Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler

Dün gece sürekli uykularım bölündü. Ä°ki gün sonra Nurhak katliamının yıldönümü ve bugüne iliÅŸkin daha doÄŸrusu Mayıs ayına iliÅŸkin yazmak çok acı veriyor bana. Birçok yoldaşımı, ve kendi oÄŸlum Ä°nan’ı yitirdim bu ay. Dün de sevgili Tayfur’u uÄŸurladı dostları. Åžimdi yazmak çok zor ama yıllar önce yazdığm ACILARA YENÄ°LMEYEN GÃœLÃœMSEYÄ°ÅžLER isimli kitabımda mayıs ayının acılarını gülümsemeye çevirmeye çalışmıştım. Åžimdi o satırları okuduÄŸumda buna nasıl cesaret edebildiÄŸime ÅŸaşıyorum.

Madem ki, paylaşmak sosyalist geleneğimizin bir parçası o zaman zor da olsa, yazdıklarımın bir kısmını bu acılı günler de sizlerle de paylaşmayı gerekli gördüm.

Uçakla Erzurum’a gidecek ve orada dün yola çıkmış olan Cihan’la buluÅŸup daÄŸa gideceÄŸiz.

” Tarlabaşı’ndaki THY bürosundayım. Sabahın körü, henüz Ä°stanbul uyanmamış. Bürodaki memura biletimi uzatıyorum. Nüfus cüzdanımı istiyor, sahte nüfus cüzdanını uzatıyorum. Bir bana, bir elindeki nüfus cüzdanına bakıyor. Elinin altında aranan “anarÅŸistlerin” resmi var. Ama beni benzetemiyor. Biletimi geri veriyor.

Rahat bir nefes alıp büronun önündeki merdivenlere oturuyorum. Sessiz, dingin, buğulu bir İstanbul sabahı. Sonra büyü bozuluyor.Yan sokaktan hepsi aynı anda bağırarak, birbirlerinin sesini bastırarak küçük gazete satıcısı çocuklar geliyor.

ÖLDÃœRÃœLEN ANARŞİKLERÄ° YAZIYOOOR…

EVE SIKIÅžTIRILAN ÅžEHÄ°R EÅžKÄ°YALARINI YAZIYOR…

ÖLDÃœRÃœLENLER….ÖLÃœM….ÖLÃœMMM…

ölümden baÅŸka bir sözcük çıkmıyor küçücük ağızlarından…..

Bütün gazeteleri alıp deli gibi sayfaları karıştırıyorum…

Birinci sayfada koca puntolarla yazılmış baÅŸlıkların tüm ölüme iliÅŸkin. Koca, koca resimler var. Her biri teker teker ve birlikte benim bir parçam olan ölüler…

BaÅŸlıklar hariç yazılanları okuyamıyorum. Resimlere bakıyorum biteviye…Tümünün vücudu delik deÅŸik. Oysa daha düne kadar ” kırk atlı akınlarda çocuklar gibi ÅŸendik.”

Sinan hocamın üstünde bir tek külot var. Delik deÅŸik olmuÅŸ güzelim erkek fiziÄŸi. KurÅŸun yaralarını saymaya çalışıyorum. O kadar net görünüyor delikler…

Ãœniversite boykotu, kantinde koyu çayların eÅŸliÄŸinde yaptığımız tartışmalar…On, onbeÅŸ gün önce Malatya daÄŸlarının doruklarında kocağında silahın, tümünü ezbere bildiÄŸin Ahmet Arif’in ÅŸiirlerini okuyordun bize…

Kadircan, Diyarbakır Cezaevinde volta atarken ne koyu sohbetlerimiz olurdu. Sen AkÅŸehir’li, ben Afyon’lu ne çok benzer yanlarmız vardı.

DaÄŸlarda gezerken, her bir yan kar. Karları delerek çıkmış kardelen çiçeÄŸini gördüğümüzde ne çok ÅŸaşırmıştık deÄŸil mi? KeÅŸke yoldaÅŸlarımızın dalga geçmesine aldırmadan o çiçekleri koparıp silahımızın namlularına takabilseydik. En kötü ÅŸartlarda bile ÅŸakalarımız eksik olmazdı. Çok kızdırdığımızda kaldırıp yere yatırmak isterdik birbirimizi…

Alparslan Elfeth’te iyi bir savaşçı olmuÅŸtun. Vikinglere benzeyen fiziÄŸin, upuzun boyunla tam bir erkek güzeliydin. EÄŸer sıra neferi denilen bir tanımlama gerçekse sen tam bir sıra neferiydin. Sessiz, sakin, üzerine düşen her görevi hiç itiraz etmeden yapan bir sıra neferi….”

ANILAR, ANILAR TEPÄ°NÄ°P DURUYOR BEYNÄ°MDE…

Daha fazla yazmayı içim kaldırmıyor. Aynı gazetelerde Mahir’in yaralandığı, Hüseyin Cevahir’in öldüğü, Cihanların yakalandığı haberleri de vardı.

YetmiÅŸ dört yıllık yaÅŸantımın, otuz dakika kadar kısa bir ana ve bir ömür kadar uzun bir sürece yayılmış duyguları nasıl becerdiysem, kitabımda yazmışım. Åžimdilik bu kadar….

Atilla KESKÄ°N
Latest posts by Atilla KESKÄ°N (see all)