Bu rejimde bilimsel laik eÄŸitim hayal

Ders zili bir kez daha çalıyor ama ne öğrencilerin ne velilerin ne de öğretmenlerin içi ferah. Halbuki kabine açıklandığında iklim baÅŸkaydı, herkes Milli EÄŸitim Bakanı ‘sürprizini’ konuÅŸuyordu. Zira yeni Milli EÄŸitim Bakanı Selçuk, AKP kadrolarında görmeye alışık olduÄŸumuz profilden epey farklıydı. Sosyal medyada eÄŸitimin bilimsel niteliÄŸinin arttırılması için mesajlar vermekle kalmamış, Atatürk’ün eÄŸitim politikalarını da övmüştü. Bu duruma bakıp ‘tamam rejim deÄŸiÅŸti ama Milli EÄŸitim Bakanı ÅŸahane’ yorumları yapıldı. Birçoklarına göre Selçuk’un tercih edilmesi eÄŸitimde umutlanmak için yeterliydi.

O günlerde bakanların isimlere deÄŸil sisteme, tercihlerin arkasındaki zihniyete odaklanmanın gerekli olduÄŸunu anlatmaya çalışıyorduk. Bakanlar doÄŸrudan yatırımcılar arasından seçilmiÅŸti, hepsi hanedan-ÅŸirketine dönüştürülmek istenen devletin çarklarındaki yeni diÅŸlilerdi. Eskinin teknokratlarının yerini ‘piyasa kurallarını bilen’ ceo-bakanlar almıştı.

Ancak sistemin mimarisi bakanlara karar alıcı bir rol biçmiyor, onları tek adam rejiminin ideolojik çerçevesinin uygulayıcılarına indirgiyordu. Esas politika Saray ve onun koridorlarını mesken tutmuş zevat tarafından belirlenmekteydi.

Milli Eğitim Bakanının da bir ayrıcalığı yoktu, tıpkı diğerleri gibi rötuşlarla ilgilenecek kendi camiasına sıcak mesajlar verecekti.

Milli EÄŸitim’deki cila erken döküldü. Zira MEB, Kurum Açma, Kapatma ve Ad Verme YönetmeliÄŸi’nde tam da yeni dönem baÅŸlamadan deÄŸiÅŸiklik yaptı. DeÄŸiÅŸiklikler içinde en dikkat çekicisi çok programlı Anadolu liseleri, mesleki ve teknik eÄŸitim merkezlerinde karma eÄŸitim ÅŸartının kaldırılmasıydı. Bu durumu BirGün ve Cumhuriyet’in haberleÅŸtirmesi üzerine MEB karma eÄŸitimin esas olduÄŸu ama “eÄŸitimin türüne, imkan ve zorluklarına göre okulların yalnızca erkek ve yalnızca kız” olarak ayrılabileceÄŸi maddesini öne sürdü. CumhurbaÅŸkanı sözcüsü de karma eÄŸitimin devam ettiÄŸini ancak seçenekleri çoÄŸaltarak “demokratik bir görevin” yerine getirildiÄŸini iddia etti.

Bu iki açıklama aslında nicedir karma eÄŸitimi sınırlandırma çabasındaki iktidarın ajandası ile çeliÅŸmiyor aksine onu alttan alta destekliyor. Pakistan’dan Filipinler ve Nijerya’ya eÄŸitimin dinselleÅŸtirildiÄŸi tüm coÄŸrafyalarda süreç benzer ÅŸekilde geliÅŸti. Önce ‘opsiyonları çoÄŸaltmak’ adı altında kız ve erkek öğrencilerin ayrı ayrı eÄŸitim gördüğü okullar teÅŸvik edildi, daha sonra karma okullara çocuklarını gönderen aileler üzerinde sosyal baskı kuruldu; neticede bu okullardaki kız öğrenci sayısı azaldı.

Türkiye’de karma eÄŸitimi bir çeÅŸit istisna, eÄŸitim sisteminde bir tür çeÅŸni haline getirme hedefi baÅŸta EÄŸitim-Bir-Sen olmak üzere yandaÅŸ sendikalar tarafından dışa vuruldu. Karma eÄŸitimin norm olmaktan çıkarılması için büyük bir kampanya yürütüldü ve iÅŸe imam hatip okullarından baÅŸlandı. ‘Nitelikli’ kategorisindeki imam hatip liselerinin 3’te 2’sinde karma eÄŸitim yok. Halihazırda MEB ile protokol imzalamış Ä°slamcı vakıfların da bu konuda çalıştığı ve kamuoyu yaratmaya çalıştığı sır deÄŸil. Öte yandan karma okullarda sınıfların fiilen kız erkek diye ayrıldığı, okulun içine sokulan ibadethanelerin cinsiyet ayrılığını teÅŸvik ettiÄŸi aÅŸikâr.

Hal böyleyken kimse karma eÄŸitim meselesinin abartıldığını iddia etmesin. EÄŸitim alanında bu zamana dek ‘bu kadarına da cesaret edemezler, toplumsal tepkiden çekinirler’ denen ne varsa gerçekleÅŸti. Merdiven altı sıbyan mektepleri yarı-resmi hale büründü, seçmeli din derslerini çoÄŸaltmak bahanesiyle müfredat dinselleÅŸtirildi, doÄŸrudan Saray’a baÄŸlı vakıflar TMSF’den devredilen mülklerle zenginleÅŸtirildi ve okullara girdi, yurtlarda huzur ‘manevi ablalara’ teslim edildi, solcu-cumhuriyetçi nitelikli öğretmenler küstürüldü, idareciler yandaÅŸ sendikalara mensup olanlar arasından seçildi…

Laik eğitim sisteminin temellerini sarsmak için hayata geçirilen 4+4+4 nasıl pedagojik kaygılardan kaynaklanmadıysa karma eğitimi norm olmaktan çıkarma arayışları da pedagojik nedenlerle yapılmıyor. Karma eğitim kalksın diyenlerin kız öğrenciler daha başarılı olsun, eğitim süreleri uzasın gibi bir derdi yok. İslamlaştırma nihai hedef. Bu nedenle seküler yaşamın kendini yeniden üretme imkanını ortadan kaldırmaya dönük bu hamlelere karşı amalı fakatlı cümleler kurulamaz.

Diyanete devasa ödenek ‘yetmez’ ek bütçe tahsis edilirken MEB bütçesinden kesinti yapan, müftülüklere para akıtırken yurtdışına öğrenci göndermekten vazgeçmeyi tasarruf tedbiri olarak sunan bir iktidarın eÄŸitimin geliÅŸmesine zerre kadar faydası olamaz. Bu gerçekten hareketle veliler, öğretmenler ve öğrenciler arasında bilimsel laik eÄŸitim talebini yükseltecek yeni kanallar inÅŸa etmek zorundayız. Anlık tepkilerle yetinmeyen, kiÅŸisel kurtuluÅŸu deÄŸil kolektif çıkış yollarını tercih edenlerin sayısını arttırmak ancak örgütlü ve planlı bir mücadeleyle mümkün.

Güven Gürkan ÖZTAN