Biyolojik ve Kimyasal silahların tarihi: Doğanın güçlerini kötüye kullanmak

Biyolojik ve kimyasal silahlar, insanlık tarihinin en eski ve en korkunç savaş yöntemlerinden biridir. Bu silahlar, doğanın sunduğu zehirli, mikroplu veya yanıcı maddeleri düşmanı yok etmek için kullanır. Peki biyolojik ve kimyasal silahlar ne zamandan beri var? Bu yazıda, bu sorunun cevabını arayacağız.

Biyolojik ve kimyasal silahların modern icatlar olduÄŸunu düşünebilirsiniz. Ancak bu silahların kökleri çok daha eskilere dayanıyor. Antik çaÄŸlarda bile, insanlar doÄŸanın güçlerinden faydalanarak savaÅŸlarda avantaj elde etmeye çalışıyorlardı. ÖrneÄŸin, Yunan mitolojisinde, Gorgon Medusa’nın kanıyla ıslatılmış silahlar, Apollon ve Artemis’in ölümcül okları gibi biyolojik savaÅŸ örnekleri vardır.[1]

Biyolojik savaşın tarihi kayıtları da mevcuttur. Akdeniz, Hindistan ve Çin’de pek çok savaÅŸta biyolojik ve kimyasal silahların kullanıldığına dair kanıtlar bulunmaktadır. Bunlardan biri, MÖ 590 yılında Yunanistan’da yaÅŸanan Birinci Kutsal SavaÅŸ’tır. Atinalılar ve müttefikleri, kuÅŸattıkları Kirrha ÅŸehrinin su kaynağını zehirli bir bitki olan karacaotuyla kirletmiÅŸlerdir. Böylece düşman askerlerini hasta ederek ÅŸehri ele geçirmiÅŸlerdir.[2]

Biyolojik ve kimyasal silahların kullanımı antik çağda yaygın olsa da, bunun etik ve pratik sorunları da vardı. Bu silahlar, savaşın onuruna aykırı olarak görülüyor, gizli ve haksız bir strateji olarak nitelendiriliyordu. Ayrıca bu silahların kontrolü de zordu. Zehirli veya mikroplu maddeler kendi askerlerine veya sivillere de zarar verebiliyordu.

Biyolojik ve kimyasal silahların tehlikesi zamanla daha da arttı. Bilimsel ve teknolojik geliÅŸmeler sayesinde, bu silahlar daha etkili, daha öldürücü ve daha dayanıklı hale geldi. ÖrneÄŸin, 20. yüzyılın baÅŸlarında, Birinci Dünya Savaşı’nda ilk kez zehirli gaz kullanıldı. Milyonlarca asker ve sivil bu gazlardan etkilendi.[3] Ä°kinci Dünya Savaşı’nda ise Japonya’nın Çin’de yaptığı biyolojik savaÅŸ deneyleri insanlık dışı sonuçlar doÄŸurdu.[4]

Biyolojik ve kimyasal silahların yarattığı tehdit karşısında, uluslararası toplum harekete geçti. 1972 yılında imzalanan Biyolojik Silahlar AnlaÅŸması, bu silahların geliÅŸtirilmesini, üretimini ve depolanmasını yasakladı.[5] 1993 yılında imzalanan Kimyasal Silahlar AnlaÅŸması da benzer bir ÅŸekilde bu silahların yasaklanmasını öngördü.[6] Bugün bu anlaÅŸmalara 180’den fazla ülke taraf olmuÅŸtur.

Biyolojik ve kimyasal silahlar, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturur. Bu silahlar, doğanın güçlerini kötüye kullanarak insan hayatını hiçe sayar. Bu silahların yasaklanması ve imhası, barış ve güvenlik için hayati bir önem taşır. Umarız ki, biyolojik ve kimyasal silahlar tarihin tozlu raflarında kalır ve bir daha asla kullanılmaz.


Kaynaklar:

[1] Mayor, A. (2003). Greek Fire, Poison Arrows & Scorpion Bombs: Biological and Chemical Warfare in the Ancient World. New York: Overlook Press.

[2] Zeynep Åžoray, “Biyolojik ve Kimyasal Silahlar Ne Zamandan Beri Var?”, Arkeofili, 7 Haziran 2023, https://arkeofili.com/biyolojik-ve-kimyasal-silahlar-ne-zamandan-beri-var/

[3] Tucker, J. B. (2006). War of Nerves: Chemical Warfare from World War I to Al-Qaeda. New York: Anchor Books.

[4] Harris, S. H. (2002). Factories of Death: Japanese Biological Warfare, 1932-1945, and the American Cover-Up. New York: Routledge.

[5] United Nations Office for Disarmament Affairs, “Convention on the Prohibition of the Development, Production and Stockpiling of Bacteriological (Biological) and Toxin Weapons and on their Destruction”, https://www.un.org/disarmament/wmd/bio/

[6] Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons, “Convention on the Prohibition of the Development, Production, Stockpiling and Use of Chemical Weapons and on their Destruction”, https://www.opcw.org/chemical-weapons-convention