Ahlaki BileÅŸenler

DoÄŸadaki elementlerin hemen hepsi “bileÅŸikler” halinde bulunur. Saf olarak kendi kendine hareket eden element çok azdır.

Organik doğa da ancak çok çeşitli elementlerin durmaksızın yeni bileşikler oluşturması, bileşenlerin çözülmesi ve yeniden şekillenmeleriyle var olur.

ÖrneÄŸin yaÅŸamsal kaynağımız olan “hava” nın temel elementi OKSÄ°JEN’dir. Ne varki atmosferimiz sadece OKSÄ°JEN’den ibaret SAF bir yapı olsaydı, ciÄŸerlerimiz o saniye yanıp kavrulurdu. Bizim canlı kalmamız oksijenin in yaptığı BÄ°LEŞİK’lere baÄŸlıdır.

Keza yine temel yaÅŸam kaynaklarımızdan SU da saf bir element olmaktan uzaktır. 2 atom hidrojen ve sadece bir atom oksijenin bileÅŸimiyle oluÅŸur: H2O… Tek baÅŸlarına, daha azı veya daha çoÄŸu deÄŸil…

Bana göre ahlaki normların hepsi de, tıpkı doğanın elementleri gibi kendi başlarına değil ancak bileşikler halinde, birbirleriyle ilişkileriyle bir anlam kazanırlar.

Bir ahlaki normun iyi mi kötü mü olduğuna tek başına karar vermek çoğunlukla yanıltıcıdır. Onu ancak bileşenleri içinde ve birlikte kategorize edebiliriz.

ÖrneÄŸin: KORKUSUZLUK veya anlamdaşı olarak CESARET büyük bir erdem olarak tüm zamanlarda yüceltilmiÅŸtir. Evet tıpkı oksijen gibi yaÅŸamsaldır da diyebiliriz. Ama bence korkusuzluk asla tek başına “Ä°YÄ°”dir diyemeyiz, ancak yer aldığı bileÅŸenler itibariyle deÄŸerlendirebiliriz.

Söz gelimi cesur bir hırsız, korkusuz bir haydut mümkün değil midir?.. Gözü pek bir katil bu cesaretinden ötürü kutlanmalı mıdır?

Örneğin işkencecilerin, diktatörlerin, insanlığa karşı suç işleyen herkesin aslında KORKAK olduğu söylenir. Cesareti üstün bir erdem olarak savunmak doğrudur ama tek başına değil. Neye CESARET ettiği, neden KORKTUĞU veya KORKMADIĞI, bunların hangi bağlam içinde yer aldığıdır belirleyici olan.

Bir çok SUÇ da CESARET ister! Cesaret tek başına bir erdemse, cesaretle iÅŸlenen her SUÇ meÅŸrulaşır o zaman…

KORKU/ KORKAKLIK da böyle. Korkuyu ve korkan insanı lanetleyebilir miyiz? ÖrneÄŸin insanları incitmekten korkmak da bir KORKU’dur. Kendini güçsüz bildiÄŸi için sorumluluk almaktan, riske girmekten KORKAN milyonlarca insan vardır. Herhangi bir nedenle, herhangi bir ÅŸeyden KORKUYOR olmak bunu KÖTÃœ AHLAK yapmaz.

Korkuyu da korkusuzluÄŸu da ancak içinde yer aldığı bileÅŸenlerle anlamlandırabiliriz. BaÅŸkalarına zarar vermekten korkan bir insan erdemli; korkusuz bir gaspçı ise erdemsizdir…

Keza TUTARLI OLMAK da kendi başına bir erdem olamaz. ÖrneÄŸin tutarlı bir faÅŸist, tutarlı bir gerici, tutarlı bir dindar mümkündür. Tutarlı bir seri katil de bulabilirsiniz; tutarlı bir hırsız da…Tutarlı oluÅŸları ancak hangi baÄŸlam/bileÅŸik içinde olduklarıyla bir erdem haline gelebilir.

Tutarsız bir demokrat, tutarsız bir bilimci, tutarsız bir devrimci de mümkündür. Tutarsızlıkları diğer iyi özelliklerinin değerini düşürür ama sırf tutarsız oluşları onları kötü insan haline getirmez.

Burada basitten karmaşığa giderek bileşiklere ikili örnekler verdim. Kuşkusuz bileşiklerin sonsuz çeşitlilikte bağlamları vardır. Her bir kavramın, normun, elementin bileşiklerde yer aldıkları pozisyonları, oranları da niteliği belirliyor. Ve yine bunların statik değil, sürekli hareket halinde oluşlarına da dikkat etmek gerekiyor.

Örneğin Diyarbakır Cezaevi deneyimi bana, ahlaki açıdan en aşağı düşmüş bir insanın, nasıl ayağa kalkabileceğini, devleşebileceğini gösterdiği gibi; son derece dürüst, ahlaklı kişilerin de yozlaşabileceklerini, düşebileceklerini ama sonradan yine herkesin kendisini yenileyebilme olanağı olduğunu yakından gözleme imkanı verdi.

Bu nedenle ahlaki normların soyut olarak tek başlarına değil, bileşikler halinde bir bağlam içinde anlam kazanacakları; zamana, yere, hele dışarıdan ve içeriden uygulan ŞİDDETE göre, iç ve dış ÇATIŞMALARA göre uğradıkları/uğratıldıkları değişimlere göre değerlendirilmeleri gerektiğini düşünürüm.