1 milyon canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

Birleşmiş Milletler, insanların doğa üstündeki yıkıcı etkilerini, bugüne kadarki en kapsamlı raporlardan biri ile ortaya koydu. Rapora göre, 1 milyon hayvan ve bitki türü yok olma tedidiyle karşı karşıya. Paris’ten BBC Çevre Muhabiri Matt McGrath’ın haberi.

Doğa her yerde daha önce görülmemiş bir hızda kötüleşirken, gıda ve enerji ihtiyacı da bunu körüklüyor.

BM raporunda bu gidişatın değiştirebileceği belirtiliyor.

Ancak raporda insanların doğayla etkileşimlerinde “dönüştürücü bir değişime” ihtiyaç duyulduğu vurgulanıyor.

Biyo çeşitlilik ve Ekosistem Servisleri üstüne Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu tarafından 15 bin ayrı referans materyallerinden toplanan raporun tamamı 1800 sayfa.

Bugün yayımlanan 40 sayfalık özet, insanların yaşadıkları tek yerle ilgili güçlü iddialar içeriyor.

Yerkürenin her zaman insanların eylemleri nedeniyle zarar gördüğü belirtilen raporda son 50 yıldaki gelişmelerin büyük izler bıraktığı kaydediliyor.

1970’ten bu yana dünya nüfusu ikiye katlandı, Küresel ekonomi dört kat büyüdü, uluslararası ticaret ise 10 kat arttı.

Bu kadar hızlı gelişen dünyayı beslemek, giydirmek ve enerji sağlamak için inanılmaz süratte özellikle de tropikal bölgelerde ormanlar yok edildi.

1980 ile 2000 yılları arasında Güney Amerika’da ve Güney Doğu Asya’da 100 milyon hektar orman yok oldu.

Sulak alanların ise 1700’li yıllardan bu yana sadece yüzde 13’ü 2000 yılına kadar ulaşabildi.

1992 yılından bu yana şehirler büyük bir hızda genişledi ve kentlerin kapladı alan iki katına çıktı.

Bu düzeyde insan faaliyeti, hayvanları ve bitkileri daha önce hiç olmadığı kadar fazla oranda öldürüyor.

Rapora göre hayvan ve bitkilerin ortalama yüzde 25’i tehdit altında.

Bu da bir milyona yakın türün on yıllar içinde yok olabileceği anlamına geliyor. Bu oran son 10 milyon yılda yaşanan yıkımın onlarca ya da yüzlerce katı.

Raporu kalem alan Minnesota Üniversitesi’nden Dr Kate Brauman, “Biyoçeşitlilik ve doğadaki eşisz yıkımı belgeledik. Bu, oran ve sürat anlamında daha önce insanlik tarihinde gördüklerimizden çok farklı” diyor.

Raporda ayrıca toprakların da hiç görülmediği ölçüde çoraklaştığına da dikkat çekiliyor.

Dünyadaki toprakların verimliliği yüzde 23 oranında azaldı.

Bir türlü tatmin olmayan iştahımız dağlarca çöp üretiyor.

1980 yılından beri plastik kirliliği on kat arttı.

Her yıl yeryüzündeki sulara 300-400 milyon ton hacminde ağır metal, çözücü maddeler, zehirli tortular ve diğer atıkları atıyoruz.

Krizin nedenleri neler?

Uzmanlar tüm bunları doğrudan etkileyen birkaç unsur olduğunu söylüyor.

Bunların bazıları; toprak kullanımındaki değişim, ormanlık alanların büyük çiftliklere dönüştürülmesi ve ekim için ormanların kesilmesi.

Buna benzer bir hikaye denizler için de geçerli.

2014 yılından bu yana denizlerin sadece yüzde 3’ünde insanların baskısı yok.

Daha önce hiç olmadığı kadar balık tüketiliyor. 2015 yılında balık stoklarının yüzde 33’ü sürdürülebilir olmayan düzeyde tüketildi.

Fransız politika araştırmaları enstitüsü IDDRI’dan Yann Laurans, “Biyolojik çeşitliliğin çöküşünde toprak kullanımının etkisi var. Tarımın yüzde 70’si et üretimine bağlı. Diyetlerimizde endüstriyel et ve süt ürünlerinin oranını düşünmenin zamanı geldi” diyor.

Sayılarla çöküş

Türlerin yok olma riski: İncelenen gruplarda bütün hayvan ve bitki türlerinin yüzde 25’i tehdit altında

Doğal ekosistemler: Doğal ekosistemler ortalama yüzde 47 oranında azaldı

Biyokütle ve türlerin bolluğu: Vahşi memelilerde küresel biyokütle yüzde 82 oranında azaldı

Yerliler için doğal ortam: Yerel toplulukların yaşaması için önemli doğal göstergelerin yüzde 72’si kötüleşmeye işaret ediyor

Dönüşümsel değişim ne demek?

Rapor hükümetlere ne yapmaları gerektiğini söylemiyor ancak güçlü ipuçları veriyor. Bunlardan biri, dünyayı “sınırlı ekonomik büyüme paradigmasından” kurtarmak.

Uzmanlar ekonomik zenginlik ölçütü olarak gayri safi yurtiçi hasıladan uzaklaşılması gerektiğini, hayat kalitesini ve uzun vadeli etkilerini kapsayan daha bütünsel yaklaşımların yerleşmesini öneriyor.

Geleneksel “iyi kalitede hayat” anlayışının her düzeyde tüketimi arttırdığı ve bunun değişmesi gerektiği belirtiliyor.

Ayrıca biyoçeşitliliğe zarar veren mali teşvikler konusunda da zihniyetin değişim gerektiği kaydediliyor.

Uluslararası Çevre ve Kalkınma Direktörü Andrew Norton, “Hükümetler özellikle fosil yakıtları, endüstriyel balıkçılık ve tarım için zarar verici fonlara son vermeli” dedi.

İklim değişikliğinden daha mı kötü?

İklim değişikliği dünya çapında yıkıma neden olan önemli faktörlerden biri.

1980’den bu yana sera gazı salımları iki katına çıktı, ısı da 0,7 derece arttı. Rapora göre türlerin eğer ısı 2 derece artarsa yüzde 5’i, 4,3 C derece artarsa da yüzde 16’sı yok olma riskiyle yüz yüze.

Bireyler ne yapabilir?

Dönüşümsel eylem sadece hükümetler ya da yerel yönetimlere ait değil. Bireyler de fark yaratabilir.

Brauman, “Bugün insanların yeme alışkanlıklarını hem kendileri hem de gezegen için zararlı olduğunu biliyoruz. Daha çok sebze ve daha çeşitli gıdalar alarak daha sağlıklı olabilir ve gezegenimizi de sağlıklı hale getirebiliriz” diyor.

Tüketim ve hayat tarzının yanı sıra uzmanlar politikalarla da fark yaratılabileceğini düşünüyor.

Massachusetts eyaletinde Worcester Üniversitesi’nden Dr. Rinku Roy Chowdhury, “Toplum için kömür yerine yenilebilir enerjiye yatırım yapmak daha önemli olabilir. Bunu nasıl yaparsınız? Bireysel davranışlarla ve oy sandığında. Sadece ışıkları söndürerek değil, siyasi eylemle de fark yaratabilirsiniz” diye konuşuyor.