Temaşa…

“Bak patron iki seçeneğim var…
Ya Mecnun olurum…
Çıldırır, giysilerimi yırtar ve bağırırım…
Ya da sakin olurum!

Biliyor musun saki’n olacağım… Böylesi daha iyi…”

Tamasha

Temaşa…

“bir şeye bakmak demek ortasından kesilmiş bir külçe halinde o şeyin canevini kaplayan bütün deri tabakalarını deşecek ve onu iç içe giydiği eldivenlerinden sıyıracak bir göz nüktesine sahip olmak”tır.

Bazı sabahlar koca bir gösteriye uyandığınızı düşündüğünüz oluyor mu? Gerçekten görür müsünüz uyandığınız dünyayı…

Yaşamın içinde biçilmiş rollerimizi oynarken birçoğumuz kendimizden, yaşantımızdan, yaşantımızdakilerden, işimizden, eşimizden, olmasından, olmamasından, sosyal hayatımızdan son derece şikâyetçiyiz… Aile, okullar, uğraşlar, didinmeler… Ne için… Yaşarken bu dünyanın olanaklarından daha fazla faydalanmak için “para kazanmaya” çalışmak için… Şanslı isen sıradan isteklerinin ederini düşünmeden yaşayabiliyorsun… Şanslıysan olanakları olan bir aile, ülkede doğmuş olabiliyorsun…

Bu sıradan cümleye biraz inanç katarsam bunlar şansla alakalı değil bu dünya yolculuğunun sana biçilmiş şekliyle ilgili…

Bir yaşamı, bir duruşu, bir bakışı bir anda değiştirmek mümkün mü?

Yani mecnun bir anda masalı bozarak kıyafetlerini yırtabilir mi? El âleme rezil olup, bu temaşaya son verebilir mi? Sen kendinden sıyrılıp, tüm bunları düşünmeden yaşayabilir misin?

İnsanları, konumları en önemlisi parayı boş verip sadece kendin olabilir misin?

Zor değil mi?

Seyre dalmışken Dünyayı…

Bir yanım sıyrılıp gitmekten kendine ait olmaktan yanadır hep diğer yanım hadi oradan faturalar der…

Sadece ben değilim bu… Bazen tevafuk eder birine ruhu insanın… Görürsün onun tüm temaşasını…

Dök içini demek gelir içimden, bu sen değilsin… Sonra derim ki kendime hadsizlik etme bir insanı ailesi, arkadaşları ve kendi tanımıyor da sen mi tanıyorsun…

Hele de tanımadan… Dök içini saki’n olma…

Kim açabilir ki insanın içerden kilitlediği kapılarını kendinden başka…

Yaşamın sadık hizmetkârlarıyız neticede hepimiz… Her gün yaptığımız şeyleri tekrar tekrar yaparız… Yine, yine ve yine…

Pazar yerinde temaşadır ömrümüz…

Bazen sıra senin masalında olur, bazen bir başkasının masalında…

İçinden neler geçiyor, gönlün neler istiyor… Konuş cevap ver… İnsanın gözü bazen sadece hayallerini görür ve hayaller cam kırıklıkları ile doludur… Her gün birileri sorar nasılsın diye… Gördüğünü görmez de sorar… Ne soru sizi sorar, ne de cevap sizsinizdir…

İyisinizdir…

Mesele dünyayı görünce kim olduğunu unutmamak, kendine eziyet etmemek… Kendine bağladığın prangaları çıkarmaktır…

Kalbin sana yol gösterir… Ederi nedir altından bir kalbin… Çalışmaz ki…

En önemlisi her şeyi bir “hiç” için yok sayabilir misin?

Her zaman görevlerinizi hatırlatacak birileri vardır… Hiç kimse yapmasa siz yaparsınız kendinize…

Sonucun ne olacağın malum bu masalda, öyküyü masalcıdan başka kimse bilmez… Ama yine de kendinden başka rakibinin olmadığı bu yol masalında kendi birinciliğini kendin olmayan bir Sen’e kaptırmak salaklıktır… İnsanı ayakları yola çıkarır da, yola devam ettiren yüreğidir…

Taktığın o maske senin değil… At adımı dök içinde ne varsa… Giyme sana yakışmayan kıyafetlerden üstüne… Kendin ol!

Bitsin bu Temaşa…

Seyr etmekte maksat bu temasagahda kalmamaktır. Onun da iç’inden geçip gitmek, temaşayı varacağı menzile vesile kılmaktır.

Saygıyla eğiliyorum bu seyirlik oyunun önünde…

Bildikleriyle değil…

Yapabildikleriyle, inatla yoktan var olarak, her şeye rağmen kendini yaşayan herkese selamlar olsun…

İnadına umut…

Emine AKI
Latest posts by Emine AKI (see all)