Yoldaşlık ya da yol arkadaşlığı

Yoldaşlık, Türkçede “arkadaş”, Arapçada “refik”, Farsçada “hempa”, Osmanlıcada “hemrah” olarak kabul edilmektedir. Ancak özü itibariyle bu dillerde yoldaşlık, “arkadaşlık” ve “yol arkadaşlığı” olarak tanımlanmıştır. Geçen yüzyılın başından itibaren ise dünyayı ve toplumu değiştirmek için yola çıkan Komünistler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.

Yoldaşlık sözcüğünün Türkiye’de nispeten kolay ve yaygın olarak kullanımı, Komünist hareketin gücünden değil, antikomünist suçlamalardan ve tarihi göndermelerden kaynaklandı. Tarihi gönderme ise esas olarak Yeniçeriler üzerinden yapıldı. Çünkü Yeniçeriler arasında “hemrahlık” (yoldaşlık) ilişkileri vardı ve birbirlerine “Yoldaş” diye hitap ederlerdi. Bu durum, Yeniçerilerin yaşam tarzından, benimsedikleri dünya görüşünden ve dini değerlerinden (Yeniçeriler Bektaşi’ydi) kaynaklanıyordu. 1974 yılından önce yayınlanan TDK’nin Türkçe sözlüklerinde yoldaşlık, “Eskiden Yeniçerilerin, şimdi ise Komünistlerin seslenme sözcüğü” olarak tanımlanmıştı.

Kendi aramızda sıkça kullandığımız gibi yoldaşlık kavramı lafzıyla değil, ruhuyla (özüyle) ele alınmalı. Sorunu, yeni bir toplum tasavvuru için gerekli olan yeni insan tipi ve ilişkiler biçiminin gerekleri bakımından değerlendirilmeli. Bizi yoldaşlık ya da yol arkadaşlığına yönelten şey “amaç, araç ve ihtiyaç” diyalektiğinden kaynaklanan devrim, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin tüm gereklilikleridir. Bu bakımdan yoldaşlık ilişkilerinde insanlık tarihinin binlerce yıldan beri ürettiği en yüce insani değerler olan sevgi, dostluk ve güven geçerlidir.

Deniz, Hüseyin, Yusuf

Tarihsel olarak insan ilişkilerinin saç ayağını oluşturan bu üç kavram, bütün toplumsal ilişkilerde şu ya da bu şekilde vardır. Bunlardan biri aksadığında toplumsal ilişkiler aksar. İnsana ve insan ilişkilerine ait olan her şey bizi ilgilendirdiğine ve yeni bir dünya yaratmak (ve buna bağlı olarak yeni insan tipi) için uzun ve ince bir yola çıktığımıza göre, bizim için her koşulda yol arkadaşlığının gereklilikleri olmalıdır.

Devrimci hareketler (hatta dinsel, etnik ve kültürel gruplar da) iç ilişkilerini “yoldaşlık” temelinde kurar ve kendilerini bununla özdeşleyecek şekilde bazı simgesel kavramlarla ifade eder. Bu bağlamda Türkiye’deki devrimci hareketlerin 12 Eylül askeri darbesi sonrasında cezaevlerindeki (ki en zor yaşam ve mücadele koşulları olan cezaevlerinde oluşan/kurulan insan ilişkileri çok önemlidir) hitabet şekillerinde görebiliriz. Cezaevlerindeki iç haberleşmelerinde bazı gruplar “Yoldaş”, kimi gruplar “arkadaş”, kimileri “kardeş”, kimileri de “dost” gibi kavramsal sembolleri kullanmıştır.

Yoldaşlık ilişkileri koşulsuz bir ön güveni, sınırsız bir dayanışmayı ve derin bir sevgiyi gerektirir. Bu nedenle yol arkadaşlıkları geçici olabilir, ama uzun yol arkadaşlıklarından geriye mutlaka kalıcı olan bir şeyler vardır. Bu bakımdan belirli bir yer ve zaman koşulları içinde geçmişte kurulan ilişkilerin ve devrimci değerlerin yaşatılması çok önemlidir.

Komünistler arasında “ahde vefa” olmalıdır. Devrim ve sosyalizm mücadelesine yapılan en büyük kötülük, devr-i sabıklar yaratılması ve yönetsel konumda olan önderlerin her şeyi kendileriyle başlatmalarıdır. Daha da önemlisi her siyasal hareketin kendisini bir menkıbe ile başlatması veya bir menkıbe yaratmak zorunda kalmasıdır. Marksizm’de yeri olmayan bu anlayış, yenilenmenin, yeni, genç ve dinamik kadrolarla hareketin gelişme potansiyelinin önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır.

Şaban İBA
Latest posts by Şaban İBA (see all)