“Aklımı başımdan zay eylemişler”

Şenol MORGÜL

Homo Deus’a evrilen dünyada kainatı değilse bile insanı “Yapay Zeka” ile başka şekilde “yaratmak”  için tarih bile vermişler! Akıl yürüten, yapay zekalı, şimdilik çocukluk aşamasında olan insanımsı makineler yapmaya çoktan başlanmış bile. Her şeyi bizden daha iyi düşünüp bizden daha iyi yapacaklarmış. Hem de kendi kendilerine öğrenip kendi “kafalarına” göre çözümler üreterek.

Kimse aklına güvenmesin, şurada on yılımız kaldı kalmadı; yakın bir gelecekte akla da ihtiyaç olmayacak! Kapitalizm daha fazla  kâr için Allah’ın işine de karışıyor.

Mahir Sayın “Yaşayan Marksizm” kitap dizisinin 4. Sayısında, “Kapitalizm, Kriz, Yapay Zeka, 4. Sanayi Devrimi ve Sosyalizm” başlığıyla genişçe bir yazı yazmış. Şu çalgıcı aklımla öğrenebildiklerim ve aklımda tutabildiklerimden bir özet aktarmak isterim ama okurken aklım da zay oldu gitti!

Mahir Sayın detaylı bir inceleme ve araştırmaya dayandırdığı yazısında, içinde olduğumuz 4. Sanayi Devrimi’nin oluşumunu, dinamiklerini ve bunun olası sonuçlarını uzun uzun anlatmış.

Şaka bir yana, teknolojik alanda gerçekleşen olgular, insan gibi davranabilecek yeni bir “tür”ün de yapılma noktasına ulaşıldığını gösteriyor.

Kapitalizm, içine girdiği 2008 krizinden hâlâ çıkamadı. Aşmak için bir önceki dönemin olanaklarının yetmemesi dünya burjuvazisine tümden yenilenmenin yollarını dayattı.

Bütün mesele kapitalizmi içine girdiği krizden kurtarmak, rekabeti en üst düzeye çıkartarak ve rakipleri tasfiye ederek pazardan en büyük payı kapmaktı. Çareyi kâr oranını artıracak düzeyde bir üretkenlik artışında gördüler.

Üretkenlik artışının günümüzdeki en önemli kriterini de üretimin otomatikleştirilmesi ve robotlaşma oranı oluşturmaktadır. Bilgisayarlar, öğretilenleri harfiyen tekrarlayan makineler olmaktan çıkıp kendi kendilerine öğrenen, yeni durumlara karşı yeni işlemlere kendi karar verebilen bir niteliğe ulaştılar.

Şimdilik duygular hariç olmak üzere, mantıki olan her şeyi, her alanda insan gibi ve ondan daha ileri bir düzeyde yapabileceğine ve 2030’a varmadan bunun gerçekleşeceğine yönelik iddialar kuvvetli.

‘Akıllı fabrika’yı temel alan 4. sanayi devrimi, Hannover Fuarı’nda yapılan sunumla Endüstri 4.0 (E4.0) adıyla dünyaya ilan edilmiş; artık 4. sanayi devriminin içindeyiz!

Akıllı fabrika, üretim zincirini hammadde kaynağından son tüketiciye kadar özerk olarak gerçekleştirebilen yapının adıdır. Bunun gerçekleşmesinin birinci koşulu, işin içine sahiden bir aklın girmesidir. İşte o akıl yapay zekadır!

Üç boyutlu ve katmanlı olarak gerçekleştirilen bu üretime yeni bir boyut daha eklendi: üretilen malzemenin akıllı olması… Bu yeni dönemde de hemen her şeyi harekete geçirecek olan yapay zekadır.

Vladimir Putin iki yıl önce  “Yapay zekada önde giden milletler dünyanın yöneticisi olacaktır” demişti.

Küresel bazda bir emperyalist yeniden paylaşım süreci yaşanıyor ve dünya, bu konuda öne çıkan ülkeler arasındaki yarışmaya göre şekilleniyor.

Yapay Zeka’nın sadece akıllı fabrikanın temelini oluşturacağını sanmak eksik olur. İnsanın diğer faaliyet alanlarına da müdahale edeceğini görmek gerekir

Dünya burjuvazisi krizi aşmanın bir imkanı olarak üretkenlik düzeyini artıracak yenilenmeleri gerçekleştirirken, bunların yarattığı olanaklarla da toplumsal denetimi en üst düzeye çıkartarak “Gözetleme- Denetim Devleti Konsepti”ni de geliştirmektedir.

Egemen sınıfın her şeyi gözetlediği ve giderek denetlediği  “Panoptik”, çağdaş gözetleme/denetleme toplumunun bir miktar eksiği olsa da, bütün bir özel hayatın korunmasını bitirecek düzeye gelmesi on yıl içinde tamamlanmış olacaktır. Toplumsal denetimi ve yönlendirmeyi tek tek bireye varıncaya kadar yapabilmek için E4.0’ın olanaklarını sonuna kadar kullanıyorlar ve kullanacaklar.

“Bu devletin ortaya çıkması demek artık bilinen anlamda faşizme ihtiyaç duymadan devletin ve haliyle ona sahip olanların tüm toplumun rızasını alarak onları denetim altında tutmaları anlamına gelecek”

E4.0’da öne geçen ülkelerle geride kalanlar arasında var olan uçurum daha büyüyecek, çevre ülkelerin insanları daha da yoksullaşacaktır. Akıllı fabrikaların insan kol gücünü kullanmayacak düzeye geldiği noktada tümden bir bağımlılığın ve yoksulluğun içine düşeceklerdir.

Günümüzle kıyaslanamayacak ölçüdeki bir insan kitlesi ebedi işsizler haline gelecektir. Açlığa mahkum edilmiş böyle büyük bir nüfusu denetim altında tutmak devlet şiddetiyle mümkün olabilecektir.

Bu devasa “fazla nüfusun” ortalığı karıncalar gibi istila etmesine olanak tanımadan Matriks filmindeki gibi tatlı bir uykuya yatırılmalarını dünya oligarşisinin aklına getirmeyeceğini söyleyebilir miyiz?

Çevre ülkelerin daha da yoksullaşması, işsizlik, olası teknoloji savaşları, nükleer silahlar, nihayetinde iklim değişikliği, ekolojik bir yıkım ve yapay zeka ile kapımıza dayanmış tehlike: Tümden yok olmak.

Mahir Sayın, tüm bunları anlatırken bu büyük tehlike karşısında tarihsel anlamda bir de müjde veriyor;

“Esasında anlatılanlar insanların verimsiz işlerden kurtulup, geçim sıkıntısı yaşamadan sadece zevk aldığı şeyleri yapabileceği bir ortamın şartlarını anlatmaktadır. Marks’ın 170 yıl önce hayalini kurduğu devrin koşullarının ortaya çıktığı bir eşikte yaşıyoruz.”

Yeni bir komünist yükseliş olasılığından ve şartlarından bahsederken şerh düşmeyi de ihmal etmiyor:

“Burjuvazi bunu, kendi egemenliğini ebedi kılmak için yapmaktadır!”

Radikal değişikliklerin gündemde olduğu tüm bu gelişmeler, sosyalistlerin “hazır cevap”larının yetmediği çok sayıda “yeni” sorular üretiyor. Mahir Sayın’ın yazısını da “bu daha başlangıç” diye  okumak lazım.

Ne diyelim? Öğrenmenin yaşı çok!

Kaynak: http://siyasihaber4.org