunluluğudur. Eğer dönmezse, 200.000 dolara varan tazminat ödemek zorundadır. Yurda dönmeyen bir kısım öğrencilerin bu ağır tazminatları ödeyerek, gerektiğinde yurt dışında kalmayı tercih ettiklerini görüyoruz. İstatistikler, Türkiye’den daha çok ABD, Almanya, Kanada, Avustralya, İngiltere, Belçika, Fransa, İsveç, Norveç, İsviçre, İrlanda, Avusturya ve Güney Afrika’nın rağbet gördüğü yönündedir. Bunların dışında özellikle kendi imkanlarıyla eğitim gören öğrencilerin Avrupa Birliği’ne yeni girmiş ülkeleri tercih ettiği görülmektedir. Bunların başında Bulgaristan olmak üzere Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Yunanistan, Estonya, Litvaniya gibi ülkeler gelmektedir. Ayrıca Rusya, Azerbaycan, Katar, Çin gibi ülkelerde eğitim yapan öğrencileri görmekteyiz. Bu ülkelerde gerek lisans, yüksek lisans ve gerekse doktoralık eğitimleri ile ilgili YÖK’ün denklik problemi ile karşılaşmakta ve Türkiye’ye gelmekten vaz geçerek, Avrupa Birliği ya da Amerika, Kanada ve Avustralya gibi ülkelerde çalışma imkanlarını araştırmaktadırlar.

Beyin göçü nedenlerini sıralarsak önümüze başka nedenlerin çıktığını da görebiliriz. Bunlar:

  • Yurt dışındaki laboratuvar ve staj olanaklarının üstünlüğü.
  • Mezun olunduğunda karşılaşılan iş imkanlarının ekonomik açıdan üstünlüğü.
  • Daha Sağlıklı çevre ve özgür çalışma ortamı.
  • Yabancı ülke vatandaşları ya da yerleşik Türk vatandaşlarıyla yapılan evlilikler.
  • Türkiye’de hiç çalışmamş olmanın tecrübesizliği ve bununla bağlantılı olarak insanın doğasında var olan “kurulu düzeni değiştirme” korkusu.
  •  Siyasi ve etnik nedenlerle kişide ülkemize karşı oluşan soğukluk. [1]
  • YÖK’ün gereksiz yere denklik sorunu için öğrencileri yıllarca bekletmesi ve benzeri nedenler göçü körüklemektedir.

Öte yandan beyin göçü: Ekonomik ve siyasi istikrarsızlık,  vergilerin yüksek olması, gelecek endişesi, gelir dağılımındaki uçurum, bilim ve teknolojinin geri kalması, adam kayırmacılığı, üniversite mezunlarının iş bulamaması, ayırımcılık, bilimsel düşünceye önem verilmemesi, eğitim sistemindeki çarpıklık, fırsat eşitsizliği, gençlerin arayış içinde olması, üniversite mezunlarının kendi alanlarının dışında başka işlerde çalışma zorunluluğu, istikrarlı bir eğitim programının olmayışı, gelecek endişesi, günümüzde torpil, adam kayırmacılığı, artan otoriterleşme, siyasi belirsizlik, dinsel köktencilik, aşırı muhafakârlık, insan hakları ihlalleri, ifade özgürlüğü sorunu, özgürlüklerin askıya alınması, ihraçlar, keyfi tutuklamalar, mesleki gelişimin olmayışı, yurt dışında gelişmiş laboratuvar olanakları, ekonomik nedenler, düşük ücret,  daha özgür çalışma ortamının sağlanması ve benzeri gibi faktörlerle gençlerimiz yurt dışına itilmekte ve geri dönüşleri engellenmektedir.

 Sayfalar:  2  / 3                                                                                           

[1] Beyin Göçü ve Türkiye, Ş.Taha İmeci  tahaimeci@halic.edu.tr.

[2] Türkiye’de Beyin Göçü Yazını ve Bir Alan Araştırması, Adem Yavuz Elveren, Gülay Toksöz (Ankara, 2018, s.18)

Mazhar ÖZSARUHAN
Latest posts by Mazhar ÖZSARUHAN (see all)