Adalet Bütün Erdemlerin Toplamıdır!

Bazı atasözlerini okuyunca insanın kafasının karışmaması mümkün değil.
Örneğin;
“Her koyun kendi bacağından asılır”,
“Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” gibi…

Misafirperver, mazlumu koruyup kollayan, kapıya geleni boş göndermeyen,
komşusu açken tok yatmayan bir kültürün ataları, nasıl olur da böyle adaletle bağdaşmayan sözler söylemiş olabilir ki?
Oysa aynı atalarımız:
“Ne ekersen onu biçersin” de demiş.

İnsanın aklına deli sorular gelmiyor değil…
Acaba atalarımız ikiye mi ayrılıyor?
Adil atalarımız,
Zalim atalarımız diye…

Yoksa tüm adalet, dayanışma ve sevgiyle ilgisi olmayan sözleri zalim olanları mı söylemişler?

Çünkü adil olanlar, suçu kesinleşene kadar, herkesin suçsuz kabul edilmesi gerektiğini,
kanun ve vicdan dışı yollarla deliller oluşturup, kimsenin suçlanmamasının önemini bilirler.
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste” sözünü boşuna mı demişler?

Öyleyse vicdani adaleti yanıltıcı öyle sözleri söyleyip, neden arkasına gizlensinler ki?

Ayrıca susmanın suçu kabul etmek değil, bir hak olduğunu,
akla mantığa uygun kanıtlar olmadığı sürece,
kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğini de…
Çünkü adalet,
sadece kendine yapılan hataların karşısında durmak değildir.
Aslolan tüm insanlığı koruyup kollamaktır.
Adaleti eksik olan yerlerde, yoksulluğun, ırkçılığın ve kaosun olacağı bilinciyle,
sadece insanlara da değil,
ağaçlara, hayvanlara, sulara,
tüm evrene sahip çıkmaktır…

Adalet herkes için gereklidir!

Belki de onları adil ve zalim diye sınıflandırmak da yanlış.
Çünkü atasözleri, önemli yaşam deneyimlerinin yanı sıra, ortak bir insanlık kültürünün ürünü.
Zira farklı coğrafyalarda, farklı sözcüklerle de anlatılsa, aynı anlam işaret edilmiş.
Elenip damıtılarak şekillenip, ta günümüze kadar gelmiş…

Şimdi diyeceksiniz ki,
İyi de birinin verdiği önermeyi, diğeri yıkıyor:
“Söz gümüşse sükut altındır” diyen de atalarımız,
“Sükut ikrardan gelir” diyen de…
Biri,
“Bir elin nesi var, iki elin sesi var” derken, diğeri
“Nerde çokluk orda b…” demiş.
Bir atamız, “ iyilik yap denize at” diye salık verirken öteki,
“Merhametten maraz doğar” deyivermiş.
Bu ne yaman çelişki?
Yoksa onların da mı kafaları karışıkmış?
Hangisine inanalım?

Bu durumda, çok seçenekli çözüm yolları sunan sözlerden hangisini seçeceği, sanırım kişinin kendisine kalıyor.

“Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” mi?
“Gün doğmadan neler doğar mı?”

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mı?
“Keser döner, sap döner, bir gün gelir hesap döner”mi?

Karamsarlık mı, umut mu?
Teklik mi, birlik mi?
Neme lazımcı olmak mı?
Duyarlı davranıp, eğer birimiz tehdit altındaysak, hepimizin risk altında olduğunu bilmek mi?
Özetle adalet sadece mülkün değil,
insanların özgürce bir arada yaşamalarının da temelidir.
Adalet bütün erdemlerin toplamıdır!